islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5059
EURO
34,9169
ALTIN
2.447,53
BIST
9.711,72
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Müslüman’ın Allah’a Sığınması…

Müslüman’ın Allah’a Sığınması…
22 Mart 2022 09:30
A+
A-

Müslüman’ın hayatında besmelenin yerini bir önceki yazıda belirttik. Selamlaşmanın Müslüman açısından önemini de vurguladık. Ama her iki durumu korumaya matuf olan ve normalde besmele öncesi ‘Euzubillahimineşşeytanirracim/Allah’ım kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığınırım’ dediğimiz cümlenin hayatımızdaki derin anlamını keşfetmeliyiz.

Herhangi bir işe başlarken ‘euzu ‘çekmek insanın kendisini ayartacak bir varlığın varlığına dikkat kesilmesi ve onun ayartılarına karşı duyargalarını açık hale getirmesi anlamına gelmektedir. Bir noktada da insanı aydınlatmaktadır: ikili; iyiye ve kötüye ayarlı fıtratının iyiye yönelik sürekliliğini sağlamak için kötünün sembolize edildiği şeytandan Allah’a sığınarak süreklileştirilmiş bir duyarlılığı inşa ederek kendini kötülük yapmaktan alıkoymak kadar kötülüğe karşı ilahi yardımı talep etmeyi de içermektedir.

İnsan fıtratı ikili bir yapı taşır. Yeryüzü serüveni başladığı andan itibaren iyi ve kötüye meyyal olarak gönderilmiştir. Bu ikili yapı, insanın imtihan oluşu üzere oluşunu da tescil eder. İnsanın yeryüzündeki anlamını keşfetmenin doğru zemini, insanın varlığının üzerine bina edildiği anlamı öğrenmektir. Allah, bize ‘yeryüzüne düşmanlar olarak inin’ derken, burada bir çatışmanın varlığını açıkça haber vermektedir. Bu çatışmanın tarafları, insan ve şeytan olduğu kadar, insan ve insanın dünyaya meyyal olan ve kötülüğe meyyal nefsi arasında da vardır. Eğer insan kendi bütünlüğünü sağlama almazsa, kendi çatışması yüzünden sürekli bir gerginlik üzere bulunacaktır. Bu gerginlik ise onu yoracak ve artık bitap düşüp, önüne düşene teslim olarak yaşamaya devam edecektir. Bu durum hem nefsin ayartısına kapılmayı ve şeytanın da vesvesesine açık olmayı sağlar. İşte buradan kurtuluşun adı; Allah’a sığınmayı sürekli hatırlatacak olan ‘ Allah’ım bizi kovulmuş şeytanın şerrinden muhafaza eyle’ ayetinin sürekli hatırlatıcı atmosferini yaşayarak duyarlılığımızı artırmaktır.

İnsanın iyi ve kötü boyutu yanında ikili bir diğer boyutu daha vardır: ünsiyet/ülfet ve nisyan/unutkanlık. Ülfet ile kişi, yapacağı şeye karşı bir ilgi ve yakınlık kurar. Böylece onu yakından tanıma fırsatı bulur. Unutkanlık ile de bir şeye karşı uzaklaşır ve yabancılaşarak, onun temel özelliklerini unutarak ona kanabilir bir pozisyona sahip olur. İşte ayartı, bu unutkanlığın devreye girdiği zeminde başa bela olduğu gerçeğini unutmamak lazım… Şeytandan Allah’a sığınan kul, sürekli bir hatırlatma ile kendini dikkatli olmaya davet ettiğinde, kendi arzu ve isteklerinin ilahi istek ve arzusu ile çatıştığında, burada bir çelmenin, ayartının, ayak kaydırmanın olduğunun farkına varır. Böylece ayağı kaymadan kendini kontrol ederek, yanlışa, günaha, fıska, kibre düşmeden kurtulmayı umabilir.

Ayrıca Şeytandan Allah’a sığınma, besmele ile başladığımız işin sahici, sağlıklı ve sahih oluşunun teminatı olur. Bir iyiliği yaparken, o iyiliğin ayağımızı kaydırmaması bağlamında Allah’a sığınma, çok temel bir konudur. Yani iyiliği yaparken, Allah’a sığınma, bize iyiliğin bizde oluşturacağı kibri, beğenilme arzusunu vesaire gibi psikolojik yanılgıyı önler. Bu da iyiliğin ayartıcı tarafını kontrol altına almayı sağlar. Çünkü şeytanın insana ‘sağından yaklaştığı’ haber verilmektedir. Şeytanın, kişiye sağından yaklaşması, yaptığı iyiliğin ona kazandırması gereken tevazuu yerine üstünlüğü bir kibir abidesi kılma özelliğini sağlama anlamına gelmektedir. Kibirlenen kişinin, yaptığı iyiliğin, ona bir katkısı, iyi insan olmaya yönelik bir etkisi olamamaktadır. Bu da şeytanın ayartısına düştüğü anlamına gelir.

