islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Dolmabahçe camii

Dolmabahçe camii

19. yy’da İstanbul’da inşa edilen camii; Kabataş ve Beşiktaş semtleri arasına yer almaktadır. Yapının banisi Bezmialem Valide Sultan’ın vefatı üzerine camii oğlu Sultan Abdülmecid tarafından tamamlanmıştır. Yapının mimarı Nikogos Balyan’dır. Dolmabahçe Sarayı’nın Saat Kulesi yönündeki avlu kapısının tam karşısına düştüğü için yapıldığı günden beri Dolmabahçe Camii adıyla anılmış ve ismi bu şekilde kalmıştır.  

Camiinin kitabesi celi-sülüs hat ile yazılmış dört beyitten oluşmakla birlikte kitabe Batı tarzında akant yaprakları ile süslenmiştir. Kitabenin tepelik kısmının ortasında Abdülmecid’in tuğrası yer almaktadır.

Dolmabahçe Camii, ait olduğu dönemin genel yaklaşımını ve sanat zevkini bütünüyle yansıtan tipik bir örnektir.

Deniz kenarında bir avlunun ortasında konumlandırılan camii, kubbe ile örtülüdür ve kubbeye geçiş elemanı pandantiftir. Kubbenin büyükçe bir kaideye oturması yerine doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturması ve ağırlığı taşıması için köşelere dikdörtgen biçimli yüksek ağırlık kulelerinin inşa edilmesi dönemin farklı yaklaşımlarından biridir. Kubbenin dört yönden kemerler ile taşındığı ve aydınlığının yuvarlak kemerli pencereler ile sağlandığı görülmektedir.

Taş ve mermerden inşa edilmiş olan caminin ön cephesini boylu boyunca iki yandan dışa taşan, iki katlı Hünkar Kasrı kaplamaktadır. Küçük bir saray görünümünde olan bu yapıya, biri cephede cami ile ortak kullanılan, diğerleri yan cephelerde yer alan üç kapıdan girilebilmektedir. Birkaç basamakla ulaşılan bu kapılardan yandakilerin önlerinde sütunlu birer küçük giriş bölümü bulunur. Kasrın iki yanındaki merdivenlerle üst kata çıkılır. Bu kısımda odalar yer almakta ve ayrıca buradan mahfillere de geçilebilmektedir.

Caminin bünyesinden ayrı tutulan minareler kasrın iki köşesinde yükselmektedir. İnce, uzun formları ve yivli gövdeleriyle dikkat çeken minarelerde şerefe altları yapraklar ile süslenmiştir.

Camiinin içine bakıldığında kubbe içinin ve pandantiflerin yaldız ve yağlı boya kalem işleri ile Batı tarzında süslendiği görülmektedir. Renkli mermerlerin işçiliği; mihrap ve minberde geleneksel tarzdan uzaklaşarak barok tarzda bezemeler şeklindedir.

1948/1961 yılları arasında Hünkar Kasrı ile birlikte Deniz Müzesi olarak kullanılan cami, müzenin yeni binasına taşınması üzerine tekrar ibadete açılmıştır. Bugün bakımlı durumda bulunan yapı, en son 1966 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Günün Terimi;

Kubbe, binaların üstünü örtmek için kullanılan yarım küre şeklindeki mimarî unsurdur. Kubbe kelimesi batı dillerine Müslümanların Endülüsteki hakimiyetleri sırasında İspanyolca aracılığı ile girmiştir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.