islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5658
EURO
34,9692
ALTIN
2.418,00
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
19°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

Fatiha Suresi’nin Anlamı ve Mesajları I

Fatiha Suresi’nin Anlamı  ve Mesajları I

Bütün varlıkların yaratıcısı olan Yüce Allah’ımıza hamd ederim. Yüce Mevla’mızın evrensel elçisi kıldığı Hz. Muhammed’e kalbi ihtiramlarımı arz eder, bağlılarını arttırmasını Yüce Mevla’mızdan dilerim.

Bu sohbetimizde “Fatiha Suresi’nin Anlamı ve Kısaca Açıklaması“ konusunu işleyeceğiz.

Fatiha Kur’ân’ın Anası/Özü, Özetidir

Kur’ân-ı Kerîm şüphesiz Allah’ın kitabıdır. Elbette Allah bütün varlıkların halk eden, tüm Peygamberleri de seçip insanlara gönderendir.

Kur’an-ı Kerim bize Allah’ı ve Onun yüceliklerini tanıtır. Kur’an bize evreni tanıtırken ölümü ve ölüm ötesi âlemi tanıtır. Kur’ân bize dünya ve ahiret hayatımıza istikrar, huzur, gelişim ve mutluluk kazandırabileceğimiz bir hayat düzeni sunar.

  1. Müslümanlar dahil insanların okumaz, içerdiği hükümlere gereğince inanmaz ve uygulamaz hale geldikleri ve şimdilerde de ölüler kitabı haline dönüştürdükleri Kur’an 114 sûreden oluşur. Bu 114 sûreden biri de Fatiha Suresi’dir. Fatiha Suresi ilk indirilen sûreler arasındadır. Kur’an’ın özünü yansıtan en camialı sûresidir. Müslümanlar tarafından en çok bilinen  bir sûredir.

Ünlü İslâm bilgini Ebu Mansur el- Maturudi, kendisi gibi ünlü olan Kur’ân tefsirinde şöyle der:

  • Fatiha Suresi, anlamını bütün insanlığın öğrenmekle yükümlü olduğu bir sûredir.

Öyledir de. İşte biz sohbetimizde bu sûreyi açıklamaya çalışacağız. Önce kısaca meâlini sunalım:

“ Rahman ve Rahîm Olan Allah’ın adıyla.

Her türlü övgü/sözlü ve fiili ibadet, yarattığı bütün varlıkları rahmetiyle kuşatan, inançlı ve amelli kullarına pek merhametli olan âlemlerin Rabbi Allah’a yapılır.

O, sorgulama/yargılama /cezalandırma /mükâfatlandırma gününün Malikidir

( Ya Rab!) Ancak sana ibâdet eder, yalnızca senden yardım isteriz.          

Bizi doğru yola ilet. Nimetlendirerek yücelttiğin kimselerin yoluna erdir. İnkârları ve isyanları sebebiyle öfkene uğramışların, hak çizgiden sapmış olanların yolundan (beri kıl Rab!) ”

Besmele, Sözcüğü Kur’an’dan Bir Ayettir

Besmele, sözcüğü Kur’an’dan bir ayettir, ama her bir sûrenin ve de Fatiha’nin başındaki besmelenin âyet olup olmağı hususu Kur’ân bilginlerince tartışmalıdır. Biz besmeleyi bağımsız bir konu olarak işledik.

 Bu sebeple Fatiha suresini açıklamaya ilk âyeti olan Elhamdü lillâhi rabbil’alemin’den başlayacağız.

Fatiha’nın ilk âyetinin ilk kelimesi “El – Hamd’dir.” Başta iradeli varlıklar olan insanlar ve cinler olmak üzere, zerreciklerden galaksilere ve bilmediğimiz – bilemeyeceğimiz Kürs ve Arş âlemlerindeki varlıklara kadar, tüm yaratılmışların Allah’a yönelttikleri övgünün adı Hamd’dir.

Yüceliklerle vasıflı ve eksiklerden beri olup bütün varlıkların ve nimetlerin yaratıcısı ve dağıtıcısı olduğu için Hamd Allah’a özgüdür. Yalnızca ona yapılır. Aslında insanların ve cinlerin ve bilemediğimiz diğer canlıların birbirlerine yaptıkları övgüler de Allah’a yöneliktir. Çünkü övülen varlıkların halikı Allah’tır. İnsanlara övülen özellikleri ve güzelliklerini bahşeden de Odur. Bu sebeple yapanın amacı hamd etmek olsun veya olmasın, bütün övgüler Allah’adır.

