islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5390
EURO
34,8298
ALTIN
2.430,02
BIST
9.717,27
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Faizin açıklanabilir meşruiyet sebebi yoktur

Faizin açıklanabilir meşruiyet sebebi yoktur
25 Temmuz 2017 07:35
A+
A-

Tarihi dönemlerden bu zamana gelinirken, faiz yasağı dini bir dogma olarak görülmüş ve bu yasak artık gereksiz bulunmuştur. Zira dinin ekonomiyi yönlendirilmesi düşünülemezdi. Bu değişimin sadece ekonomik sebeplerden olmadığını en iyi yansıtan kişilerden olan Lawrence Dennis durumu şöyle açıklamıştır:

“Aristo, Roma Katolik Kilisesi hukukçuları, Tevrat… Her biri faizli borç sistemini tefecilik olarak nitelendirmişlerdir. Ortaçağ’da faizle borç alınması, prenslerin savaş ve toplumsal meseleler için yeterince para bulamamalarıyla yükselişe geçmiştir. Modern zamanların aksine borçlanma, finansal bir yöntem olarak çıkmamıştır. Venedikli, Flemenk, Brit ve diğer tüccarlar 17. Yüzyıla kadar ticaretlerinde ortakların sermayelerini kullanmaktaydı ve borçla iş yapmamaktaydı.”

Dennis ayrıca şöyle devam etmiştir:

“Katolik Kilisesi hukukçuları ticari girişimlerden, kira gelirlerinden veya satış işlemlerinden elde edilen kârı reddetmemekteydi. Onların reddettiği şey paranın kirasından elde edilen faiz getirisiydi. Faizin makul kılınması, Protestanların Reform döneminde Katolik kilisesine karşı kullandığı bir araç olmuştur. Bu dönemde Kilise faizciliğe karşı olan tutumunu yumuşatmış ve belli şartlar altında paranın kiraya verilmesine rıza göstermiştir. Dini ve ahlaki taraftaki bu yumuşama Kalvinist tüccarların onaylamasıyla birleşince faiz, modern toplumların hukuk ve düşünce yapısında kabul görmüştür.”

Dennis’in bahsettiği faizin makul kılınmasını, İncil tefsirlerinde de görmek mümkündür. Her ne kadar Eski Ahitte faiz net bir şekilde kınansa da sonraki çağlardaki alimler ya bu yasağı görmezden gelmiş ya da açıkça saptırmıştır. Örneğin Henry Kısa Tefsirince Levicitus 25:37’e yapılan yorum şu şekildedir:

“Ve şu zamana kadar bu yasa geçerliliğini korumuştur ancak paranın arsa, ticaret ve diğer işlemler için kullanıldığı vakitte borcu veren kişinin kârdan pay alması normaldir. Faiz yasası ekonomik durumu olan ve faiz parasından vazgeçmekte çok zorlanan kişiler için konmuştur.”

Bu yorumlama şekli açıkça reddedilebilir bir önermedir çünkü faiz alınması hiçbir zaman borç alan kişinin kârını paylaşması değildir. Eğer böyle olsaydı, zaten faizi çevreleyen sorunların büyük kısmı ortadan kalkardı. Benzeri şekilde Jameison-Fausset-Brown tefsirinde şöyle denmiştir:

“Tefecilik şiddetli bir biçimde kınanmıştır (Psalms 15:5, Ezekiel 18:8,17). Ancak bu yasağın modern zaman iş dünyasında ve borç alıp vermede geçerli olduğunu kabul etmek doğru değildir.”

Şiddetli bir biçimde kınamanın modern zaman iş dünyasına uygulanamaz şeklinde yorumlanması çok düşündürücüdür. Bu yorumlama için herhangi bir mantık silsilesi ya da kanıt söz konusu değildir. Benzer şekilde Jameison-Fausset-Brown tefsirinde Deuteronomy 23:19-29 şöyle yorumlanmıştır:

“Kardeşlerine tefecilik yaparak borç vermemelisin… Eğer bir yabancı gelirse ona faizle borç verebilirsin. — İsrail Oğulları basit bir toplum yapısında yaşıyorlardı ve bu sebeple kardeşlerine faiz almadan borç vermek teşvik edilmişti. Ancak yabancılarla olan ticarette verilen parayı arttırmak için faiz beklemek makuldür.”

Bir önceki yorumda olduğu gibi bunda da bu iddia için bir kanıt yoktur. Kanıt sunulmayışı tefsirlerle sınırlı kalmamış, bilim kitaplarında da yer bulmuştur. Meşhur bir ekonomist olan Paul Samuelson, klasik haline gelen ekonomi ders kitabında İncilin faizle alakalı yorumlarına esnetici bir bakış açısıyla yer vermiştir:

İncil’de faiz ve tefeciliğe karşı olan hükümler tüketim harcamaları için olan borçları kapsamaktadır ama yatırım amaçlı olanlarda geçerli değildir.”

Skolastik düşüncenin reddi argümanını bir kenara bırakırsak, faizle ödeme yapmayı meşrulaştırma görevi modern ekonomi bilimine kalmıştır. Ancak bu gözüktüğünden çok daha zor bir süreçtir. “Refah ve Bunalım” kitabında Gottfried Haberler şöyle demiştir:

“Faiz teorisi uzun süredir ekonomi biliminin zayıf karnı olmuştur. Faizin açıklaması ve oranının belirlenmesi ekonomistler arasında hâlâ en sık tartışılan konular arasında yerini almaktadır.”

Gerçekten de ekonomistler arasında faizle ilgili genel kabul şöyledir:

 “Tek ve herkesçe kabul gören bir teori yoktur ki faizin kökenini ve sebebini makul şekilde açıklıyor olsun.”

 

Tercüme:

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.