islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3184
EURO
35,1145
ALTIN
2.295,76
BIST
9.049,36
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Erbakan ve 28 şubat (II)

Erbakan ve 28 şubat (II)

Şaban DOĞAN

Bu merhaleden sonra Refah-Yol hükümeti kurulacak ve güvenoyu alarak göreve başlayacaktır. Ancak Erbakan Hoca’nın başbakanlığında kurulan bu hükümet çok başarılı icraatlara imza atmasına rağmen, derin devletin devreye girmesi ve dış mihrakların da tazyikiyle rahat bırakılmayacaktır.

Erbakan hükümetinin, işçi, memur, emeklilere çok büyük oranlarda zam yapması, göreve geldiği ilk günden itibaren yürüttüğü D-8 çalışmaları, kurduğu havuz sistemiyle rantiyecilerin ipliğini pazara çıkartarak KİT’lerin kar ettirmesi, içeride ve dışarıda  halkı sömüren bir eli yağda bir eli balda olanları rahatsız edecektir.

28 Şubat darbesinin dış etkilerini anlayabilmek için burada bir örnek verelim. Daha yeni kurulan bu hükümetin ilk günlerinde, Erbakan Hoca’nın önüne istihbarat tarafından bir mektup konulur. Bu mektup şifreli ve dolayısıyla kripto bir mektuptur. Bu mektup ABD Dışişleri bakanı Warren Christopher tarafından ABD büyükelçiliğe gönderilen bir mektuptur. Christopher mesajında Erbakan’ın İslam dünyası hakkında ki çalışmalarının Batı’nın menfaatlerine ters düşeceğini, hükümeti hemen yıkmalarının da Erbakan’ın işine yarayacağını ve gelecek seçimlerde tek başına iktidar olabileceği ifade etmektedir. Bu sebeple de hükümeti yıkma noktasında farklı bir yöntem denenmesi gerekmektedir.

İşte o farklı yöntem, kurgulanan Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz tiyatrolarıydı. Susurluk kazası ise bu işin sosu olarak halka arzedilecekti. 54.Hükümetin yaptığı başarılı faaliyetler, kurgulanan bu tiyatrolarla ve  medyanın da desteğiyle gölgelenecek, halka “laiklik elden gidiyor şeriat geliyor” mesajı pompalanacak, diğer taraftanda bankaların içi boşaltılacaktır.

O dönemde ki gazete ve TV haberlerini hatırlayanlar bilecektir. “Üst düzey bir komutan şöyle dedi” diyerek başlayan haberler ile topluma büyük korku salınıyordu. Hikmeti ilahi ile havada bir kuş ters uçsa, onun bile müsebbibi olarak Erbakan ve Refah partisi gösterilecekti. Halka yıllarca, “Bunlar dinci, ekonomi dahil hiçbirşeyden anlamaz” denilen Erbakan ve ekibi, bir yıl gibi kısa bir süre içinde bütün engellemelere ve ekonomik krize rağmen piyasayı hareketlendirmeyi başarmıştı. Üretim yükselmiş, faiz ve enflasyon düşmüş,700 bin işçiyle grevsiz, lokavtsız sözleşme imzalanmış, çeşitli illerde 200’ün üzerinde tekstilden gıdaya üretim yapan fabrika açılmış,  Kit’ler kara geçmişti. Gazete ve TV’lerde bütün bu gelişmelerden söz edilmiyordu. Onlara göre “Laiklik elden gidiyor, şeriat geliyordu”

Eğer bendenize 28 Şubat Post-Modern darbesini bir cümle ile anlat denilse, hiç zorlanmadan şu cümleyi kurmaktan imtina etmem.

“28 Şubat darbesi, topyekün bir şekilde Müslümanlara açılmış büyük bir savaştır”

Zira bu süreçte sadece hükümete saldırılmıyordu… Başörtülü üniversite öğrencileri okul önlerinde derslere alınmıyor, ağlatılıyor, gözaltına alınarak çeşitli işkencelere maruz bırakılıyordu. Birileri biryerlerden tam bir şekilde düğmeye basmıştı. Hatta bir ara başörtülü kadınların sokaklara çıkmasının bile yasaklanması konuşulmuştu. Fitne, istisnasız bir şekilde ülkede kol geziyordu.

