islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5913
EURO
34,8085
ALTIN
2.496,76
BIST
9.456,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Muhafazakârların Sendromu ve Boğaziçi Film Festivali

Muhafazakârların Sendromu ve Boğaziçi Film Festivali
2 Kasım 2022 12:56
A+
A-

Yazar Mustafa Sabri Beşer’in kaleme aldığı “Muhafazakârların Sendromu ve Boğaziçi Film Festivali” yazısını siz değerli okuyuculara sunuyoruz..

Bazen basit gibi görünen olayların arkasında çok daha başka, derin anlamlar yatıyor olabilir. Hadiseleri yalnızca görünen yüzüyle tartışıp madalyonun arka yüzünü okuyamamak bizi sığ sularda tepindirebilir. Bu nedenle derinlikli analizler ve bakış açıları çok önemlidir.

Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Boğaziçi Film Festivali’nde yaşananlar gündeme damgasını vurdu. Festivalde kendisine ödül verilen Yönetmen Özcan Alper’in TSK’ya kimyasal silah kullandığı iftirasını atan Şebnem Korur Fincancı’ya yönelik destek niteliğindeki sözlerine karşılık oyuncu Burak Haktanır tepki göstererek salonu terk etti. Önce Burak Haktanır’ı bu yürekli çıkışı için tebrik ediyoruz.

Olay sonrasında oyuncu Haktanır’a, yazılı ve görsel medyadan büyük bir destek geldi. Ancak bu yapılan destekler ve yorumlar, konu hakkında söylenenler olayın yalnızca görünen yüzüyle ilgiliydi. Haktanır’ın haklı tepkisi üzerinden yapılan değerlendirmelerin çoğu elbette ki doğru ama eksikti.

Eksik olan kısımlardan birisi Boğaziçi Film Festivali’ne çağrılan kişilerin geçmişte sebep oldukları vukuatlardan kaynaklanıyor.

Yönetmen Özcan Alper, daha önce de devlet ve toplum aleyhine yaptığı çıkışlarla bilinen, tanınan birisi. Eğer Özcan Alper’i bir yere konumlandırmak gerekirse kesinlikle Boğaziçi Film Festivali’ni düzenleyenlerin karşısına koymak gerekir.

Toplumu ifsat etmek isteyen LGBT dayatmasına karşı aileleri korumak amaçlı gerçekleştirilen Büyük Aile Yürüyüşü’nün yapılacağı günün öncesinde, Adana Film Festivali’nde “en iyi erkek oyuncu” ödülünün iki eşcinsele verilmesini onaylayan jürinin başkanı yine Özcan Alper. Ödülü alan oyuncu ise sahnede, yarın LGBT dayatmasına karşı yapılacak yürüyüş için devleti muhatap alarak “özgürlük istiyoruz” diye konuşma yapıyor!

Aynı Film Festivali’nde “en iyi film ödülü”nü, Gülseren Budayıcıoğlu’nun adeta toplumun tamamını hastalıklı gösteren kitaplarından uyarlanan dizilerden mülhem olarak yapımı gerçekleştirilen ve sözde sıkışmışlık sendromunu anlattıkları filme verdiler.

Sürekli cinsel içerikli filmler seyrettiği için kocasıyla cinsel tatmine ulaşamayan psikolojik hastalıklı bir kadının 16 yaşındaki ergen komşusuyla yaşadığı cinsellik merkezli oyun kurgularını içeren ve komşu erkek çocuğuna makyaj yapılması suretiyle eşcinselliği işleyen ve özendiren filmin ödül alma gerekçesi ise; “cinselliği kıstırılmışlık duygularıyla oyunla bir arada düşündüğü…, cinselliği yenilikçi bir dil ve bakışla anlatabildiği için hak ettiği” şeklinde açıklama yaptılar!

Bağımsız sinemanın temsilciliğini yapan kişi ya da kişiler, devlet, toplum, ahlak ve değerler düşmanlığı yapmayı bir kazanç olarak mı görüyorlar?!

Biz, zihni devlet düşmanlığıyla kuşatılmış insanları sevindirmeyi neden bu kadar seviyoruz?

Hal böyle iken niçin Özcan Alper, Boğaziçi Film Festivali’ne çağrılır, daha da önemlisi niçin ödül verilir?

Bu insanlar düzenledikleri Film Festivali’ne sizi çağırıyor mu veya sizden birisine ödül veriyor mu?

O zaman bu birilerine yaranma çabası niçin?

Gerektiğinde senin devletine, toplumuna, kutsalına dil uzatmaktan geri kalmayan birisi niçin onore (!) edilmek istenir?

Bu hayranlık ve eziklik neden?

Boğaziçi Film Festivali’nin olay sonrası yaptığı açıklama ise tam bir iletişim kazası niteliğinde. Diklenmeden dik durmanın örneğini salonda gösteren Haktanır’dan hiç mi ilham alınmadı?

Yapılan açıklamayla, bir dik duruş da Festival yöneticileri tarafından gösterilmiş olsaydı, belki de Haktanır’a gösterilen haklı teveccühün katmerlisi onlara gösterilerek fikirleri sahiplenilecekti. Ancak haklı olarak kimse Boğaziçi Film Festivali’ni sahiplenme duygusu içerisine girmeyi gerek duymadı.

Evet, normalde öyle olmalıydı. Ama olmadı! Peki niçin?

Niçin Boğaziçi Film Festivali’ne “sabıkalı” bir yönetmen davet edilip ödül verilir?

Bunun bir tek açıklaması olabilir: Stockholm Sendromu!

Stockholm Sendromu’nu kısaca tarif etmek gerekirse zarara uğrayan kişinin kendisine zarar veren kişiye âşık olması olarak nitelendirebiliriz.

Muhafazakârlar da maalesef Stockholm Sendromu’na tutulmuş vaziyetteler.

Yoksa olup bitenleri başka türlü izah etmenin imkânı yok.

Sen senin diline, dinine, devletine kutsalına dil uzatanı davet edip, onore edeceksin, üstelik yaptıklarına ses çıkarmayacaksın!

Gözünün önünde yapılan saygısızlığa tepki göstermeyip eylemsiz kalacak, bir bakıma yapılan ve söylenenlere meşruiyet kazandıracaksın!

Müslümanların bir an önce içine düştükleri Stockholm Sendromu’ndan kurtulmaları ve kendi değerlerine, kendi yönetmenine, sanatçısına, kültürüne sahip çıkmaları gerekiyor.

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar
  1. Umit dedi ki:

    Bayım sene 2002 bu parti iktidar. Sene 2022 o kötü, bu kötü. İşin kötü tarafı oyle şeyleri dillendiriyorsunuz ki yozlaşmışlığı normale çeviriyorsunuz. Gereken neyse yapsın iktidar. İslam Şeriatıyla hüküm ver. Bak bakalım ortada bu çirkinlikler kalıyor mu?