islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5143
EURO
34,9020
ALTIN
2.432,10
BIST
9.813,35
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

LİBYA – FİLİSTİN

LİBYA – FİLİSTİN

Libya’da, Ukrayna krizinin geniş kapsamlı jeostratejik, siyasi ve insani etkileri olacak ve bu etkiler, ülkenin devrim-sonrası döneminde özellikle gergin bir anda meydana geliyor.

2019-2020 iç savaşında, Kremlin bağlantılı Wagner Grubu’ndan Rus paralı askerler ve düzenli askeri personel, doğu merkezli milis komutanı General Hafter adına savaşa müdahale etti. Savaş, binlerce Rus askerinin, gelişmiş savaş uçaklarının ve diğer askeri teçhizatın yanı sıra, ülke genelindeki petrol sahaları ve hava üslerine sıkıca yerleşmesi ile sona erdi.

Ukrayna’daki savaşın ortasında bu Rus kuvvetleri bölgeden büyük ölçüde çekilmedi. Rus kuvvetleri, batı Libya’da yüzlerce Türk danışman ve binlerce Türk destekli Suriyeli asker tarafından dengelendi. Birincisi, şimdi Rusya’ya NATO’nun güney kanadında stratejik bir avantaj sağlamanın yanı sıra petrol üretimini  risk altında tutma kabiliyeti sağlıyorlar. Dahası, bu kuvvetlerin Libya topraklarındaki varlıkları, Moskova’ya güneydeki Sahil ülkelerine karşı güç intikal ettirme için bir atlama tahtası görevi görüyor. Bununla beraber, Rusya’nın Ukrayna’daki kayıpları artmaya devam ederken, muhtemelen Wagner Grubu personelini ve askeri donanımını Libya’dan Ukrayna cephesine transfer etmek zorunda kalacak.

Libya’daki Rus-Türk koordinasyonu, Libyalı gruplar arasında ülke çapında yeni bir çatışma döneminin patlak vermesine yönelik kontrol mekanizmalarından biri oldu. Hem Moskova hem de Ankara’nın Libya’daki ekonomik ve siyasi hedeflerini güvence altına almak ve diplomatik manevraları kullanmakta hâlâ çıkarları olduğu için, kısa vadede bu düzenin devam etmesi kuvvetle muhtemel. Türkiye, Ukrayna’ya verdiği askeri desteğe karşın, Rusya ile ek cepheler açmaya temkinli yaklaşıyor ve son zamanlarda kendisini arabulucu olarak konumlandırıyor. Bununla birlikte, özellikle Rusya saldırılarını artırmaya karar verirse, Türkiye yeniden canlanan NATO nedeniyle Rusya’ya karşı daha sert bir tavır alırsa veya rakip Libya tarafları sonunda askeri güce başvurursa, Libya’daki bu düzen uzun vadede bozulabilir. Bu ikinci risk, Trablus’ta başbakanlık makamına hak iddia eden iki rakip arasındaki son gerginlikle birlikte arttı, ancak şimdilik arabuluculuk ve anlaşma yapmak günü kurtarıyor.

Bu stratejik etkilerin ötesinde, Ukrayna savaşının uzaması Libya vatandaşları için artan ekonomik sıkıntılara neden olacaktır. Bu özellikle artan gıda güvensizliğinde belirgindir: Libya, buğdayının yaklaşık yüzde 75’ini Ukrayna veya Rusya’dan ithal ediyor ve sınırlı buğday rezervleriyle Brezilya ve Arjantin gibi alternatif tedarikçilerle çalışmak için bir prim ödemek zorunda kalacak. Bunun sonucunda ekmek fiyatlarındaki artış, Trablus’ta zaten etkisiz olan hükümet üzerinde ek kamu baskısı oluşturabilir.

