islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5838
EURO
34,9974
ALTIN
2.457,47
BIST
9.784,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
19°C

Kalem sûresinden günümüze uyarılar

Kalem sûresinden günümüze uyarılar

Allah şanını artırsın Peygamberimiz Hz. Muhammed Mekke çocuğuydu. Peygamberlik döneminin ilk onüç yılı dahil, hayatının ilk 53 yılını Mekke’de yaşamıştır.

Peygamberimiz Kur’ân ile Terbiye Edildi

Rabbimiz onu, son ve evrensel elçisi olarak seçtiğinde Mekke’de bilinir bir şahsiyetti, Güvenilirdi ve iyilikseverdi. Hakem olarak kabul görürdü. Daha açık bir ifadeyle yaratılış özellikleri ve güzelliklerini koruyan bir şahsiyetti.

Rabbimiz onu seçince, elçilik görevinde başarılı olması için onu Kur’ân ile terbiye edip geliştirdi. Böylece bir insan ve özellikle bir dava adamının nasıl yetiştirilmesi gerektiğini örneklendirdi.

Ona indirilen ilk ayetlerle, Rabbine iman ederek  Yaratılan ve İndirilen ayetleri okuması emredildi. Güneşi, ayı yıldızları, dağları, insanı, hayvanları-böcekleri toprağı ve bin çeşit ürünlerini ve kendisine vahiy meleği aracılığı ile indirilecek Kur’ani vahyin örneklerini okuması için görevlendirildi. ( Bak. Alak sûresi ilk âyetler)

Ona gece ibadeti ve tefekkürüne kalkması, Rabbini yüceltmesi, aklın ve insan doğasının onaylamayacağı işlerden uzak durması ve tertemiz ve güzel giyinmesi ve sabırlı olması görevi yüklendi. Kalkması, uyarıya başlaması ve görevinde asla ödün vermemesi için uyarıldı. ( Bak. Müddesir sûresi ilk âyetler)

Uzak durması, birlikte yürümemesi, yönetimleri altına girmemesi gereken tipler de kendisine bildirildi.

Peygamberlik görevi ile tebliğ edilecek ve evrensel kılınacak iman ve yaşam ilkelerinin, ilk muhataplar Mekkelilerdi.

Mekke Özgün Bir Şehirdi

Mekke Rabbimiz tarafından seçilmiş prototip bir şehirdi. Günümüze uyarlarsak küçük bir İstanbul’du, Paris’ti, Londra’ydı, Moskova’ydı, Pekin’di ve New York’tu.

Mekke’de kabile başkanlarından oluşan idarî yönetim şekli vardı. İşçiler büyük ölçüde köleleştirilmiş insanlardan oluşuyordu. Yemen’den Şam’a uzanan ticari hayatı canlıydı. Ekonomiye faizciler egemendi. Çoğunluk onlara borçluydu. Örfi hukuk ancak zayıflara uygulanabiliyordu. Kabiller arası ittifaklar ve savaşlar olağandı. Suçlu da olsalar  kabilenin canileri dışa karşı korunurdu. Özgürler değişik yollarla köleleştirilir, alınıp satılırdı. Alkollü içkilerin içimi ve satışı  yaygındı. Fuhuş sektörü meşru bir yatırım alanıydı. Allaha inanılıyor idiyse de Peygamberlik kurumuna ve ahiret hayatına inanılmıyordu. Deist ve seküler bir yaşam hakimdi. Kâbe merkezli bir din sömürüsü de vardı. Şiir ve hitabet kabul gereken değerdi. Zayıfların kadınları ve mallarına güçlülerce el konabiliyor idiyse de onları korumayı amaçlayan Hılfül-Füdul örneği sivil girişimler de vardı.

İlişki Kurulacak Kişiler Önemliydi

Şimdi böylesi ahlâk düşkünlerinin  çoğunlukta ve yoğunlukta olan Mekke toplumda değil Allah’ın elçisi olan bir yüce şahsiyetin, insanlık çizgisini korumak isteyen bütün erdemli insanların iradeli ilişkilerine önem vermesi gerekiyordu. İleri bir sosyal konumu ve iktisadi gücü de olsa da İnanç temeli olmayan ahlâkı düşük kişilere karşı mesafeli durulması zaruriydi. İsteyerek bu gibi kişilerle aynı çizgiye gelmek ve hele hele onların etkisine ve yönetimine girmek kişiye de onun fazilet davasına da zarar verirdi.  Güven kaybına sebep olur ve inandırıcılık vasfın giderirdi. Dolayısıyla yüksek bir otorite tarafından yapılacak emredici  uyarıya ihtiyaç vardı.

