islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5492
EURO
34,8565
ALTIN
2.438,56
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
20°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Ölüm Korkusu Ölüm Kaygısına Dönüşürse (1)

Ölüm Korkusu Ölüm Kaygısına Dönüşürse (1)

Herkesin dünyevî hayatı, bir gün sonlanacaktır. Belki de hayatta bir kez ölümü tadacağımız ve akıbetimizi bilmediğimiz içindir ki ölümden korkabiliriz. Ne var ki bilhassa anksiyete bozukluğu olanların önemli bir kesiminde bir dereceye kadar normal karşılayabileceğimiz ölüm korkusunun çok yaygın ve ileri boyutta olması, bir psikolojik sorun olarak ölüm kaygısını gündeme getirmektedir. Ümit içermeyen, uhrevî/manevî ufuk alametleri göstermeyen, aşırı ve bilinçsiz ölüm korkusu, kişilerde ölüm kaygısına yol açtığına göre hem ölüm korkusu, hem de ölüm kaygısının giderilmesine yönelik en doğru yöntemleri bilmekte fayda vardır.

Ölüme, korkunun ötesinde kaygısal bir duygu ile bakan bir kişide hızlı kalp atışları, boğulma, terleme, titreme ve nefes darlığı gibi değişik pisko-somatik rahatsızlıklar baş gösterir. Bu bedenî rahatsızlıklar, gayri ihtiyarî olarak kişinin sosyal hayatını da olumsuz etkiler. Ölüm sonrasına dair müspet bir açılım sergileyemeyen, manevî belirsizlikler ve boşluklar içinde yok olma duygusuna/fikrine kapılır ve dehşete düşer. Ahirete iman esasını içselleştirememiş bir kişinin şiddetli bir şekilde hissettiği korkusunu nasıl yenebilir? Psikoloji bu konuda tatmin edici başa çıkma stratejileri geliştirebiliyor mu?

Ölüm Kaygısına Yol Açan Faktörler

Modern dünyanın insanı, her şeyin garantisini ister. Sigorta şirketleri bu duyguya bağlı olarak insanlara olabilecek olumsuzluklara karşı belirli derecede güvence verir. Sosyal güvenlik sistemleri de olası sosyal risklere karşı kişileri koruma altına alacağını vaat eder. Hayatın gidişatı adeta planlanmış, insanî tedbirlerle olabilecek tehditler minimize edilmiş, gelecek güvence altına alınmış ve mümkün mertebe her şey belirlenmiştir. Ama ölüm? Ölümün ne zaman, nerede ve nasıl olacağını bilemiyoruz? Bu bilinmezlik ve belirsizlik, hayatın tadını çıkartmak isteyenler için epey rahatsız edici olmalıdır. Diğer taraftan ölüm, emeğimizle elde ettiklerimiz bütün varlığımızı kaybetmek, sevdiğimiz şeyleri ve kıymet verdiğimiz insanları yitirmek anlamına geliyor.

Dünyevî ihtiraslar, yaşama arzusu kısacası bir olgu olarak dünyevileşme nasıl ki ölüm kaygısına yol açabilirse belirli (kronik, tedavisi mümkün olmayan) hastalıklar ve özellikle travma sonrası stres bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluk gibi kaygı bozuklukları da aşırı ölüm korkusuna yani ölüm kaygısına sebebiyet verebilmektedir.

Dünyevîleşmenin yanında hastalıklar/kaygı bozuklukları kişilerin tutum ve davranışlarını olumsuz yönde etkiliyor ve ölüm kaygısına yol açıyorsa haddizatında manevî rahatsızlık türleri olan hem dünyevîleşme, hem de tıbbî/psikolojik sorunların yok açtığı sapkın tutum ve duruşun düzeltilmesi, yani manen tedavi edilmesi gerekmektedir. Hayata/dünyaya/hastalıklara ve ahirete bakıştaki manevî eksiklikler giderilirse ölüm kaygısı da ortadan kalkar.

Ölüm Kaygısını Yenmenin Bir Yöntemi Olarak Tefekkürü’l-Mevt

Psikologlar, ölüm kaygısı yaşayan hastalarına “kaçmayın, yüzleşin ve kabul edin” diyerek, kişilere ertelemeksizin ölüm gerçeğini bilinçli bir şekilde düşünmelerini tavsiye etmektedir. Ancak pozitivist bir eğitim almış psikologlarımızın önemli bir kesimi maalesef ölüm ve sonrasına dair manevî/uhrevî bilgilere sahip olmadıkları için etkili bir terapi yöntemi uygulayamamaktadır. Halbuki eskilerin tabiriyle psikologların önerdikleri “Tefekkürü’l-Mevt” gayet yerinde bir terapi yöntemidir.

