KURBAN, SEKÜLER HAYATIN DAYATMALARINA KURBAN EDİLEMEYECEK KADAR KIYMETLİDİR

Dini bayramlarımızdan olan Ramazan ve kurban bayramlarına yaklaştığımız zaman dilimlerinde hep bir endişeye kapılmışımdır. Bu endişemin sebebi, bir dangalağın çıkıp, Ramazan ve kurban bayramlarımızın maneviyatından uzak bir şekilde saçmalaması ve insanlarımızın kafasının karışmasına sebep olmasından kaynaklanmaktadır.

Ramazan ayında aşikâre bir şekilde oruç tutmadığı halde, bayramın adının şeker bayramı şeklinde değiştirilmeye çalışılması; Kurban bayramında da hayvan hakları bahanesiyle vejetaryenlik düşüncesinin hortlatılarak insanların kafalarının karıştırılmak istenmesi sebebiyle her bayram öncesi duyduğum endişeyi, dini değerlerinde hassasiyet gösteren her insan gibi bu bayramda da duyuyorum maalesef.  Bu durum, bize dayatılan seküler hayatın bir sonucundan başka bir şey olmasa gerekir.

Bayramlarımızın maneviyattan uzak bir şekilde ele alınması ve seküler hayat çerçevesinde değerlendirilerek Kurban bayramımızın et bayramı olarak algılatılma gayretleri, yeni neslimiz olumsuz etkilemektedir.

Konuyu abarttığımızı düşünenler için bir hatırlatma yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Bu ülkede balıktan ve tavuktan da kurban olur diyen ilahiyatçıların çıktığını, kurbanın asıl olmadığını, asıl olanın insanlara yardım etmek olduğunu, kurban yerine insanlara yardım da yapılabileceğini söyleyenleri unutmamak ve tarihe not düşmek gerekir.

Hâlbuki Kurban ibadeti, bizi rabbimize yaklaştıracak olan muhteşem bir ibadettir. Karib kökünden gelen Kurbanın tarihi insanlık tarihi kadar eskidir ve Hz. Adem’e (as) kadar dayanır. Bu yüzden Kurban ibadeti, seküler laik düzenin acımasız çarkları arasında kurban edilemeyecek kadar değerli ve önemlidir. Bu önemi yüce rabbimiz Hac suresinin 37. Ayetinde şöyle ifade buyuruyor:

“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.”

Peygamberimiz (sav) hicretin ikinci yılından itibaren her yıl kurban kesmiş ve kurban kesilmesini de tavsiye etmiştir. Bazen peygamberimizin (sav) iki kurban kestiği senelerde olmuştur.

Böyle güzel ve muhteşem bir ibadeti, gerek vejetaryenlik kılıfı altında, gerekse tavuk ve balıktan da kurban olur anlayışıyla sulandırmak, toplumda dini hassasiyeti olan insanları derinden üzer ve yaralar. Bu resmen dini değerler ile alay etmek demek olur ki, kimsenin dini değerler ile alay etme lüksü yoktur, olmamalıdır da…

Müslüman olarak bizlere düşen görev, bayramlarımıza ve yaklaşmakta olan Kurban bayramına, İslam penceresinden bakmak ve seküler hayatın bizlere dayattığı saçmalıklara, her konuda olduğu gibi bu konuda da ilmi sahada tepkilerimizi ortaya koymaktır.

Kurban ibadeti hakkında Peygamberimizin (sav) bir hadisi şeriflerini siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum.

“Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı sıkıntı değil gönlünüz hoş olsun. (İbni Mace Edahi 3)

Hülasa kıymetli okuyucularım! Bizi rabbimize yaklaştırmak maksadıyla kesmemiz gereken Kurban ibadeti; seküler hayatın dünyevi dayatmalarına Kuraban edilemeyecek kadar kıymetli ve değerlidir.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

                       Şaban DOĞAN