islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5487
EURO
34,8620
ALTIN
2.424,10
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

İSLAM’IN POTANSİYELLERİ

İSLAM’IN POTANSİYELLERİ

En azından bildiğimiz bazı tespitleri sıralayalım. Öncelikle Müslüman toplumlar mevcut Batı dünyası ve paradigması karşısında yenilmişlerdir. Bu yenilgide askeri ve teknolojik güç önemli bir rol oynamakla birlikte, Batı’nın hegemonyasının sadece kendi özgül ağırlığının da ötesine taşan gücü olduğunu iddia etmek doğru değildir. Şunu kabul etmek gerekir ki, üniversitelerinden gündelik siyasete ve ekonomiye kadar ciddi bir altyapıyı görmeden Batı’yı anlamak mümkün değildir. Zira bazı Müslümanlar Batı’nın hakimiyetini sadece sömürü ve askeri gücüne dayandırarak kendilerini rahatlatmaya çalışmaktadırlar.

Genelde Müslüman toplumlarda özelde ise Türkiye’de son kırk elli yıllık süreç dikkate alındığında, müslümanların kendi dinlerine olan referanslarının azaldığını, post/modern dünyaya daha bir teslim olmuşlukla açıldıklarını, dönüştüklerini, kendileri kalmaktan uzaklaştıklarını ve İslam’ın bir gelecek vaat ettiğine dair güvenlerini kaybetmeye başladıklarını görmekteyiz. En azından benim gözlemim bu yönde. 1980’li yıllarda yükselttikleri söylemlerin arkasında durmuyorlar; ya da bu iddialarından vazgeçmiş durumdalar. Bu ise büyük bir ümit kırıklığının göstergesi olarak okunabilir.

Halbuki bugün küresel post/modern dünya insanlığı büyük bir krizin eşiğine getirmiştir. Bu krizlerin başında yarattığı yeni finansal dünya sistemi ile kitleleri yoksullaştırarak borçlandırmak ve köleleştirmek gelmektedir. Yani sadece gündelik biyolojik yaşamını sürdürmek üzerine insanları güden, onları sürekli borçlandırarak kontrolü sağlamlaştıran bir yaşam düzeni giderek kendisini daha çok belli etmektedir. Doğrusu tarih boyunca tüm peygamberler üzerinden insanlığa verilen en önemli mesajın köleleştirmeye itiraz olduğu söylenmelidir. Bu sebeple İslam’ın en önemli potansiyelinin bu nokta olduğunun altı çizilmelidir.

Diğer yandan modernliğe sistem içinde itirazlara da ciddi kulak vermek gerekir. Bunların başında Alman düşünür Jürgen Habermas gelmektedir. Hayatını kamusal alanda birlikte yaşamak üzerine düşünceler üretmeye adamış olan Habermas’a göre modernlik üç noktada tıkanmıştır. (Bunu postmodernlik bağlamında da okuyabiliriz) Birincisi, modernlik bir anlam üretememiştir. Geliştirdiği epistemoloji ile dünyanın nasıllığı üzerine ciddi bir bilgi birikimi sağlasa bile, insanlığın “dünyada niçin bulunduğu” sorusu ortada cevap beklemektedir. Habermas’a göre modernite tıkanıklığını aşmak istiyorsa dinden anlam transfer etmelidir. Dolayısıyla İslam’ın bu noktada insana anlam sağlama potansiyeline vurgu yapmalıyız.

İkincisi, modern zamanlarda insanın ikinci bir doğası oluşmuştur. Yani insan yeniden üretilen bir varlık olmuştur. Dinler ise insana aşkın boyutlu varlık olarak bir hikaye yazmışlardır. Doğrusu insanın robotikleştiği, makinalaştığı ve doğasını kaybettiği şimdilerde konuşulmaya başlanmıştır. İnsana hem aşkın kökeni hem de tabiatla ilişkisini hatırlatan İslam ise bu konuda insanların korku ve endişelerini giderecek potansiyeller taşımaktadır.

Üçüncüsü, bugün toplumlar tümüyle ekonominin diliyle konuşmaktadırlar ve dayanışma giderek azalmıştır. Bu ekonomi politiği besleyen bireyselleşme bencillikten yalnızlığa kadar insana yol vermiş; ekonomi insanlar arası ilişkileri belirleyen tek faktör olunca güven bunalımı baş göstermiş; eki sosyal ağlar çökünce yalnızlaşan insan ise doğrusu “hasta”lanmaya başlamıştır. Hepsinin total sonucu ise giderek artan kaygı, endişe ve güven bunalımıdır. Açıkçası bu sorunlarla “Tanrı”sız başa çıkılamaz. En azından ben başa çıkamadım.

Bugün Müslüman toplumlarda bazıları İslam’ın tarihi, temel tezleri ve kavramları üzerinde yapı sökümüne hız kesmeden devam etmektedirler. Elbette eleştiriler önemli ve gereklidir. Fakat mevcut dünyanın krizlerinden kurtulmanın yegane imkan ve potansiyellerinin İslam’da olduğunu unutmamak gerekir. “yapı”yı sökersiniz; fakat öyle bir yere gelirsiniz ki, elinizde inşa edecek malzemeniz kalmamış olur.

Prof. Dr. Mustafa TEKİN

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.