Makale

Boş Zamanı Olmayan Müslüman

 

Her gayr-i müslim kendi zamanını sahte ve bir o kadar batıl dünya formuyla yaşar. Hayat, tüm ihtişamıyla Müslümana sunulmuş bir nimettir. Yine İslam haricindeki geleneklere göre “şimdiki zaman” denen anlar dahil tüm tarih, “muhteşem gelecekten” doğar. Bir başka ifadeyle diğer tüm kültürel sistemler tarih boyunca öğrettiler ki şimdiki zaman bir şekilde, somut ve bilinçli bir şekilde iman ettikleri kesin sandıkları özel ve ihtişamlı ama bir o kadar sahte istikballerinden üretilmiştir. Onlara göre muhteşem geleceği yaşamak olarak anlaşılması gereken dindar olmak, olması muhtemel “insani” bir gelecek olduğundan şimdiki zamanda yaşayabilmek için çok önemlidir.

Diğerlerinden farklı olarak “senkron bir zamanda”, yani tüm zamanın ve alemlerin Rabbine kulluk eden, devrin barizi, asrın mağdurlarının hamisi Müslüman, kendine ait sorunlara, değerlere hakim özüne ait geleneğini inkar etmeden özümseyerek irfan ile bizzat “zamanın ruhuyla” kendi anlar ve çözer. Her an Rabbin huzurunda yaşamak, ihsan makamı onun için ideal zamandır. Halbuki bir Hıristiyan, Kilisede evrahistiya ayiniyle kurup kaldırdığı kutsal sofra etrafında kurguladığı istikbalde İsa Mesih’in kuracağı altın çağla haşir neşir olarak şimdiyi kurgulayarak yaşarken, Yahudi ise Davud krallığına benzettiği geleceğin yeryüzü krallığını şimdiki zamanda “tekrarlayarak” sürekli yaşayıp durur. Budist veya Hindu ise Nirvana’nın çarkının dünyaya  “ruh göçüyle” zorlu girdaplarla dolu derin çakraları içinde devinim halinde olup durur.

Roma Pagan/putperestleri için ideal emperyalist geleceğin görkemli anlarının ipuçlarını veren boş zamanlar, sınıfsal ayrışmalar içinde bağımsız formdaki resmi işlerin dışındaki mükemmel geleceği yani fiziksel zevk ve eğlence zamanını anlık kısa süreliğine sözde yaşatırlar. Pagan Roma’yı dirilten Aydınlanma sonrasında ise Avrupa üst sosyal tabakaları için temsil alanı olan boş zaman ileride yapılmak istenen her bir anın kısa bir şekilde yaşanması demek olan lüks, haz ve israf anlarıdır. Postmodern seküler insan ise bugünü iyi inceler ve eli kulağındaki sübjektif geleceğinin üretmiş olduğu “anı yaşar” (carpe diem) . Bunu her zaman kendi öznel geçmişi içinde yapmış ve yaşamıştır; yani deneyiminin bagajında biriken geleceğe dair fikirlerini aramak için hayallerle dolu hafızasını sürekli canlı tutar. Gelecekte olmasını istediği şekliyle kendini tam olarak sunan seküler insan, her biri gelecekten bir maceracı hayalle inşa ettiği geçmişin sahnelerini, durumlarını, olaylarını sürekli akılda diri tutarak, maceracı hafızasının, onu yeniden yeniden etkinleşmesini sağlayan geleceğin kendisi olduğunu anlar. Bu yüzden gelecek o kadar önemlidir ki, hem diğer dinler hem de seküler postmodernizm, insanın aslında onu oluşturan ağırlık merkezini kendisinden önce gelen anları (tarih), kronik şizofren şimdiki zaman olduğunu anlatır. Anlara boyun eğmiş insan, “bir oyun insanına” (homo ludens) dönüşür durur.

