EDİTÖRDEN

Doğa’nın dengesi mi, doğan’ın yengesi mi?

Yazılarımıza Temel fıkraları ile başlıyoruz ya… Aman Temel isimli okuyucularımız alınganlık göstermesinler. Neticede “Bizim Temel” diyoruz… Yani Temel bizim, fıkra bizim. Temel biziz, biz Temel…

Almanya’da çalışan amcası bizim Temel’e bir av tüfeği göndermiş. Temel durur mu? Çıkmış dağlara ve başlamış atış yapmaya. Uçana, kaçana, herşeye ama herşeye ateş ediyormuş. Köyün gençleri ikaz etmişler bizim Temel’i. “Yapma” demişler, “Etme” demişler. Hatta bir ara;

Seslendiren: Şaban Doğan

“Bak Temel! Böyle davranmaya devam edersen, doğa’nın dengesini bozarsın. Her istediğini, her zaman avlayamazsın. Avlanma yasaklarına riayet etmen lazım” demişler ama dinleyen kim…

Bir böyle, iki böyle… Temel avlanmaya devam etmiş. Köyün gençleri bu gidişata bir son vermek için toplanmışlar ve Temel’e adamakıllıca dersini vermişler. Ağzı burnu dağılmış bir şekilde eve dönen Temel’i gören karısı Fadim’e, basmış çığlığı.

“Ula Temel ne oldu sana?”

Temel her zaman olduğu gibi ilginç cevabını vermiş hanımı Fadime’ye:

“Fadime bilmeyrum! Doğan’ın yengesini bozuyorsun deyip deyip dövdüler beni. Oysa ne Doğan’ı tanıyrum ne Doğan’ın yengesini”

Bizim Temel, neden dayak yediğini düşüne dursun, insanlık olarak bizler de doğa’nın dengesini bozduğumuz için, doğa’nın sopasını yemeye başladık. Hemde ne sopa?

Ormanlık arazilerimizi katlettiğimiz için, hızlandırdığımız toprak erozyonu sebebiyle, her yıl neredeyse kıbrıs adası büyüklüğünde tarım arazilerimiz çöl oluyor.

Güya toprağın daha çok ürün vermesi için tarlalarımıza attığımız kimyasallar sebebiyle, toprağın en önemli elementlerini öldürüyoruz da haberimiz bile oılmuyor. Bunu yaparken on yıllar sonra o topraktan verim alamayacağımızı hiç ama hiç düşünmüyoruz.

Yine toprağa attığımız kimyasalların, yağmurlarımızı ve yağmurlarımızın bereketini engellediğini de düşünemiyoruz.

Kasım ayının bittiği ve Aralık ayının başlayacağı bu günlerde, hala yeterli yağışın olmayışı ve barajlarımızın alarm vermesi bizi endişelendirmesi gerekirken, bu konuda sempozyumlar, bilimsel toplantılar düzenleyip çözüm aramamız lazımken bu büyük problemimiz, gündeme yeteri kadar geliyor mu, bunu siz değerli okuyucularımızın takdirlerine bırakıyorum.

Güzel anadolumuzun, saf, temiz ve bereketli tohumunu bıraktık, dünya devi Monsanto şirketinin “Hibrit-Ebter” tohumlarına bel bağladık. Hemde bu GDO’lu ürünlerin neslimizi kısırlaştırdığını ve birçok hastalığa zemin hazırladığını bile bile yaptık bunu. Bu büyük şirketi, Almanya’nın büyük ilaç firması Bayer’in 66 milyar dolara aldığını da artı parantez hatırlatalım.  

GDO’lu tohumların kimyasal kalıntılarınınnfazla olması sebebiyle, toprağı ve suyu geri dönülemiyecek şekilde kirlettiğini, adı geçen bu tohumların kıtlığa giden yolda bizi hızla yol aldırdığını da hatırlatalım. Eğer bu durum böyle devam ederse, ülkemiz de ve dünyada 2030 yılına varmadan kıtlık ve açlık baş göstereceğini de bilelim.