Eğer bu yöntem, Kuran ve Sünnet’in ruhları mutmain eden doyurucu içeriği ile zenginleştirilirse ölümle doğru yüzleşmesini bilen insanlar, ölüm sonrası berzah âlemi ile tanışır, sonsuz olmama gerçeğini fark eder, bu sayede akl-i selimle hayat-ahiret dengesini kurabilir, yaşamanın daha derin bir manası ve gayesi olduğunu idrak eder ve nihayetinde Yaratanına manen yaklaşarak huzura kavuşur. Peki, ölüm kaygısını ortadan kaldırmak için kullanılan “Tefekkürü’l-Mevt” terapi yöntemi somut olarak nasıl uygulanacak? İşte size bu süreçte birkaç önerim olacak:

  • Ölmeden Önce Ölüm Provası Yapmak: “Ölüm gelip çatmadan evvel, şehvanî ve nefsanî hislerinizi terk etmek suretiyle bir nevi ölünüz.” (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2: 29) hadis-i şerif doğrultusunda insan, ölümle burun burunla gelmeden önce ölüme hazırlık yapabilir. Bir insan, bir sınava ne kadar çok hazırlıklı girerse, o sınavı başarma ihtimali de o nispette büyüktür. Nitekim Peygamberimiz (sav), “Ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapan, ölümü en çok hatırlayandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir.” (İbni Mâce) demek suretiyle belirli aralıklarla hem bir terapi yöntemi olarak yapabilir, hem de gündelik hayatımızda zihnimizde sürekli olarak ahireti, mahşeri ve ölümü düşünerek, hayatımıza manevî yönden çeki düzen verebiliriz. Üstelik bunu yapanlar da Allah’ın sevgisini de kazanmış olur. Bu hadis, işte buna işarettir: “…Kim ölümü çokça hatırlarsa Allah onu sever.” (Heysemî, X: 325). Bu manevî teyakkuz hâlinde olan bir Müslüman, ölmeden önce hakikati gördüğü içindir ki dünyayı misafirhane, vücudunu ise emanet olarak görür. Bu hâl ile hallenen bilinçli bir Müslüman, ölmeden yani ebedî hayattan önce ölmüş yani hakikî hayatı idrak ederek yaşamış demektir.
  • Ölmeden Önce Mahşerî Muhasebe Yapmak: İnsan, öldükten hemen sonra Münker-Nekir meleklerinin sorularına muhatap olur. Burada herkes, dünya hayatının hesabını verecektir. Ancak ömür muhasebesini dünyada yapan şuurlu bir Müslüman, ölmeden önce ölmüş yani hesabını doğru yapmış demektir. Manevî muhasebesini ölmeden önce doğru yapmış ve buna göre imanlı bir hayat yaşamış bir Müslümanın ölümü hüsn-i hatime ile neticelenecek ve ruhu da meleklerin sorularına (Rabbin kim? vb) rahatlıkla doğru olarak cevap verebilecek ve ilk manevî mükâfatına hemen nail olacaktır. Mesela ikramların bol olduğu güzel bir ortamda sevdikleriyle kavuşacak ve hasret giderebilecektir.
  • Ölmeden Önce Allah’la Yaşamak: İmanlı bir insan, ancak öldükten sonra Rabbine kavuşabilir. Ancak sürekli olarak “Tefekkürü’l-Mevt” hâlinde olan şuurlu Müslümanlar, ölmeden evvel öldükleri yani ahiret hayatı yaşarcasına manen diri oldukları için, daha dünyada iken her daim Allah’ın rahmetini kalben hisseder, gazabından da korkar. İşte ölmeden evvel ölen böyle Müminler, nefsanî arzularını hayatta iken terk eder ve bu manevî hayatın bir devamı olarak ahirette de bilfiil olarak Allah’ın lütfuna erişecektir.

Ezcümle

“Tefekkürü’l-Mevt” yaklaşımı bir hayat tarzı olarak yaşayan şuurlu Müslümanlar, ölmeden önce ölmenin sırrına ermenin manevî avantajıyla ölümden ne korkar, ne de kaygılanır. Tam aksine ahirete açılan ilk ve tek kapı olarak ölümü hasretle beklerler. Çünkü “Tefekkürü’l-Mevt” sayesinde böyle bahtiyar kullar, ölümü hayatta iken manen idrak etmiş, mahşeri bu dünyada yaşamış, hesabını sürekli olarak dünyadayken yapmış, tevekkül ve teslimiyet şuuruyla Allah’a rücu etmiştir. Geliniz siz de özellikle ölüm korkusu/kaygısı ile hayatını karartmış olan kardeşlerim: Bir manevî reçete olarak “Tefekkürü’l-Mevt” terapisini uygulayınız. Göreceksiniz ölümü tefekkür etmek suretiyle sizler de ölümün tadına varmadan önce hayatın tadına varacaksınız. İşte size bu müjdeyi veren konumuz ile ilgili Peygamberimizin (sav) hadis-i şerifleri: “Ölümü çokça hatırlayınız! Çünkü ölümü hatırlamak, (kişiyi) günahlardan arındırır, dünyaya karşı zâhid kılar. Eğer zenginken ölümü düşünürseniz, sizi zenginliğin âfetlerinden korur. Fakirken tefekkür ederseniz, hayatınızdan memnun olmanızı sağlar.” (Câmiu’s- Sağîr, I: 47).

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.