Olayın özeti şuydu ki, ABD ve NATO kendilerinin menfaati doğrultusunda Türkiye için bir model çizmiş, Refah partisinin iktidara gelmesi ise bu modelin dışına çıkılması anlamı taşıdığından, ülkemiz içinde kargaşa çıkarılmıştı.

28 Şubat darbesi adını, o gün toplanan MGK’dan alacaktır. O gün toplanacak olan MGK öncesi medya, konuyu o kadar abartmıştı ki, belki de sıradan bir şekilde geçmesi elzem olan bir MGK toplantısı, bir anda ülkenin gündemine oturmuştu. Anayasaya göre hükümete ancak tavsiye kararı niteliğinde ki MGK kararları, kanun niteliğindeymiş gibi halka lanse edildi. Dokuz saat süren bu toplantıda MGK’dan, uygulandığı taktirde demokrasinin temeline bomba koyan tavsiyeler çıktı. Çevik Bir, Sincan sokaklarında tankları yürüttükten sonra  “Demokrasiye balans ayarı” yaptık demişti… Ama bu balans ayarı falan değildi. Tam tersi yapılanlar düpedüz demokratik kuralların temeline bomba koymaktı.

MGK’nun aldığı kararlardan sonra; Sekiz yıllık zorunlu eğitime geçilerek İmam Hatip okullarının Orta kısımları kapatılıyor, Kur’an Kursu’na gitme yaşı 12’ye çıkartılıyor ve böylece hafızlık kurumuna da darbe vuruluyor, yaz dönemi Kur’an Kursalarının denetlemesi bile Milli Eğitim bakanlığına bırakılıyordu. Tevhidi tedrisat kanunu kılıf yapılmış, Kur’an Kurslarının önü böylece kesilmişti.

Namaz kıldıkları ve eşinin başörtüsü sebebiyle Subay ve Astsubaylar sorgusuz ve sualsiz ordudan atılıyordu. Üniversitelerde ikna odaları kurulmuş, başörtülü öğrencilere mahalle baskısı yapılıyordu. Bu odalarda güya öğrenciler ikna edilerek başları açtırılıyordu. Ya da devamsızlık yüzünden öğrenciler okullarını bırakmak zorunda kalıyorlardı.

MGK’nda dayatılan 18 maddeye Erbakan Hoca direndi ve imza atmadı. Ancak daha sonra  darbecilerin zoraki kurdurduğu hükümetin başı olan Bilderbergçi Mesut Yılmaz, “Kararlar siyasiyasi hayatıma mâl olsa da uygulayacağım” dedi ve uyguladı.  Ama yine dediği gibi bu kararlar onun, siyasi hayatını da bitiriverdi.

Hülasa;

28 Şubat darbesinin üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen etkilerinin hala devam etmesi, bizleri darbeler konusunda birkez daha düşünmeye sevketmelidir.

Bütün zorlama ve dayatmalara, çalışmaları ve icraatlerı sekteye uğratılmasına rağmen bir yıl süren Erbakan hükümetinin ortaya koyduğu performans, çok önemlidir ve dikkate şayandır. Bu icraatlara kısaca hatırlatarak yazımızı nihayetlendirelim.

1-Atatürk’den sonra ilk denk bütçeyi Erbakan hükümeti hazırlamış, işçi, memur ve emeklilerin maaşlarına yüksek oranlarda zamlar yapılmıştır. 1994 yılında 5 Nisan karalarıyla ekonominin altüst olduğu bir dönemden hemen sonra Erbakan, rantiyecilere giden muslukları kesmeyi başarmış, bu muslukların akarı halktan yana çevrilmiştir. Kurulan “Havuz sistemi”yle (Kamu-tek Hesabı) bir yılın sonunda bu sistemde 10 Milyar Dolar birikmiştir.

