islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5668
EURO
34,8820
ALTIN
2.438,56
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
24°C
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

Medeniyet ve Kültür

Medeniyet ve Kültür
13 Eylül 2019 10:52
A+
A-

2019/2020 yılı eğitim öğretim yılının başladığı bu günlerde, bütün öğrencilerimize ve öğretmenlerimize başarılar diliyorum. Hiç şüphesiz ki, çocuklarımız bizim her şeyimiz… Çocuklarımız bizim geleceğimiz…

Medeniyetler çatışmasının yaşandığı bu asırda, kültürümüzün yerle yeksan olduğu bu dönemde, çocuklarımızın önünde ki tehlikeleri görebilmek adına, “Medeniyet ve Kültür” başlıklı yazımı, siz değerli okuyucularım ile paylaşmak istiyorum.

Kültür terimi, Latinceden dilimize geçmiş “Colere” fiilinden türemiş  olan, “Cultura” dan gelmiştir.Kelime manası itibariyle,ekip biçmek manalarına gelmektedir. Sosyologlar bu kelimeye yüzlerce mana yüklemişler, gelişen durum ve şartlara uygun tanımlar yapmaya çalışmışlardır. Bizler kültürü, halkın ananeleri, örfleri, eğilimleri, sözlü ve yazılı edebiyatı, estetik ve iktisadi ürünleri olarak görebiliriz. Buradan hareketle kültür  “Bir toplumun sahip olduğu maddi ve manevi değerler bütünüdür.” denilebilir. Bu tanımları biraz genişleterek devam etmek gerekirse, toplumun sahip olduğu dini duygu ve düşünceler,ekonomik sistem ve edebiyatı, kültürü oluşturan olmazsa olmazlardır. Üçlü saç ayağı diyebileceğimiz bu argümanlardan biri eksik olduğu zaman, ortada kültürden söz etmek mümkün olmayacaktır. Her ne kadar günümüzde küresel kültürden bahsedilse de, bu kültür değil, bazı kültürlerin diğer kültürleri etkisine alarak üzerinde hegemonya kurmaya çalışmasıdır.Bu olaya kültür emperyalizmi de demek yanlış olmayacaktır.Çünkü bir toplumun kültürünü oluşturan ve  ana damarları besleyen unsurlar, gelenekler,örf adetler ve aynı zamanda yazılı olmayan normlardır.

Gelenek ise, kültürü besleyen en önemli kavramdır. Geleneğin tanımını yapmak gerekirse, bir toplumda eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutularak, kuşaktan kuşağa iletilen ve yaptırım gücü olan, bilgi, töre, anane olarak tanımlanabilir.

Burada tanımdan da anlaşılacağı üzere, kültür ve gelenek iç içe kavramlardır. Ancak küreselleşmenin temel amacının ekonomi olduğunu düşünürsek , “popüler kültür” dediğimiz “sanal kültür” enformasyonel iletişim araçları sayesinde, kültürümüzü baskı altına almayı başarmış durumdadır.

Avrupa’da başlayan “aydınlanma çağı” “insanın kendi kaderini kendi tayin edebilme” düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Aydınlanma çağı olarak nitelendirdiğimiz bu dönem de “imanla aklı veya imanla bilimi” uzlaştırmaya çalışan düşünceler, maalesef “skolastik düşünce” olarak nitelendirilmiştir. Sosyal bilimcilerin “skolastik düşünce” olarak tanımladığı imanla aklın ilişkisi, İslam inancına göre geçerli değildir. Ancak bize göre böyle bir durum “aslı bozulmuş Hıristiyanlık” için geçerli olabilir. Ortaçağ Avrupa’sında kilisenin ileri sürdüğü dogmalar, felsefe ve bilgi açısından yorumlanıp, dinsel-bilimsel bir kavram haline getirilmeye çalışılmıştır. Örneğin, kilisenin insanlar üzerinde baskı kurup, tek gerçekliğin İncil olduğunu ileri sürmesi, din adamlarının menfaat karşılığı cennetten parsel satmaları, dünyanın yuvarlak değil de  düz olduğuna dair dayatmaları, tabi ki “skolastik düşünce” olarak nitelendirilecektir.

