islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
18°C
Salı Az Bulutlu
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
20°C

Deprem, Kıyametin Küçük Bir Provasıdır

Deprem,  Kıyametin Küçük Bir Provasıdır

Elazığ Sivrice merkezli meydana gelen 6.8 şiddetinde ki deprem, hepimizi derinden üzdü. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da yüce rabbimizden acil şifalar diliyoruz.

Geçmiş olsum Elazığ ve Malatya

Geçmiş olsun TÜRKİYEM…

Güzel Türkiyemiz, deprem kuşağında bir ülke. Deprem ile yaşamaya alışmamız ama en önemlisi depremlere karşı tedbirler almamız gerekiyor. Hemde çok ciddi tedbirler.

                                                                       ***

Bizim Temeli idam sehpasına götürüyorlarmış. Biraz sonra infaz edilecek olan Temel’e son isteğini sormuşlar. Temelin verdiği cevap ilginç:

“Ha bu bana ders olsun”

Ülke olarak yaşadığımız depremlerinde bize ders olması gerekiyor. Başka bir ifade ile yaşanılan depremlerden ders çıkarmamız, tedbirler almamız gerekiyor. Herkesin kabul ettiği, ancak ifade etmekten öteye geçmediği bu düşünceyi, soru haline getirelim isterseniz!

Beklenen İstanbul depremine, ne kadar hazırız? Aldığımız tedbirler ne aşamada? İnsanların yoğun yaşadığı maramara bölgesinde yaşanacak bir deprem, “Büyük felaket olur” düşüncesinde isek, aldığımız veya alacağımız tedbirleri tekrar gözden geçirmemiz gerekmez mi?

Sakarya, Kocaeli, İstanbul, Tekirdağ hattı, Bursa ve Yalova bölgesini etkileyecek olan Marmara depremi konusunda, ( bu fay hattının yedi şiddetinin üzerinde bir deprem üretmesi bekleniyor) merkezi hükümetin ve yerel yönetimlerin koordineli bir şekilde çalışması, tedbirler alması ve bu tedbirlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Pekiyi nedir bu tedbirler?

1-Binalarımızın çok iyi ve depreme dayanıklı olması gerekiyor. Teknolojik açıdan her türlü ölçümlerin yapılıp, depremlere dayanıklı binaların yapılması zorunludur. Bunu deprem kuşağında olan Japonya gerçekleştirmiş durumda. 9 şiddetinde olacak depremlere bile dayanıklı binaların yapılması, Japonya’nın bu konuda katettiği yolu bizlere gösteriyor.

Deprem kuşağında olan bölgelere gökdelenler dikmenin, depremden sonra da oturup dizdövmenin bir anlamı yok.

2-Deprem konusunda insanlarımızın bilinçlenmesi gerekiyor. Deprem öncesinde yapılacak hazırlıklar ve sonrasında yapılacak olanlar var. Deprem öncesinde, evimizde bulunan dolap gibi hareketli eşyaların sabitlenmesi, küçük bir deprem çantasının hazırlanması ve deprem esnasında hedef küçültmeyi bilmek, can kayıplarını en aza indirme noktasında önem arz ediyor. Bunlar basit ama almamız gereken önlemler.

Depremden sonra ise, insanların nerede toplanacağını bilmesi, toplanma bölgelerinde organize olabilmesi de büyük önem arz ediyor.

Bu kısaca anlatmaya çalıştığımız önemli noktalar, deprem kuşağında yaşayan bizler için, acilen alınması gereken tedbirler…

                                            ***

Bir de depreme manevi bir perspektiften bakma durumumuz var. Her Müslüman çok iyi bilir ki, kâinatta hiç bir şey tesadüflere bağlanamaz ve tesadüfle açıklanamaz. Bir ağaç yaprağının yaratılması, bulunduğu daldan düşmesi dahi tesadüf değildir!.. Tabiki anlayana ve anlamlandırabilene…

Bu depremden sonra, kendini deist ve ateist olarak gören insanlar, bir şarkı tutturdular. Bilim de bilim… Bilim de bilim… Eeee… Biz bilime karşıyız sanki…

Sizin bilim dediğiniz şey, olacak depremlere karşı erken uyarı sistemini buldu da biz mi karşı çıktık? Depremleri manevi bir ikaz olarak kabul eden insanların varlığı, sizi neden bu kadar rahatsız ediyor ki?