Güneş, ay, dağlar, denizler, bitkiler, insanlar ve cinler övgülerini yalnızca Ona yöneltirler. İrademiz dışında çalışan kalbimiz de Yaradan’a övgü sunar. Gözlerimiz, kulaklarımız ve diğer organlarımız da… Bütün evrende, gereğince açıklayamayacağımız küçüklük veya büyüklükteki canlılar Allah’ı zikreder, Onu yüceltir ve Ona övgüler sunar. Bu gerçek İsra sûresi âyet 44’de şöylece anlatılır:

“…Her bir varlık kategorisi Allah’ı yüceltir. Ona hamd eder. Lakin siz onların yüceltici anışlarını tam olarak anlayamazsınız….“

Allah’tan bağımsız bir varlık düşünülebilir mi? Milyarlarca insan ve onlar arasında yüz hatları ve parmak izleri kendine özgü orijinal bir varlık olan insan ferdi, yaratılış macerasını düşünmez mi? Yaradan soruyor:

 “ Onlar yaratıcı olmadan mı yaratıldılar. Yoksa onlar mı yaratıcıdırlar?“

 Övgüler niçin Allah’adır?

Çünkü O alemlerin rabbidir…

Rab ve Âlemîn Kelimesinin Anlamı

Rab kelimesi tek başına kullanıldığında Allah’ı ifade eder. Bu kelime yaratan, sahip olan, koruyan ve merhale merhale yetiştirip geliştiren ve ihtiyaçları karşılayan anlamına gelir. Âlemin kelimesi ise, âlem sözcüğünün çoğuludur.

Varlığını kendi zatından alan Allah’ın dışında, yaratılan her varlık türü âlemdir. Arılar, böcekler, akrepler, kediler…her bir tür, bir âlemdir. Zerrecikler, güneş ve ona bağlı sistemler birer âlemdir. Yani yaratıcı olan Allah’ın varlığı, birliği, sınırsız bilgi ve kudretine belgedir.

Allah Rabbül’âlemindir; bütün varlıkların yaratıcısı, sahibi, koruyucusu, merhale merhale geliştirip kemale erdiricisi O’dur. Böyle olduğu için övgüler de yalnızca onadır.

Şehadet ve Gayb Âlemleri

Her bir ferdi ve de türü bağımsız bir âlem olan varlıklar âlemi ikiye ayrılır. Bu iki alemden biri şahâdet âlemidir. Bizim görebildiğimiz-gözlemleyebildiğimiz, bilimsel çalışmalarla yaklaşabildiğimiz, kavrayabildiğimiz âlemler şehâdet alemindendir. Mesela güneş şahâdet âlemindendir, biz insanlar da şehâdet âlemindeniz. Bir de insanların ulaşamadığı fizik ötesi âlemler var. Bu âlemler ve örneğin Kıyamet ile birlikte başlayacak Ahiret hayatımız da Gayb âlemini oluşturur.

Bilim bize yer küremiz gibi milyarlarca gezegenin varlığından söz ediyor. Bizim evren olarak nitelediğimiz ve boyutlarını kavramaya çalıştığımız bu âlem, Kürs dediğimiz âleme nazaran çöle atılmış bir halka gibidir. Kürs âlemi de Arş âlemine nazaran çöle atılmış bir halka gibidir. Varın, büyüklüğü tasavvur edebilirseniz edin.

Bırakalım Kürs ve Ârş âlemlerini…Ana rahminde döllenip çocuk olarak doğabilmesi için üç milyar kez büyüyen cenine bakalım, Akıl alır gibi mi? Akıl terazisi bu ağırlığı çekebilir mi? Çekemez. Ne yapacağız? Sûbhanallah deyip Yaradan’ın kudreti önünde hayretimizi ve acziyetimizi açıklayıp “Sen bütün yüceliklerle vasıflısın” diyerek tesbihatımızı dile getireceğiz.