Ancak aynı  durum, İslami değerler veya İslam felsefesi açısından değerlendirildiğinde,  “iman ile aklın ilişkisini” skolastik düşünce olarak görmenin, kendisinin skolastik düşünce olduğunu anlamak pek de zor değildir. Zira ilk emri “oku” olan bir dinin oluşturduğu kültür anlayışın da, bilim ve teknolojiye karşı olunamayacağı yadsınamaz bir geçektir. Eğer, “insanın  ürettiği bilgi ve gereçlere  teknoloji” deniliyorsa, İslam dininin buna karşı olduğunu  savunmak, ilk emri “oku” olan Kuran anlayışına göre ters düşecektir. Bu noktada,Platonun “Varlık felsefesi” nin İslam felsefesine yakın olduğunu söyleyebiliriz. Bilginin, insan ruhunda önceden (yaratılıştan) var olan saklı bir şey olduğunu söyleyen Platon, “Bilgi zaten önceden bilinen bir şeyin anımsanmasıdır.” şeklindeki tanımlaması;

عَلَّمَالْاِنْسَانَمَالَمْيَعْلَمْ

“O insana bilmediğini öğretti” ayetini hatırlarımıza getiriyor.

Aslında İslam dininde reform (Tecdid, ihya veya ıslah) fikri, günümüze ait bir olgu değildir.Reform düşüncelerinin ortaya çıkması, “modernleşme”  süreciyle ortaya çıkmıştır. Bu tecdit çalışmalarını veya fikirlerini iki başlık altında toplamak mümkündür.

1- 18.Yüzyılın sonlarına doğru, İslam dünyasında oluşan reformcu ideoloji,

2- Kökeni hiçbir şekilde dinsel olmayan, Avrupalılığı örnek alan modernist yaklaşım.

Max Weber “Protestanlığı,kapitalizmin ortaya çıkmasını sağlayan bir yaşam tarzı” olarak görür. Max Weber’e göre; “Kapitalizm Protestanlık ahlakıdır.” İşte bu noktada gözümüze çarpan gerçek, postmodernizmin çocuğu konumundaki popüler kültürün dayatmaları, kapitalizm veya Protestan ahlakına dayanmaktadır. Böyle bir kültür dayatmasının toplumumuzu etkisi altına alması, kültür emperyalizminden başka bir şey değildir.

Maddi kültürün manevi kültürden hızlı gelişmesini, Sosyolog Ogburn, “kültürel geri kalma” olarak tanımlamaktadır. Toplumumuzu etkisi altına alan, gençlerimizi ve çocuklarımızı kültürel geri kalmaya maruz bırakan popüler kültür, eğitimin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. Popüler kültür semiyolojisinde “çılgınca tüketim” söz konusudur. Bu konuda Sosyolog Baudrillard, “birçok toplumda kültürün büyük bir bölümü kapitalistler, reklam ajansları ve kitle iletişim araçları tarafından üretilip dönüşüme uğratıldığını” ifade etmiş, böylece “metalaşmış kültüre” dikkat çekmiştir.

Oysa İslam dini, çılgınca tüketimi hoş görmediği gibi İsrafı da haram sayar.

Sonuç olarak, Kapitalizmin, Müslüman toplumumuza dayattığı popüler kültürü, modernsizim olarak görmek, postmodernizmin rüzgârına kapılmış nesil veya nesiller demektir. Postmodernizmin dayatmaları neticesinde, toplumumuzun sahip olduğu ahlak kuralları maalesef dejenerasyona uğramaktadır. Bu sebeple,  popüler kültür dayatmasına karşı durabilmek, metalaşmış kültüre hayır diyebilmek, kendi kültürümüze sahip çıkabilmek için, milli ve manevi değerlerle bezenmiş nesiller yetiştirmemiz gerekmektedir. Bu da ancak, hurafe sarmalından kurtulmuş, gerçek dini terminolojinin öğretildiği, Hz Peygamber (s.a.v)’i kendine rol model olarak almış, soran sorgulayan, muhakeme gücü yüksek, kültürüne bağlı nesiller yetiştirmemizle mümkün olacaktır.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle….

Şaban DOĞAN

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.