Yani kovulmuş şeytandan Allah’a sığınan kişi, yaptığı işin kendisini ayartacak bir düzeyde iş görmesine engel olur. İki boyutlu ayartıya karşı kendini güvenceye alır. Ve her yaptığı işte ilahi yardımı isteyecek ve celbederek kendisini korumaya alır. Bu koruma aynı zamanda kişiye, sürekli iyiye yönelmeyi ve bu iyiliği yaparken bir beklenti içine düşmemeyi de garanti eder.

Düşman olarak indiğimiz bu dünyada şeytan sürekli bizi en zayıf noktamızdan vurmaya çalışacaktır. Bunu da dünyaya meyyal oluşumuzu sağlayan arzumuz üzerinden yapmaya çalışır. Arzumuzun dayanağı ise nefsimizdir. Nefsimizin tutkuyla bağlandığı dünya bizzat ayartının kaynağı haline gelir. Kişinin, Allah’tan uzaklaşması, dünyaya olan meyli ile başlayan bir süreci işaret eder. Dünyaya meyyal hale gelen kişi, ibadetlerden uzaklaşır, ibadet etse bile içi boşaltılmış bir adet gibi yapar ki bu da ibadetin tesirini yok eder. Bu durum, kişinin kulluğunu da unutmaya maruz kalmasına neden olur. Kulluğu unutan kişi, sınırlarını unutur ve günah bataklığına dalmaya hazır hale gelir. Şöyle etrafımıza bakındığımızda bu durumda olan binlerce kişi bulmak zor olmasa gerek! En yakınlarımızdan başlayarak günahla hemhal olan kişilerin hayatlarına bakalım, anlamı yitirilmiş ritüeller, zamanla o ritüeller de geride kalır ve sadece kendi çıkarını dikkate alan bir yaklaşım biçimi hayatını şekillendirmeye başlayarak kendisine çizilen sınırlar/helal ve haram yerine yeni sınırlar, heva ve hevesinin çizdiği sınırlara riayeti bir üstünlük nişanesi olarak kabul eder. Bu da onun fesada duçar kalmasını ve hayatını fısk üzere yaşamasını sağlar.

İnsan, kendi gerçekliğini unutmamalıdır. Müslüman bir tek temel gerçekliğe sahip olması gerektiğini bilmeli ki günahtan ve ayartıcıların ayartısından kendisini korusun. Bu yüzden hayatını temel ilkeler ve değerler üzerine bina etmelidir. İşte bu temeli sağlayacak olan şey; hayata başlarken, ‘Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım’ diyerek başlamasıdır. Allah’a sığınma ile başlayan ve O’na dayanarak devam eden, O’nun rızasını dileyerek süren şey her ne ise insanın hayrına neticelenecektir. Her iyilik, insanı biraz daha Allah’a yakınlaştırır. İyiliğin ayartıcı boyutundan korunmak için ise Allah’a sığınmak elzemdir. Her hâlükârda insan bir işe başlarken ayartıdan uzak ve ilahi rızayı merkeze alan bir yaklaşımı eksene alarak yaparsa, bu, onu Allah’a ve dolayısıyla iyiliğin doğasına yakınlaştıracaktır. Bu yakınlık insanın beratı/kurtuluşu olacaktır.

Rabbim bizi bu kullardan eylesin. Âmin…

Abdulaziz Tantik

Yorumlar
  1. Hatice Şebnem Diktürk dedi ki:

    “…….İnsan, kendi gerçekliğini unutmamalıdır. Müslüman bir tek temel gerçekliğe sahip olması gerektiğini bilmeli ki günahtan ve ayartıcıların ayartısından kendisini korusun. Bu yüzden hayatını temel ilkeler ve değerler üzerine bina etmelidir. İşte bu temeli sağlayacak olan şey; hayata başlarken, ‘Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım’ diyerek başlamasıdır…..”

    Elinize ,emeğinize sağlık…Güne başlar iken besmelemize feyz kattı…