İşte bunun içindir ki Yüce Allah’ımız, Peygamberimize ve onun şahsında Kıyamet Günü’ne kadar yaşayacak her bir kişiye, indirilen ilk surelerden olan Kalem sûresinde    şöyle buyurmuştur

Kalem Sûresinden Uyarılar

(1) Nûn! Yemin olsun kaleme ve insanların kalemle satır satır yazdıklarına,

(2) Rabbinin nimeti sebebiyle sen  Vahiy meleği aracılığıyla vahiy alıyorsun, cin tasallutuna uğramış değilsin;
(3) Senin için kesintisiz bir ödül var.
(4)  Gerçekten sen, çok büyük bir yaratılış/ahlâk üzerindesin.
(5-6) Hanginizmiş akıl tutulmasına uğrayan yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler,
(7) Rabbin, kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir. Kimin doğrular üzerinde yaşadığını en iyi bilen de Odur.
(8) O halde, açıkladığın iman ve hayat ölçülerini yalanlayanlara boyun eğip itaat etme!
(9) Onlar Kur’anî ilkelerden ödün verip kendilerine yaklaşmanı, kendileri de seninle uzlaşmayı arzu ederler.

(10-14)  Çıkarı  için  çokça yemin eden her bir kişiye, bayağı-alçak olana,
Eli kolu ve diliyle alaya alıp aşağılayana , ara bozmak için söz taşıyıp durana,
Hayrı engelleyene, sınır tanımaz saldırgana, günaha batıp çıkana

Kaba mı kaba, soyu bozuk olup çevresinde yerilen her bir kişiye sakın ha  boyun eğip etme. Onlardan hiç birine itaat etme.
 
(15) Bunların her biri, kendisine  ayetlerimiz okunduğunda: “Bunlar daha önce de söylenmiş olan öncekilerin masallarıdır!” der durur.
(16) Biz bir süreç içinde bu inkârcı ahlâksız  tiplerin her birinin belini kıracak /burnunu sürteceğiz.

Sakındırılan Ahlâksızlar Somut Değil Soyut Kişilerdir

Onurumuzu koruyucu ve yüceltici bu ayetlerin bizi boyun eğer olmaktan koruduğu tipler somut değil soyut tiplerdir. Onuncu ayetin başındaki “Külle” ve “Hallâfin, Mutedin ve Utullin gibi her biri vasıf bildiren kelimelerin Nekire/Belirsiz olarak ve atıfsız olarak ” gelmesi bunun kanıtıdr.  Bir diğer anlatımla Kur’ân belirli kişilere kilitlenmemekte ve bizi günümüzde de örnekleri her toplumda görülebilecek olan şerlilerden sakındırmaktadır.

Bize düşen görev bu ayetleri henüz gönderilmiş ve de her birerimiz için yeni indirilmiş âyetler olarak görmek ve gereğince uygulamaktır. Uygulayıcı olursak biz de Peygamberimiz gibi yüksek ahlâk üzerinde olur, kesintisiz sevaplara erer ve Cennet’te  onunla ve güzel kullarla birlikte oluruz. Rabbimiz (Nisa 4/69)

da bunu şöylece müjdelemiyor mu?

“ Her kim Allah’a ve O’nun mesajlarının taşıyıcısı, uygulayıcısı ve açıklayıcısı olan Peygamber’e itaat ederse, işte onlar, Allah’ın dünyada hidayet, şeref ve izzet; ahirette ise ebedî cennet nimetleri bahşettiği peygamberlerle, özü sözü bir olup doğruluktan ayrılmayan sıddıklarla, Allah yolunun ve yoldaşlarının şahitleriyle ve iman, ahlâk ve ibadette ihsan mertebesine ulaşmış salihlerle birlikte olacaklardır. Bunlar da ne güzel yoldaş, ne güzel arkadaştırlar! Dünyada başlayan bu arkadaşlık mahşerde de devam edece ve cennette sonsuza dek sürüp gidecektir.”

Ali Rıza DEMİRCAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.