islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3733
EURO
34,9950
ALTIN
2.325,67
BIST
9.091,44
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Olmadı Caner Taslaman

Olmadı Caner Taslaman

Geçenlerde bir televizyon programında Ebubekir Sifil ve Caner Taslaman’ı karşı karşıya getirmişler. Medyada özellikle mesele din olduğunda ve rijit tartışmalar kendisini gösterdiğinde reytingin artacağı beklentisinden olsa gerek, biri gelenekselci biri de modernist olarak bilinen iki ismi seçme işi özellikle yapılmış görünüyor. Görüşler, tartışmalar bir yana programa damgasını vuran şey “deve sidiği” olmuş. Doğrusu ben programı seyretmedim (zaten bu tür programların hiçbirini seyretmiyorum) ama ertesi gün internette haberler arasında dolaşırken rastladım.

Habere göre Taslaman, Hz. Peygamber’e nispet edilen bir hadise dayanarak, “rivayetçi” olduğu yargısından hareketle Sifil’e kendisinin programa getirdiği deve sidiğini içmesini istemiş. Bu haberi okuduğum andan itibaren yapılan hareketin bende oluşturduğu iticiliği anlatamam. Burada kimin haklı olduğu hiç önem taşımıyor. Önemli olan dinin nasıl bir dil ve düzeyde tartışıldığı.

İslam düşüncesinin aktüel tartışmalarında çok kaba bir biçimde iki ana kategori görünür. Bunlar gelenekselci ve modernist yaklaşımlar şeklinde tesmiye edilir. Gelenekselciliği savunanlar, sözgelimi Fazlurrahman gibi modernist olarak nitelendirdikleri şahsiyetlere saldırırlar. Kendilerini modernist olarak görenler de gelenekselcilerin ele alınacak tarafını bırakmazlar. Bunun en tipik göstergelerinden birisi; bugün takım tutar gibi Gazali ya da İbn Rüşd tarafını savunmak olarak tecelli ediyor.

Doğrusu İslam düşüncesiyle ilgilenen birisi olarak, bu kategoriden herhangi birisi içine sığdığımı düşünmüyorum. Bir kere geleneksiz, kapsamlı, tutarlı ve sağlam bir İslam düşüncesi üretmenin imkanı yoktur. Batı’da bugün söz söyleyen ilim adamı ve filozoflar, tezlerini Aristo’ya kadar geri götürecek bir gelenek içinde konuşmaya özen gösterirler. Ancak gelenek aynıyla tekrar edilemez. Bizim gelenekselcilerin de en büyük yanılgısı budur. Onlar geleneği aktararak, problemi halledeceklerini düşünmektedirler. Dolayısıyla bugün için tüm geleneğimizin yeniden kritik edilerek bugünde karşılıklarının aranması sağlıklı bir yol olacaktır. Dinin kurucu metinlerinden olan Sünnet’in burada daha çok projeksiyon geliştirme fonksiyonunun altı çizilmelidir. Bundan sonra geçmiş ulemanın yazdığı metinlerin, yeniden eleştirilerek ve kritik edilerek değerlendirilmesi esas olmalıdır. Ayrıca gelenekselcilerin bir handikapı da, bugünün dünyasını anlama noktasında zorlanmalarıdır. Zira on birkaç yüzyıldır meydana gelen değişimler ve farklı alanlardaki birikimler, bugünü ciddi olarak anlamayı ve anlamlandırmayı; arkasından dinle bu anlam dünyası arasında ilişkiler kurmayı gerektirmektedir.

Bir kısım modernist yaklaşımların handikapı, geleneği tamamen atlayarak bugünü inşa etmeye çalışmalarıdır. Modernistlerin üç türlü problem vardır. Birincisi, bizim bugün üzerinde durduğumuz İslam düşüncesi, tarihin içinden süzülerek gelen ve bizim düşünce dünyamızı etkileyen birikimlerdir. Bu birikimleri yok sayamayız; zira düşünce bir birikime dayanır. İkincisi, geleneği yok saydığımızda, bugünü inşa edeceğimiz merkez de kaybolmaktadır; buradan anlaşılacağı üzere düşünce boşlukta üretilmez. Üçüncüsü, kendi kavramlarını üretme noktasında zorlanmaktadırlar.

Şimdi televizyon programı üzerinden konuşacak olursak, dini bu dil ve düzey üzerinden tartışmanın en başta İslam’a zarar verdiğinin bilincinde olmak gerek. Sifil’in tüm yaklaşımlarını haklı buluyor değilim; kendisinin daha çok evrensel düşünce dünyasına dikkatini yöneltmesi faydalı olacaktır. Ama Taslaman’ın böyle bir icraata imza atması hiç uygun bir hareket görünmüyor. Üstelik Taslaman kökten bir ilahiyatçı olmadığından, geleneksel birikimlerle mesafeli bir görüntü de vermektedir. Geleneksel ve modernist yaklaşımları ayrıca geniş olarak tartışmak gerekiyor ama şöyle bir cümleyle bitirelim:

Olmadı Caner Taslaman 

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.