Kendimizi sorgulayabiliyor muyuz?
Bir asra aşkındır İslâmî açıdan bilgi, bilinç ve amel yoksunluğu içindeyiz. Asıl felaketimiz de bunun farkında olmayışımızdır. Soru formatında bazı tespitler yapmak istiyorum.
1- İnsanın yüceliği, inanç ve ırk ayırımı yapılmaksızın bütün insanlara adaletli ve ikram edici olunması İslâm’ın gereğidir. Bu tür konuları yeterince işleyebiliyor muyuz?
2- Rabbimiz tarafından güzellik yarışına çıkarılmış insanlar olarak bütün sözlerimiz, işlerimiz, ilişkilerimiz, üretimlerimiz ve sanat faaliyetlerimize estetik boyutlar kazandırmamız İslâm’ın gereğidir. Estetik kaygılar taşıyor ve bu uğurda çalışmalar yapabiliyor muyuz?
3- Bütün eğitim faaliyetlerimizin Yaratılan tabîat kanunları yanı sıra İndirilen Kur’ânî ilkelere göre yapılması İslâm’ın olmazsa olmazıdır. Böylesi bir meselemiz, bilincimiz çalışmamız ve teklifimiz var mıdır?
4- Faize dayalı ekonomi, Allah’ın İslâm aracılığıyla savaş açılmasını emir buyurduğu insanlığı sömürücü bir yapıdır. Bilinçli bir karşıtlığımız ve alternatif nitelikli faizsiz düzen çalışmalarımız var mıdır?
5- Putlaştırılan sporu, cinsel duyguları saptıran musikiyi, değerlerimizle çelişen giysi modalarını, haram cinselliği ve şiddeti önceleyen sinema filmleri ve televizyon dizilerini İslâm’ın insan doğasıyla örtüşen kurallarıyla yapılandırmak mümkün iken, böylesi problemlerimizi çözücü projeler üretebiliyor muyuz?
6- İslâm, dağları, denizleri, bitkileri, hayvanları ve madenleriyle bütün yeryüzü varlıklarının bizler için yaratıldığını açıklar ve korunması gereğini duyururken İslâmî duyarlılıkla çevreciliğe yaklaşabiliyor ve bu alanda evrensel mesajlar verebiliyor muyuz?
7- İslâm, çalışma ve kazanç alanlarını meşru ve gayr-ı meşru olarak ayırır, işverenleri ve işçileri ayrı ayrı görevlendirir ve ücret politikalarına ilişkin kurallar bile koyarken bu konuları Rabbimizin huzurunda yargılanacağımız insan ve kul hakları bağlamında ele alabiliyor muyuz?
8- İslâm dünya hayatını, sorgulanacağımız âhiret hayatıyla birleştirir, Cennet’le müjdeler ve Cehennem’le uyarır böylece insanları ebediyetle kucaklaştırırken Allah ve Ahiret yokmuş gibi maddeci bir yaşam süren insanlığın gerisinde kalışımızı utanç ve ıstırap duyarak sorgulayabiliyor muyuz?
Bu soruların muhatabı siyasilerimiz değil, başta biz ilahiyatçılar olarak bütün milletimizdir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi