Gavurlaşan BİLİM DİLİ

Başlığı “Bilim Dilimiz Allah’a Ortak Koşucudur”  şeklinde de koyabilirdik, ama çok hafif kalırdı.

Yanlış anlaşılmaları engellemek için bazı bilgiler verelim:

Biz Müslümanlar için İlim/Bilim Yaratılanâyetlerleİndirilenâyetleri birlikteokuyup bilgilenmektir. Aslında insanlara yararlı olacak  bilgiler de bu birliktelik içinde edinilen bilgilerdir.

Yaratılan Âyetler

Zerreciklerden galaksilere ve tek hücrelilerden fillere ve balinalara kadar her bir varlık ama her bir varlık bir âyettir. İnsan ayettir. Güneş, ây, yıldızlar âyettir. Hulâsa canlı ve cansız olarak nitelendirdiğimiz her bir varlık türü ve bireyleri  birer âyettir. Neden âyettir?  Her bir varlık yüce Rabbimizin yaratıcılığına, kudretine, merhametine, varlıkları kuşatıcılığına delildir, belgedir de ondan.

Bağlantı kuracağımız için ilave edelim: İnsan ve  insanın yapı taşları olan trilyonlarca hücreden her biri   bir ayettir. Hücrelerdeki  Genlerin her biri de ayettir.

İndirilen Âyetler

İndirilen âyetler de insan için inanç ve yaşam kuralları belirleyen ve adil ve merhametli bir düzen oluşturan Kur’an âyetleridir.

Her iki tür ayetler Allah’a yönlendirdiğinden bizim için kutsaldır. Bu sebeple Kur’ân alimleri gibi Fizik, Kimya, Biyoloji, Astronomi, Tıp ve Matematik alimleri ve benzerleri de bizim için değerlidir, yüceltilmeye layıktır.

Teke Tek Programı  

1 Nisan 2018 akşamı Teke Tek programında Hücre ve Hücredeki Genler konu edildi. Hücre ve genlerin ihtişamından söz edildi. İnsan vücudunda gen içeren 40 trilyon hücre ve 120 trilyon metre uzunluğunda genlerin olduğunu bilmek insanı vecde getirmez mi? Getirdi de. Ama o da ne! Yarım saat kadar dinleyebildiğim programda bir defa Allah lafzı geçmedi. İnsanın yaratıcısı ve onun sonsuz bilgisi ve kudretine değinmeyen bilim, bilim midir? Bilim Yaratıcı sebebi kabul etmeksizin  yaratılanlar ve onların ihtişamından nasıl söz edebilir?

Katılımcı ilim adamlarını tanımıyorum. Muhtemelen Allah’a ve onun yaratıcılığı ve yaşatıcılığına inanıyorlardır. Ama onların ve diğer bilim adamlarının kullandıkları dil  yok mu? Bu dil ilimle çelişen ve çatışan bir gavur dilidir. Bu gavurluk dili bizim ilahiyatçılarımızın bir kısmının diline de sirayet etmiştir. İlimin /bilimin gereği sanki  Allah’ı tanımamak ve anmamakmış gibi…  

İslam’da kişiyi ebedi cehennemliklerden kılacak tek büyük günah olan

Allah’a ortak koşmanın bir belirgin yolu da işaret ettiğimiz  bu değinilen gavur dilidir. Geliniz bu konuyla ilgi bir sohbetimizi birlikte izleyip dinleyelim:

Allah’tan Bağımsız Bilim Dili Üretmek

Aziz kardeşlerim;  bir diğer Allah’a ortak koşma şekli, yaşadığımız dünyada bilim adamlarında gördüğümüz türden Allah’a ortak koşma şeklidir: Daha açık bir anlatımla güneşin, ayın, yıldızların, gece ile gündüzün oluşumunu, insanların yaratılışını, yaşamını, gece ile gündüzün dönüşümlerini, depremleri, yağmurları, toprak ürünleri ve diğer tabiat olaylarını yaratıcıları olan Allah’tan bağımsız olarak görmektir. Bütün bu varlıklar ve bu varlıklardaki oluşumları, değişimleri ve gelişimleri kendi kendilerine oluşmuş gibi değerlendirmektir.

Aziz kardeşlerim; üzülerek ifade ediyorum. Her gece televizyonlarda değişik programlar izliyorsunuz. İnsanın yaradılışından, özelliklerinden söz ediliyor. Trilyonlarca hücrenin bileşimi olan bu muhteşem insan varlığından söz ediliyor. Güneşten, aydan, galaksilerden söz ediliyor. Tsunamilerden, kasırgalardan, depremlerden söz ediliyor. Ve toprak ürünleri ve yararlarından söz ediliyor ama Allah ve O’nun yaratıcılığı ve yaşatıcılığına değinilmiyor.

Hangi bilimsel mantık böyle bir düzeysiz aşağılık sergileyebilir. Bu bilimsel mantık değil, inkâr mantığıdır. Yeryüzünde kendi kendiliğine oluştuğunu müşahede ettiğimiz bir varlık var mıdır? Böyle bir tür mevcut mudur? Şimdi tam burada Rabbimizin buyruğunu hatırlamamak mümkün mü? O, şöyle buyurur:

Onlar yaratıcı olmadan mı yaratıldılar, yoksa kendi kendilerine mi yaratıyorlar? (Tûr 35)

Evet, siz yerküresinin kendi ekseni etrafında ve güneş çevresinde saatte şu kadar kilometre hızla döndüğünü söyleyeceksiniz ve güneşin şefkatli bir ana gibi ısısı ve ışığını verdiğini hatırlatacaksınız ama bu varlıkların yaratıcısı olan yüce Allah’ı hiç mi hiç anmayacaksınız.

Yaratanı anmamak, inanınız gökleri yaracak, yeri çatlatacak kadar ağır bir suç ve günahtır. İşte bu da yani varlıkları Allah’tan bağımsız olarak görmek, varlıklardaki düzeni Yaradan’a isnat etmeksizin izah etmeye kalkışmak da Allah’a ortak koşma şeklidir.

Sevgili kardeşlerim; konumuzu biraz daha açalım: Aziz Peygamberimiz Rabbimizden naklen şöyle buyurur:

“Rabbimiz; ben yağmurları yağdıranım. Yağmurları bulutlar aracılığıyla yağdıranım ama kullar yağmuru yalnızca bulutlardan bilerek bana ortak koşuyorlar.”(Buharî Menakıbül-Ensar 27)

Düşünebiliyor musunuz? Yağmurları doğrudan bulutlara bağlamak dahi bizim inanç sistemimizde Allah’a ortak koşmak türüdür. Oysaki her bir varlık Allah’ın varlığına, birliğine, yüceliğine, kudretine delalet eden bir âyettir. Bu gerçek Fussilet sûresinin 34. ayetinde şöylece açıklanır:

“Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın yüceliğine delalet eden ayetlerden/belgelerdendir, siz güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer ibadetli kullar olacaksanız; güneşi ve ayı yaratana secde edin.”

Gördüğümüz, her biri ayrı özellikler taşıyan varlıklar birer ayettir. Hakikatle kucaklaşmak isteyen bilgili ve bilinçli insanlar bu ayetleri Allah’ın yüceliğini kavratan belgeler olarak değerlendirebilir.

İşte böyle… Yarım saat dinleyebildiğim benim için faydalı olabilecek programı kullanılan gavur dili sebebiyle bitiremedim.

İmana yöneltecek bilimi inkâra yol kılmak  az bir  gavurluk olmasa gerek.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi