islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5913
EURO
34,8085
ALTIN
2.496,76
BIST
9.456,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Doğa’nın dengesi mi, doğan’ın yengesi mi?

Doğa’nın dengesi mi, doğan’ın yengesi mi?

Yazılarımıza Temel fıkraları ile başlıyoruz ya… Aman Temel isimli okuyucularımız alınganlık göstermesinler. Neticede “Bizim Temel” diyoruz… Yani Temel bizim, fıkra bizim. Temel biziz, biz Temel…

Almanya’da çalışan amcası bizim Temel’e bir av tüfeği göndermiş. Temel durur mu? Çıkmış dağlara ve başlamış atış yapmaya. Uçana, kaçana, herşeye ama herşeye ateş ediyormuş. Köyün gençleri ikaz etmişler bizim Temel’i. “Yapma” demişler, “Etme” demişler. Hatta bir ara;

Seslendiren: Şaban Doğan

“Bak Temel! Böyle davranmaya devam edersen, doğa’nın dengesini bozarsın. Her istediğini, her zaman avlayamazsın. Avlanma yasaklarına riayet etmen lazım” demişler ama dinleyen kim…

Bir böyle, iki böyle… Temel avlanmaya devam etmiş. Köyün gençleri bu gidişata bir son vermek için toplanmışlar ve Temel’e adamakıllıca dersini vermişler. Ağzı burnu dağılmış bir şekilde eve dönen Temel’i gören karısı Fadim’e, basmış çığlığı.

“Ula Temel ne oldu sana?”

Temel her zaman olduğu gibi ilginç cevabını vermiş hanımı Fadime’ye:

“Fadime bilmeyrum! Doğan’ın yengesini bozuyorsun deyip deyip dövdüler beni. Oysa ne Doğan’ı tanıyrum ne Doğan’ın yengesini”

Bizim Temel, neden dayak yediğini düşüne dursun, insanlık olarak bizler de doğa’nın dengesini bozduğumuz için, doğa’nın sopasını yemeye başladık. Hemde ne sopa?

Ormanlık arazilerimizi katlettiğimiz için, hızlandırdığımız toprak erozyonu sebebiyle, her yıl neredeyse kıbrıs adası büyüklüğünde tarım arazilerimiz çöl oluyor.

Güya toprağın daha çok ürün vermesi için tarlalarımıza attığımız kimyasallar sebebiyle, toprağın en önemli elementlerini öldürüyoruz da haberimiz bile oılmuyor. Bunu yaparken on yıllar sonra o topraktan verim alamayacağımızı hiç ama hiç düşünmüyoruz.

Yine toprağa attığımız kimyasalların, yağmurlarımızı ve yağmurlarımızın bereketini engellediğini de düşünemiyoruz.

Kasım ayının bittiği ve Aralık ayının başlayacağı bu günlerde, hala yeterli yağışın olmayışı ve barajlarımızın alarm vermesi bizi endişelendirmesi gerekirken, bu konuda sempozyumlar, bilimsel toplantılar düzenleyip çözüm aramamız lazımken bu büyük problemimiz, gündeme yeteri kadar geliyor mu, bunu siz değerli okuyucularımızın takdirlerine bırakıyorum.

Güzel anadolumuzun, saf, temiz ve bereketli tohumunu bıraktık, dünya devi Monsanto şirketinin “Hibrit-Ebter” tohumlarına bel bağladık. Hemde bu GDO’lu ürünlerin neslimizi kısırlaştırdığını ve birçok hastalığa zemin hazırladığını bile bile yaptık bunu. Bu büyük şirketi, Almanya’nın büyük ilaç firması Bayer’in 66 milyar dolara aldığını da artı parantez hatırlatalım.  

GDO’lu tohumların kimyasal kalıntılarınınnfazla olması sebebiyle, toprağı ve suyu geri dönülemiyecek şekilde kirlettiğini, adı geçen bu tohumların kıtlığa giden yolda bizi hızla yol aldırdığını da hatırlatalım. Eğer bu durum böyle devam ederse, ülkemiz de ve dünyada 2030 yılına varmadan kıtlık ve açlık baş göstereceğini de bilelim.

Eğer önümüzde ki yıllarda büyük kıtlıklar baş gösterecekse, bunun birinci müsebbibi bizleriz. Tarım arazilerimizi yok etme pahasına, o arazilere fabrikalar ve yerleşim birimleri kuran bizleriz….

Ormanlarımızı, villalar yapacağız diye katleden bizleriz…

Yasak avlanma sebebiyle, denizde olsun karada olsun hayvanların neslini tüketen de bizleriz…

Yani nankör insanoğlu…(İbrahim suresi 34)

Küresel ısınma meselesine girmiyorum bile…

Eğer böyle devam ederse, doğa, sel felaketleri başta olmak üzere, kasırgalar, hortumlar, çekirge istilaları, kuraklık ve kıtlık gibi felaketler yoluyla biz insanoğlunu adamakıllıca dövmeye devam edecektir. Bizler de oturup kara kara düşüneceğiz ve dizimizi döveceğiz “Doğan’ı tanımıyorduk, Doğan’ın yengesini hiç tanımıyorduk” diye…

Oysa yüce rabbimiz bizlere, koyduğu muhteşem dengeyi haber veriyor ayetleriyle:

“Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) o koydu. Sakın dengeyi bozmayın” (Rahman 7/8)

Peki yüce Rabbimiz, kainata mükemmel bir denge koyduğunu ve ısrarla bu dengeyi korumamız gerektiğini buyururken, bizler bu sese neden kulak vermiyoruz acaba?

Hiçbir şey için geç sayılmaz. “Zararın neresinden dönersek kardır” anlayışıyla yanlışlarımızdan dönme zamanımız geldi geçiyor.  Haydi, o zaman, bu konuda yüce rabbimizin ayetlerine hep birlikte kulak verelim.

“Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü türlü ürünler çıkaran Allah’tır; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri sizin için faydalı olacak şekildeyaratan o’dur.”

“Düzenli seyreden güneşi ve ayı sizin için yararlı kılan, gece ile gündüzü faydalanacağınız biçimde yaratan o’dur”

“O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür” (İbrahim suresi 32-33-34)

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Şaban DOĞAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.