Daha birkaç yıl önce çıkan krizde borç dilenen bir ülkeden, Erbakan Hoca sayesinde havuz sisteminde biriken 10 Milyar dolar tasarruf sağlayan bir konuma gelinmişti.

Şimdi burada ki sorumuz şudur:

Erbakan Hocayı istemeyen ve darbe yapan veya yaptıran zihniyet, halkın kendisi midir yoksa muslukları kesilen rantiyeciler midir?

2-Amerika’nın körfeze yaptığı çıkarmada sonra ülkemizin başına bela ettiği PKK destekçisi Çekiç- Güç’ün görevine son veren Erbakan Hoca, Doğu ve Güneydoğu kalkınma projesini de yürürlüğe koyarak; terör belasından milletimizi kurtarmak adına büyük bir adım atmıştır.

3-Erbakan Hoca ömrü boyunca “İslam Birliği” davasından söz etmiş, Müslümanların birlik olduğu taktirde aşamayıcakları hiçbir engelin olmadığına vurgu yapmıştır. Bu birlikteliği canı gönülden arzu eden Hoca, bütün zorlama, dayatma ve hatta 21 Mayıs 1997 tarihinde partisine açılan kapatma davasına rağmen istifa etmemiş, tüm mesaisini D-8’lerin kuruluşu için harcamıştır. 15 Haziran 1997 tarihinde; Türkiye, İran, Pakistan, Endonezya, Malezya, Mısır ve Nijerya’dan oluşan Ekonomik ve Politik platformu kurmayı başaran Erbakan, bundan üç gün sonra istifa etmiştir. Bu platforma “Gelişen” anlamında İngilizce “Developing” denmiştir. Rahmetli Erbakan, bu ülkelerin kendi aralarında ki ticarette, doları devre dışı bırakan bir formül üzerinde çalışmıştı.

Bu konu hakkında parentez açarak, İslam Birliğini ütopik görme gibi bir yanılgı içinde olan ve bir Hıristiyan kulübü olan AB’ye girmeye çalışaşanlara; Erbakan Hoca’nın İslam Birliği, İslam ortak pazarı, İslam savunma paktı, İslam kültürü birliği ve İslam Dinarı gibi projelerini hatırlatmakta fayda vardır diye düşünüyorum.

Günümüzde, muazzam doğal kaynaklarıyla üç kıtaya yayılmış olan Müslüman toplumunun nüfusu 1.6 milyara ulaşmış durumda. Zengin petrol kaynakları, değerli madenler, Uranyum ve Toryum gibi radyoaktif cevherler Müslümanların yaşadığı coğrafyalardan adeta fışkırıyor. Bu madenlerin dünya rezervi noktasında neredeyse yarısı İslam coğrafyasında…

Küresel ısınma sebebiyle tarım arazilerinin en az etkileneceği topraklar, Müslümanların yaşadığı coğrafyada yer alıyor. Bütün bu zenginliklere rağmen İslam coğrafyasında hâlâ kan ve gözyaşı varsa, bunun sebebini Müslümanların kendisine sorması ve bu sorunun cevabını bulmaya çalışırken de Erbakan Hoca’nın söylemlerini ve icraatlarını düşünüp dikkate alması gerekiyor. 

İşte bütün bu verileri masanın üzerine koyup düşündüğümüzde, Aynı rahmetli  “Mücahit Erbakan” Hocamız gibi “Bize ne Amerikadan, bize ne Avrupadan” diye haykırasımız geliyor.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan, ömrü boyunca hak yolda doğru bildiği istikamette “cihad ruhu” ile hareket etmiş sıradışı bir liderdir. O, 28 Şubat darbe süreci gibi bir ortamda dahi, kendisine iftiralar atılmasına ve üzerinde baskı kurulmasına rağmen, sabırlı ve metanetli olmayı başarmış  bir insandır. Hocamızı rahmet ve minnetle anıyoruz!

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

ETİKETLER: Necmettin Erbakan
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.