Halbuki İslam; aciz insani ve bir o kadar doğal/fıtrata uygun şimdi zamanın (Asr) insanı, dünyasını ve ona ait gelecekte tutacak her şeyin geleceğini kendi devinimi içinde inşa edeceğini (kendi eceliyle yaşayacağını) öğretir. Daha kısa bir ifadeyle gelecek, şimdiki zamanların, birikmiş anların toplamı olup tek bir ifadeyle şimdi zamanın kendisidir. İnsan, amelleriyle, biriktirmiş oldukları, yaptıklarıyla ve en önemlisi kazandıklarıyla cennetini veya cehennemini “inşa eder”. Anın şuuruna sahip olmak Rabbin huzurunda ihsan makamı kadar tesirli olarak öznel kimlikle yaptığı iyiliğini, aydınlığını, berraklığını ve sükûnetli yaşlılığını kopukluk olmadan teşekkül ettirir durur. Bir zamanların şimdiki zamanları olan geçmiş bile istikbalin inşasından başka bir şey değildir. kronolojiden uzak, fenomen değeri yüksek senkronize zamanlarda yaşayan Müslüman için her an müspet bir amele dönüşen “salih eylemler dizisi üretici kaynağı olarak değerlidir.

İslam, insanın kendi derin uykusundan uyanmasını, diğer insanlara neyin iyi neyi kötü olduğunu öğretmesini, onları da uyandırmasını, mevcut durumuyla yetinmeden aksine onu daha iyi bir konum için terk ederek her zaman yeni hedefler belirlemesini; eylemlerinin, düşüncelerinin ve mefkürelerinin de koruyup kollayıcısı olmasını ondan ister;  böylelikle kafire terkedilmemiş “yeryüzünün hadim efendi, halifesi” gibi davranmasını emreder.

Neticede İslam, diğerlerinden farklı olarak insana bir işi tamamladığında boşluk anının oluşacağını dolayısıyla hemen yeni bir işe koyulması gerektiğini buyurur.  Ancak İslam, bu iki sürecin ne olursa olsun dinamik olarak önemli bir metafizik hedefe yani “Allah’ın huzuruna çıkmaya yüzü olanlardan olmaya” yönelik olmasını ve onu doğrudan inşa edeceği her zamanı önemsemeyi tüm insanlara şöyle ilan etmektedir: “Rabbe rağbet et”.

Prof. Dr. Mustafa Alıcı

Recent Posts

  • Gündem

İrlanda’da Üniversite Öğrencilerinin Filistin’e Destek Gösterileri Sürüyor

İrlanda'da Üniversite Öğrencilerinin Filistin’e Destek Gösterileri Sürüyor Dublin College Üniversitesi Öğrencilerinden Filistin’e Destek Gösterileri Sürüyor…

8 saat ago
  • Gündem

Başkan Biden’dan UCM Savcısına Eleştiri: “Bu Savcı”

Başkan Biden'dan UCM Savcısına Eleştiri: "Bu Savcı" Biden'ın Açıklamaları ve Tepkiler ABD Başkanı Joe Biden,…

9 saat ago
  • Gündem

TARİKATLAR DA DENETİMİ GEREKTİREN SİVİL ÖRGÜTLERDİR

Bilinen tarihçilerimizden Erhan Afyoncu’nun Sabah gazetesinde yayınladığı 19 Mayıs 2024 tarihli ve “Osmanlı’nın tarikatlarla ilgili…

10 saat ago
  • Gündem

İran Cumhurbaşkanı Reisi İçin Tebriz’de Cenaze Töreni Düzenlendi

İran Cumhurbaşkanı Reisi İçin Tebriz'de Görkemli Cenaze Töreni Düzenlendi Tebriz'deki Yas ve Anma Töreni Tebriz…

10 saat ago
  • Gündem

VAHDETTİN VATAN SEVER BİR KAHRAMANDI (III)

Bazen düşünüyorum da dünyada bizden başka kendi tarihine düşman başka bir millet var mıdır acaba?…

11 saat ago
  • Gündem

Hamas’tan UCM’nin Kararına Tepki: Derhal İptal Edilmeli

Hamas'tan UCM'nin Kararına Tepki: Derhal İptal Edilmeli Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han, İsrailli…

12 saat ago