Hemen şunu ifade edelim ki, bilim karşıtı falan değiliz! Ama siz “Akıl” dersiniz, biz ise “Vahiy ile Akıl” deriz. Yani vahiy ile akılı ikiz kardeş gibi görürüz. Vahyin bilimsel gelişmelere zemin teşkil edebileceğine inanırız.

Bütün bunlara ek olarak da Bilim’in, vahiy karşısında bazen yetersiz kalabileceğine inanırız. Hayat kaynağımız olan güneşten örnek verelim ki anlayan anlasın, anlamayan da anlama noktasında başka bir bahara kalsın!

Güneş, kendi ekseni etrafında saatte 70.000 km hızla döner ve bir tam turunu yaklaşık 25 günde tamamlar. Yani güneş’in ne kadar büyük olduğunu buradan anlayabiliriz.  Güneşin yüzey sıcaklığı 5500 °C ve çekirdeğinin sıcaklığıysa 15,6 milyon °C’dir. Bilim adamlarının hesaplamaları bu yönde! Güneşte ki bu sıcaklık, 0.5°C artmış olsa, bütün uydu ve haberleşme sistemlerinin çöktüğünü görürüz. Taktir edersiniz ki aslında bu çöküş, teknolojinin çöküşü demektir.

Yani bilim, depremleri önceden haber verebilen bir sistemi bulsa dahi;  ondan sonra gelecek olan dönemde başka sorun ve problemler ile karşılaşmayacağımızı kimse garanti edemez. Yani Bilim ve bilimsel gelişmelere kocaman bir evet ama kâinatta da ki dengeyi korumak ve kollamak şartıyla!

                                            ***

Unutmayın ki dua, Müslümanlar üzerinde paratoner vazifesini üstlenmiş, mükemmel bir meziyettir. Tabiki de inananlar için…

Evet! Depremlerin, sel felaketlerinin veye başka afetlerin olmaması için insanların yüce bir yaratıcıya dua etmesinden daha doğal bir şey olabilir mi? Geçmiş ümmetlerin helak olma sebeplerine bir bakın! Âd, Semud, Lut  ve diğer kavimlerinin helak olmasını Kuranı Kerim’den bir okuyun ve üzerinde biraz düşünün lütfen.

“Biz zaten inanmıyoruz” diyorsanız, o zaman, depremi manevi bir ikaz olarak gören ve bu şekilde  inanan insanları küçük görme garabetinden de vazgeçin.

Kâinatta sünnetullah dediğimiz bir denge vardır.[1] İnsan hem maddi hemde manevi olarak bu dengeye muhalif yaşarsa, dengeyi bozmuş olur. Kâinatın dengesini bozmak… İnsan varlığının devamı için yaratılan kâinatın dengesini, insan bozabilir mi?

Evet, bozabilir…

Kâinatta ki dengeyi maddi açıdan bozarsanız, dünyanın içine edersiniz ve küresel ısınma belasına düçar olursunuz. Arkasından sel felaketleri, kum fırtınaları, toprak erozyonu  vs…

Sünnetullaha yani yüce rabbimizin kâinata koymuş olduğu dengenin manevi boyutuna gelince… İçki içmenin, zinanın, kumarın, adam öldürmenin yasak olması gibi… Adaletten uzaklaşıp insanlara zülmetmek gibi.. Faizi helal görmek gibi…  Mal varlığınız varsa “Bunu ben kazandım” diyerek zekât ve sadaka vermemek gibi… Listeyi daha uzatmak mümkün…

İşte o zaman da kâinatta ki dengeyi manevi anlamda bozma cihetine gideriz ki, yüce rabbimiz bizi, deprem, sel gibi felaketler ile uyarıverir. Aynı geçmiş ümmetlerde olduğu gibi.

Depremler ve diğer felaketler konusunda Müslümana düşen görev, sünnetullaha uygun yaşamak, üzerine gelebilecek felaketlere karşıda tedbirlerini almaktır. Ve Müslümanlar yine çok iyi bilmelilerdir ki depremler, kıyametin küçük provalarıdır.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Şaban DOĞAN


[1] En-Nisâ 4/25-26; El-Ahzâb 33/37-38

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.