Enerji cephesinde, Ukrayna’daki savaştan dolayı artışta olan Libya ham petrol talebine ilişkin ilk beklentiler, küresel ekonomik büyümede öngörülen yavaşlamanın yanı sıra, kısa bir süre önce kapatılan petrol akışlarının Libyalı gruplar tarafından periyodik olarak bir silaha dönüştürülmesiyle dengelendi. Son zamanlarda silahlı bir grup tarafından kapatılan iki büyük petrol alanı bu durumu kanıtlar niteliktedir.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından yaşanan olaylara Filistinlilerin tepkileri çelişkiler barındırmakta.

Elbette, Filistinliler Ukraynalılarla ortak bir dayanışma duygusu hissettiler. Özellikle Gazze’deki Filistinliler, işgalci bir ordunun apartman binalarını moloz haline getirmesini veya toplu ceza olarak su, elektrik ve iletişim altyapısından yoksun bırakılmanın ne demek olduğunu izlemenin dehşetini çok iyi biliyorlar. Ve çoğu Filistinli aile ya yetmiş yıllık mülteci olarak yaşama deneyimine sahiptir ya da tekrar tekrar zorla yerinden edilme ve ne zaman döneceklerini ya da geri döneceklerini bilmeden çocuklarıyla beraber evlerinden kaçmak zorunda kalmanın acısını yaşamıştır.

Filistinliler doğal olarak Ukraynalılarla özdeşleşmiş olsalar da, uluslararası toplumun Rus saldırganlığına gösterdiği hızlılık ve netlikle, ne Ukrayna direnişinin -tüm biçimleriyle- meşru ve kahramanca olduğunu ne de uluslararası toplumun karşı önlem alma sorumluluğunu konusunda aynı hızda tepkiler veremediler. Aslında Amerika Birleşik Devletleri, Filistin insan haklarını destekleyen sivil toplum liderliğindeki boykotların yanı sıra, İsrail’in Filistin topraklarını işgalini sona erdirmek için BM ve ICC’deki diplomatik ve yasal girişimlere aktif olarak karşı çıktı.

ABD politikasının tutarsızlığı, en son BM İnsan Hakları Konseyi’nde, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın konseyden İsrail’in serbest bırakılmasını ve aynı zamanda Rusya’ya karşı hesap verebilirlik talep etmesi çağrısında bulunduğunda ortaya çıktı. Rus işgaline sadece günler kala ABD, Rus petrol rafinerileri üzerinde ihracat kontrolleri uyguladı, Rus uçaklarının ABD hava sahasından çıkmasını yasakladı, Rus oligarklarının varlıklarına el koyma planları yaptı ve Rus yetkililere karşı ICC eylemini destekledi. Bazı kongre üyeleri de Rus öğrencilere yönelik vize avantajlarını reddetmek istiyor. Yine de, ABD Başkanı Joe Biden’in yönetimi, İsrail’in yasa dışı yerleşimlerinde üretilen malları – fiilen kaçak malları – ithal etmeye devam etmekle kalmıyor, aynı zamanda “İsrail’de Üretildi” etiketli mallardan gümrük vergisi almıyor. Amerika Birleşik Devletleri ayrıca işgal altındaki Batı Şeria’daki yerleşimleri destekleyen STK’lara vergiden muaf statü veriyor. Biden yönetimi İsrail’e yönelik boykot ve yaptırımlara karşı çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda İsrail’in işgal politikalarına yönelik eleştirileri bir tür nefret söylemi olarak ele alan bir anti-Semitizm tanımını da benimsiyor.

Hesap verebilirliğin siyasallaştırılması ve İsrail’in istisnaileştirilmesi, apartheid’ı daha da sağlamlaştırsa da Rusya-Ukrayna olaylarında da elden bırakılmadı. Bu, Biden’ın kurallara dayalı uluslararası düzene ve onun üzerine inşa edildiği normatif çerçeveye saygıyı yeniden tesis etme çabalarına karşı zorluklar doğuracaktır.

KAYNAKÇA: https://carnegieendowment.org/2022/03/24/what-russian-war-in-ukraine-means-for-middle-east-pub-86711

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.