Eğer önümüzde ki yıllarda büyük kıtlıklar baş gösterecekse, bunun birinci müsebbibi bizleriz. Tarım arazilerimizi yok etme pahasına, o arazilere fabrikalar ve yerleşim birimleri kuran bizleriz….

Ormanlarımızı, villalar yapacağız diye katleden bizleriz…

Yasak avlanma sebebiyle, denizde olsun karada olsun hayvanların neslini tüketen de bizleriz…

Yani nankör insanoğlu…(İbrahim suresi 34)

Küresel ısınma meselesine girmiyorum bile…

Eğer böyle devam ederse, doğa, sel felaketleri başta olmak üzere, kasırgalar, hortumlar, çekirge istilaları, kuraklık ve kıtlık gibi felaketler yoluyla biz insanoğlunu adamakıllıca dövmeye devam edecektir. Bizler de oturup kara kara düşüneceğiz ve dizimizi döveceğiz “Doğan’ı tanımıyorduk, Doğan’ın yengesini hiç tanımıyorduk” diye…

Oysa yüce rabbimiz bizlere, koyduğu muhteşem dengeyi haber veriyor ayetleriyle:

“Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) o koydu. Sakın dengeyi bozmayın” (Rahman 7/8)

Peki yüce Rabbimiz, kainata mükemmel bir denge koyduğunu ve ısrarla bu dengeyi korumamız gerektiğini buyururken, bizler bu sese neden kulak vermiyoruz acaba?

Hiçbir şey için geç sayılmaz. “Zararın neresinden dönersek kardır” anlayışıyla yanlışlarımızdan dönme zamanımız geldi geçiyor.  Haydi, o zaman, bu konuda yüce rabbimizin ayetlerine hep birlikte kulak verelim.

“Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü türlü ürünler çıkaran Allah’tır; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri sizin için faydalı olacak şekildeyaratan o’dur.”

“Düzenli seyreden güneşi ve ayı sizin için yararlı kılan, gece ile gündüzü faydalanacağınız biçimde yaratan o’dur”

“O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür” (İbrahim suresi 32-33-34)

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Şaban DOĞAN

Recent Posts

  • Gündem

1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİLER BAYRAMI

1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, günümüzde tasvip etmediğimiz şekilde siyasal bir kimliğe bürünerek eylemlere…

17 saat ago
  • Gündem

Devlet Bahçeli’den İmamoğlu’na Sert Hamas Cevabı

Devlet Bahçeli'nin Sert Tepkisi: "Hamas'a Terör Örgütü Demek, Siyonizm'in Değirmenine Su Taşımaktır!" Devlet Bahçeli'nin CNN…

18 saat ago
  • Gündem

İslam’ın Emretmiş Olduğu Cihad Şekilleri

İslam’ın emretmiş olduğu Cihad  şekillerini dört ana noktada toplamak mümkündür... 1-Cihadı Ekber: Hiç şüphesiz insan,…

19 saat ago
  • Gündem

Simit Fiyatlarına Bakanlık Denetimi: Onay Zorunluluğu Geldi

Ticaret Bakanlığı, simit fiyat tarifelerine ilişkin önemli bir değişiklik yaptı. Ekmek fiyatlarındaki düzenlemeler benzeri, simit…

20 saat ago
  • Makale

CUMHURBAŞKANIMIZ, BAKANLARIMIZ VE ALİ ERBAŞ İÇİN YABANCI LÜKS ARABA AYIPTIR VE GÜNAHTIR

Tevazu Bilinci Olmayanların İtibarı da Olmaz AHMET HAKAN -ALİ ERBAŞ Bizim müftü çocuğu olup İmam…

21 saat ago
  • Gündem

İSRAF, ALLAH’A İSYAN VE İNSANLARA ZULÜMDÜR I

“İsraf etmeyin” emrinin akabinde Allah'ın israf edicileri sevmediğine vurgu yapılması israfın önemli haramlardan biri olmasına…

21 saat ago