islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5889
EURO
34,8006
ALTIN
2.499,03
BIST
9.444,54
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

İşverenin çağrısına koşup Allah’ın çağrısına aldırmamak, hangi aklın ve vicdanın işidir?

İşverenin çağrısına koşup Allah’ın çağrısına aldırmamak, hangi aklın ve vicdanın işidir?

(namaza başlatan yazı)

Dünyaya yönelik işlerde kimsenin aklını beğenmeyecek derecede akıllı olan, ama ahirete yönelik işlerde, özellikle de namaz konusunda aklını yeterince kullanmayan, beş vakit namazı kılmakta, özellikle de sabah namazına kalkmakta tembellik gösteren tanıdıklarımdan birine dedim: 

Dr. Vehbi KARAKAŞ 

– Hayret ediyorum sana, iş yerinden hangi saatte çağırsalar gece demeden, gündüz demeden koşuyorsun, ama her nedense Allah’ın çağrısına aldırmıyorsun. Yoksa Allah’ın verdiği ücretin patronların verdiği ücretten daha az bir şey olduğunu mu sanıyorsun? Şu üç günlük dünyada, üç günlük maaş verenlerin çağrısına koşup ebediyyen yaşayacağın ahirette sevgili kulları için ebedî bir cennet hazırladığını[1] söyleyen Allah’ın çağrısına aldırmamak senin gibi akıllı insanların işi olamaz.  

Kaldı ki seni sabah namazında huzuruna çağıran Rabbin, aynı zamanda âlemlerin Rabbi ve patronların da Rabbi olan Allah’tır. Patronlar da sen de ve bütün âlem maaşını Allah’tan alıyor. Neden bunu düşünmüyorsun? Yer olmasaydı, patronlar fabrikayı nereye kuracaklardı? Allah akıl vermeseydi fabrikalar kurulabilir miydi? Sinelerdeki akciğerler Allah’ın, akciğerlerin alıp verdiği hava Allah’ın. Eşya ve eşyadaki güzellikler Allah’ın, eşyayı gören gözler Allah’ın. Sayısız tatlar, meyveler Allah’ın, tatların farkına varan dil Allah’ın. Her şeyin sahibi O iken, O’nu hesaba katmadan yaşamak, çağrısına koşmamak, her şeyin sahibi O iken her şeyi sevip Onu sevmemek hangi insaf ve vicdanın işi olabilir? Bunları senin gibi akıllı bir insan düşünmezse kim düşünecek be kuzum? 

Maaşımdan olurum korkusuyla patronun çağrısına koşuyorsun, ebedî bir tatil yurdu olan ebedî cennetten mahrum kalırım korkusuyla Allah’ın çağrısına niçin koşmuyorsun be kuzum? 

Kaldı ki cennet kıldığımız namazın karşılığı bir ücret de değil. Allah onu beş vakit çağrısına uyan, çevresine şefkat ve merhametle davranan, haram ve günahlara girmeyen kullarına fazladan veriyor, lütfundan veriyor. Neden cennet namazın karşılığı değil? Çünkü biz ücretimizi önceden almışız. Var olmuşuz, taş olmamışız. Canlı olmuşuz, at, eşek, yılan, akrep, kurbağa gibi bir canlı da olmamışız, insan yaratılmışız. Akılla ve İslâmiyet’le şereflendirilmişiz. Kâinat sarayında sayısız ve paha biçilmez nimetlerle şenlendirilmişiz.[2] Biz, beş vakit namazımızla, fukaranın hakkı olan zekâtımızla ve benzeri farzlarla Allah’a şükran borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. 

 Sabah namazı dört rekâttır. Beş-on dakikada aşıkın maşukuna kavuştuğu bir hasret ve iştiyakla kılınacak bu namazın ücreti üç şeydir:  

Biri, seni ve kâinatını yaratan, yürüten, yöneten, kâinat ve içindeki nimetlerle sofralarını donatan Allah’ın rızası. 

İkincisi: Buna bağlı olarak aradığın her güzelliği içinde bulabileceğin ebedî bir tatil ülkesi olan cennet. 

Üçüncüsü de bu ikisinden doğan, içini ve dışını güzelleştiren iman sevinci, moral düzgünlüğü yani güven ve huzur. 

