islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5032
EURO
34,9509
ALTIN
2.430,07
BIST
9.799,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

KURTULUŞ İSLAMDADIR

KURTULUŞ İSLAMDADIR

Başlık sizde ne tür çağrışımlar oluşturdu bilmiyorum. Ama nasıl bir zihin dünyası içinde bu başlığı oluşturduğumu ve neler düşündüğümü öncelikle paylaşmak isterim. Ben ve benim yaşımın biraz üzerindekiler 70 ve 80’li yılların siyasal ve sosyal ikliminde “Kurtuluş ……..dır” şeklindeki sloganları ve mottoları çok iyi bilirler. Farklı ideolojik angajmanlardan söz gelimi solcular da ”Kurtuluş soldadır” şeklinde kendilerini ifade etmekteydiler.

1980’lerden başlayarak yaşanan gelişmeler, dünyadaki değişmelerle birlikte apolitikleşme dediğimiz bir süreci yoğun olarak ajandamıza taşıdı. Diğer yandan postmodernizm dediğimiz bir süreç de dünyaya çok farklı bakış açılarını “haz ve tüketim kültürü” ekseninde biraraya getirdi. Apolitikleşmenin en belirgin yansıması, dünyaya ve insanlara ilgisizlikle hazcı yaşam biçimi şeklinde görüldü. Belki bu noktada Fredrich Jameson’ın çok isabetli olarak belirttiği üzere postmodernizmi “geç kapitalizmin kültürel mantığı” olarak okumak mümkündür. Dolayısıyla kapitalizmin yeni geldiği aşamalar, aslında bir ideolojinin yaşam biçimini tüm dünyada yaygınlaştırdılar. Kurtlar Vadisi dizinin bir bölümünde “İskender” isimli karakterle ilgili bir replik vardı. Replikde Polat “Bu iskender herkesi bir şeye benzetti” ifadesini kullanıyordu. Biz de şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kapitalizm, solcusu, sağcısı, İslamcısı herkesi bir şeye benzetti.

Postmodernizmi tanımlarken onun şöyle bir niteliğe atıfta bulunulur ki, bu aynı zamanda dönemimizi de bir tanımlama girişimidir: “İdeolojiler çağı sona erdi.” Doğrusu benim kanaatim tam tersi yöndedir; postmodernizm ideolojisi olmayan bir ideolojidir. Söylenenin aksine, o kadar kuvvetli, baskın ve totaliterdir ki, tüketim kültürünün gerekliliklerini yerine getirmeyenleri toplumdan aforoz etmektedir. (Tüketimi gerektiği gibi yapmayanı mahrumiyet duygusuyla donatır ve ezik bir psikolojiye sokar.) Postmodernizm, her şeyin aynı anda mümkün ve doğru olduğu fikrinden hareketle gerçekliği yeniden inşa etmekte ve insanların hayatına “ne olsa gider” mantığıyla girmektedir. Bütün saldırılarını da ideolojilerin, dinlerin ve bilhassa İslam’ın üzerine yoğunlaştırmaktadır.

Şunu kabul etmek lazımdır ki, insanlık şu anda büyük bir buhran içindedir. Bizim burada “insanlık” diye büyük ve genelleştirici bir kategoriden bahsetmemizi bile postmodern  söylem kabul edilemez bulmaktadır. Üstelik buhran sadece dünyanın geri kalanlarında izleniyor değildir, müslüman dünya da bu buhranlardan fazlasıyla nasibini almıştır.

 Dünya yeniden Kur’an’ın yol göstermelerine muhtaçtır. Bugün müslümanlar İslam’ı iyi temsil edemedikleri için Kur’an’ı da hem kendileri hem de diğer insanlar için sahih, anlaşılabilir bir biçimde teklif edememektedirler. Dolayısıyla bu temsil sorunu, müslümanların Kur’an’ın her bir söylemini dile getirdiklerinde, İsmet Özel’in ifadesinin tersine teklif değil tehdit olarak algılanmaktadır.

Dünya ölçeğinde müslüman coğrafyalarda hala devam eden mezhebi çatışmalar, adaletsizlikler, hukuksuzluklar, müslümanların hala ellerinde bulunan sahih kaynağın ne anlama geldiğinin farkında olmadıklarını bize gösteriyor. Ortaçağ’da kilisenin büyük zulümleri karşısında Batı dünyası, yeni önerilerle dünya karşısına çıktı. Aslında bilim alanında büyük gelişmelere imza atmakla birlikte, insanlık açısından bir çok buhranı dünyaya yaydı.

Şu anda en önemli sorunumuz varoluşsal bağlamda yaşanıyor. Yani insanın dünyada varlığı, bu varlığın anlamı ve Allah ile sahih ilişkiler kurmak. Fakat bu ilişkiyi açıkça müslümanlar da kurmakta zorlanıyorlar. Nedeni de Kur’an-ı Kerim’i bu gözle okumaktan uzak olmaları. Kur’an bize insanı anlatıyor, Allah’ı anlatıyor, tabiatı anlatıyor. İnsanın Allah ile ilişkisini dürüst bir şekilde kurmasından bahsediyor. Fakat Kur’an, sadece emir ve yasaklar manzumesi olarak okunuyor, din de irrasyonellik ve olağanüstülükler şeklindeki bir imajla insanlara sunuluyor.

“Ne olsa gider” felsefesi, ortada bir merkez bırakmadı. Her şeyin mümkün olabildiği bir dünya, doğru-yanlış, gerçek-gerçek olmayan, ahlaklı-ahlaksız gibi ayrımları da bulanıklaştırarak ortada hiçbir “gerçek” bırakmadı. Gerçeklik Baudrillard’ın da güzel bir şekilde resmettiği gibi ekranlarda yeniden oluşturuldu. İşte bunun için şimdi insanların yegane gerçekliği sosyal medya ve ellerinde taşıdıkları makine.

Evet. “kurtuluş İslamdadır” çünkü, İslam’ın merkezi ve ortodoksisi sahih biçimde duruyor.  Fakat “Kurtuluş İslamdadır” mottosu, politik bir cümle olarak okunmamalı; İslam ile sahih bir bağın nasıl oluşturulması gerektiği ve İslam’ı tüm insanlığın buhranına nasıl bir teklif olarak götürebileceği bağlamında düşünülmelidir. Tam da bu sebeple “Kurtuluş İslamdadır” derken bir sloganı değil, gerçekliği dile getiriyorum.

PROF. DR. MUSTAFA TEKİN  

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.