Dolmabahçe camii

19. yy’da İstanbul’da inşa edilen camii; Kabataş ve Beşiktaş semtleri arasına yer almaktadır. Yapının banisi Bezmialem Valide Sultan’ın vefatı üzerine camii oğlu Sultan Abdülmecid tarafından tamamlanmıştır. Yapının mimarı Nikogos Balyan’dır. Dolmabahçe Sarayı’nın Saat Kulesi yönündeki avlu kapısının tam karşısına düştüğü için yapıldığı günden beri Dolmabahçe Camii adıyla anılmış ve ismi bu şekilde kalmıştır.  

Camiinin kitabesi celi-sülüs hat ile yazılmış dört beyitten oluşmakla birlikte kitabe Batı tarzında akant yaprakları ile süslenmiştir. Kitabenin tepelik kısmının ortasında Abdülmecid’in tuğrası yer almaktadır.

Dolmabahçe Camii, ait olduğu dönemin genel yaklaşımını ve sanat zevkini bütünüyle yansıtan tipik bir örnektir.

Deniz kenarında bir avlunun ortasında konumlandırılan camii, kubbe ile örtülüdür ve kubbeye geçiş elemanı pandantiftir. Kubbenin büyükçe bir kaideye oturması yerine doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturması ve ağırlığı taşıması için köşelere dikdörtgen biçimli yüksek ağırlık kulelerinin inşa edilmesi dönemin farklı yaklaşımlarından biridir. Kubbenin dört yönden kemerler ile taşındığı ve aydınlığının yuvarlak kemerli pencereler ile sağlandığı görülmektedir.

Taş ve mermerden inşa edilmiş olan caminin ön cephesini boylu boyunca iki yandan dışa taşan, iki katlı Hünkar Kasrı kaplamaktadır. Küçük bir saray görünümünde olan bu yapıya, biri cephede cami ile ortak kullanılan, diğerleri yan cephelerde yer alan üç kapıdan girilebilmektedir. Birkaç basamakla ulaşılan bu kapılardan yandakilerin önlerinde sütunlu birer küçük giriş bölümü bulunur. Kasrın iki yanındaki merdivenlerle üst kata çıkılır. Bu kısımda odalar yer almakta ve ayrıca buradan mahfillere de geçilebilmektedir.

Caminin bünyesinden ayrı tutulan minareler kasrın iki köşesinde yükselmektedir. İnce, uzun formları ve yivli gövdeleriyle dikkat çeken minarelerde şerefe altları yapraklar ile süslenmiştir.

Camiinin içine bakıldığında kubbe içinin ve pandantiflerin yaldız ve yağlı boya kalem işleri ile Batı tarzında süslendiği görülmektedir. Renkli mermerlerin işçiliği; mihrap ve minberde geleneksel tarzdan uzaklaşarak barok tarzda bezemeler şeklindedir.

1948/1961 yılları arasında Hünkar Kasrı ile birlikte Deniz Müzesi olarak kullanılan cami, müzenin yeni binasına taşınması üzerine tekrar ibadete açılmıştır. Bugün bakımlı durumda bulunan yapı, en son 1966 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Günün Terimi;

Kubbe, binaların üstünü örtmek için kullanılan yarım küre şeklindeki mimarî unsurdur. Kubbe kelimesi batı dillerine Müslümanların Endülüsteki hakimiyetleri sırasında İspanyolca aracılığı ile girmiştir.

Recent Posts

  • Gündem

Filistin Asıllı İsveçli Şarkıcı, Eurovision Yarı Finalinde Kefiyeyle Sahne Aldı

Filistin Asıllı İsveçli Şarkıcı, Eurovision Yarı Finalinde Kefiyeyle Sahne Aldı Eurovision Şarkı Yarışması'nın ilk yarı…

22 dakika ago
  • Gündem

Macklemore Filistin İçin Şarkı Yaptı Bizim Sanatçılarımız(!) Nerede?

Macklemore Filistin İçin Şarkısı Yaptı Bizim Sanatçılarımız(!) Nerede? Macklemore'dan Filistin İçin Destek Şarkısı: 'Hind's Hall'…

1 saat ago
  • Gündem

SONER YALÇIN’IN İSTEDİĞİ DİN DE ALLAH İLE UYUTAN ŞERİATSİZ İSLÂM DEĞİL Mİ ?

Soner Yalçın’ın (sonery@odatv.com) 07 Mayıs 2024 tarihli yazısını okuyunca bildiğim hikayeyi hatırladım: İki büyük kumarcıdan…

2 saat ago
  • Ekonomi

KAPİTALİST EKONOMİ ÇÖKMEK ÜZERE/ TBMM GÖREVE

Bizde üniversite ve hayata hakim olan ekonomistler kapitalizme şartlanmışlardır. Siz, siz olun onları dinlemeyin ve…

3 saat ago
  • Makale

DAHA İYİ BİR ANNE OLMAK İSTİYORSAK

Severek okuduğum bir köşe yazarı annelerin üzerine çok gidildiğinden bahsetmiş.21.yy annesinin çok yalnız olduğundan, sürekli…

4 saat ago