Ne güzel söylemiş hadis-i şerif, “sabah namazını kılan Allah’ın himayesine girer.”[3] Koruması altına alınır. Adım başı cenaze ile karşılaştığımız şu dünyada Allah’ın korumasına ve himayesine şiddetle ihtiyacımız var. 

Değerli okurlarım, enteresandır bunları benden dinleyen muhatabım, başka hiçbir şey söylemeden haklı olduğumu itiraf etti:

-Bu gecenin sabahından itibaren sabah namazına kalkıyorum, dedi ve yanımdan ayrıldı. Muhatabımın bu ani kararı beni hem şaşırttı ve hem de sevindirdi. Gıyabında dua ettim: Allah’ım bu insana sözünde durma kuvvetini ver, dedim. O gece yattık. Teheccüd namazından sonra bu olayı kaleme almak için derhal bilgisayarımın başına geçtim ve şu an okuduğunuz bu makaleyi yazdım. Sabah ezanlarından sonra bana haber geldi: Dün o sözü veren insan şu anda sabah namazına kalkmış bulunuyor. Çok sevindim: Yine ellerimi açtım: Allah’ım, bizi sevindiren bu insanı sen de sevindir. Hiçbir zaman onu darda koyma, huzurundan uzak tutma, diyerek dua ettim. 

Enteresan bir tevafuktur, Yazımın müsveddesini tamamladıktan sonra sabah namazı için harekete geçtim. Hadisin ifadesine göre: dünya ve içindeki her şeyden hayırlı olan sabah namazının iki rekât sünnetini[4] kıldıktan sonra, sevabına sınır olmayan farzına sıra gelmişti. Pandemi yasaklarından dolayı camiye gidemediğim için cami benim yanıma geldi. Yani camiden bir farkı olmayan kâinatı[5] ve içindekileri arkama aldım. Sabah namazının farzını kılmaya ve kıldırmaya başladım. Birinci rekâtta Fatiha’dan sonra A’la suresini, ikinci rekâtta da Duha suresini okudum. Baktım bu surelerdeki ayetler de patronun çağrısına koşup, Allah’ın çağrısına aldırmayanlara ihtar çekiyor. A’la suresindeki ilgili ayet şu: 

بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ 

“Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir.”[6] Duha suresindeki ilgili ayet de şu: 

وَلَلْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ الْاُو۫لٰىۜ 

“Muhakkak ki ahiret, senin için dünyadan daha hayırlıdır.”[7] 

Nefsimi de muhatap alarak diyorum: Aman kardeşlerim! Allah’ın davetini kulak ardına atmayınız. Sabah namazını kılarak güne başlayınız, beş vakit namazla gününüzü tamamlayınız. Göreceksiniz yüzünüze nur,[8] gönlünüze merhamet ve sürur,[9] evinize huzur, rızkınıza bereket, ülkenize rahmet, günahlarınıza mağfiret, çevrenize sükûnet ve sekînet gelecek. Sizler Allah’ın dostları arasında yerinizi alacaksınız, korkusuz ve kedersiz[10] bir şekilde Rabbinizin cennetine ve cemaline kavuşacaksınız. Müjdeler olsun sabah namazına kalkanlara, beş vakit namazı kılanlara, günahlara veda edenlere. Müjdeler olsun çevresine merhametli davrananlara, mazlumları ve fakir-fukarayı sevindirenlere! 

Yazarın diğer yazılarını aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.mirathaber.com/author/drvehbikarakas/

[1] Bkz. Al-i İmran, 3/33 

[2] Bkz. İbrahim, 14/34; Nahl, 16/18. 

[3] Bkz. Müslim, Mesâcid 262; Tirmizî, Salât 51, Fiten 6; İbn Mâce, Fiten 6. 

[4] Bkz. Müslim, Müsafirin, 96 

[5] Çünkü kâinatta Allah’ı zikretmeyen, (bkz. İsra, 17/44) O’na boyun eğip secde etmeyen hiçbir varlık yoktu. (bkz. Hac, 22/18) 

[6] A’la, 87/16-17 

[7] Duha, 93/4 

[8] Bkz. Fetih, 48/29 

[9] Bkz. Ra’d, 13/28 

[10] Bkz. Yunus, 10/62-64 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.