Rabbülâlemin sözcüğünün Kur’an’da, örneğin Casiye sûresinin 36. âyetindeki açıklaması şöyledir.

“Hamd Allah’adır. O göklerin ve yeryüzünün Rabb’idir. Âlemlerin Rabbidir.“

Kur’an’da Semavat ve Arz gökleri ve yeryüzünü ifade eder. Rabbülâlemin ise daha geniş anlamlıdır. Kürs ve Arş âlemlerini de yani tüm yaratılmışları da içine almakta olsa gerek.

Er-Rahman ve Er-Rahim Sıfatlarının Anlamı

Rabbimiz bize kendisini Rabbülâlemin olarak tanıttığı gibi yarattığı varlıklarla ilişkilerine temel aldığı iki sıfatını, bir diğer anlatımla iki ismini de bize tanıtıyor. Er-Rahman ve Er-Rahim.

Elhamdü lillâhi rabbil’alemin Errahmânir’rahim. Allah âlemlerin Rabbidir ve O Rahmandır ve Rahimdir.

O Er-Rahmandır; yarattığı bütün varlıkları rahmetiyle, sevgisiyle, yardımıyla kuşatandır. Onun varlığına inanan veya inanmayan, Ona itaat eden veya isyankâr olan olsun bütün insanlar ve tüm varlıklar Er-Rahman isminin saçtığı rahmet altındadır.

Ünlü şair ve hikmet adamı Şeyh Sadi’nin gönül tellerimizi ürpertecek şu söylemi bu kuşatıcı rahmete işaret eder:

  • Ey Rabbim sen ki sana inanmayanların, sana isyan edenlerin dahi rızık maaşlarını muntazaman ödüyorsun, hiç sana iman edenleri mahrum bırakır mısın?

Evet, yeryüzünün kâfirleri, zalimleri de bu ilahi rahmetin altındadır. Örneğin Onun yarattığı güneş ısısını ve ışığını herkese veriyor, yağmur herkesin üzerine yağıyor. Güneş de yağmur da bir rahmet zuhurudur. Sahip olduğumuz her nimet bir merhamet tezahürüdür. Organlarımız dahil her bir varlığın çalışması da rahmettir. Kalbimiz yılda kaç kez atıyor? Hafıza nedir? Konuşma nedir, düşünüyor muyuz? Duygularımızı anında dile getirebilmenin yüceliği tasavvur edilebilir mi? Gel de et.  as, kan ve sinirler ile hafıza ve konuşma arasında bağlantı kur?

O Er-Rahim’dir; Rabbimizin daha özel bir sıfatıdır. Genel kabul görmüş açıklamaya göre, Er-Rahman inanan ve inanmayan tüm insanlara şamildir. Ama Er-Rahim kulluğunun idraki içinde olup da diğer canlılara karşı adalet ve merhametli olan ve yüce yaratıcımızın emirleri ve yasaklarını uygulayarak tazim edenleri armağanlandıracak olan sıfattır.

Rahman yalnızca Allah’a özgüdür. Herhangi bir yaratık için el-Rahman denilmez. Ama Rabbimiz Peygamberimizi Rahîm olarak niteliyor, onunla diğer insanları da nitelemek mümkündür.

Şanı yüce olan Allah, Kur’an-ı Kerim’de yüzü aşkın sıfatıyla bizlere kendisini tanıtıyor. Bu yüzü aşkın sıfat içerisinde burada üçü art arda zikredilmektedir. Bunlar el-Rab, el-Rahman ve el-Rahîm’dir. Bununla ifade edilmek istenen şudur; Allah bütün yarattıklarıyla ilişkilerini merhamet üzerinde kurar, rahmet üzerinde tesis eder. Bunun bize yönelik manası da şöyledir:

  •  Siz de insanlarla ve canlılarla ilişkilerinizi merhamet üzerinde kurun. Zalim olmayın, acıyan olun. Her canlı üzerinde ürperin.

 Ah insanlık…bu ilkelerin neresindeyiz?

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de kendisine merhameti görev kıldığını söyler. Ben kendime merhameti görev kıldım, der. Bize de merhameti görev olarak yükler. (el-Enam 6/12;el-Hicr 15/88)

Ali Rıza DEMİRCAN

Devam Edecek

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

 

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.