islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3695
EURO
35,0050
ALTIN
2.325,46
BIST
9.127,56
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Ölümü kaybettik!

Ölümü kaybettik!

Çocuk yaşlarımda babamla beraber köy meydanında bulunan mezarları ziyaret ederken babamın ve diğer köy büyüklerinin her seferinde ‘’yalan dünya ‘’ demelerini pek anlayamazdım. Dünya niye yalan olsun ki derdim kendi kendime her şey gerçek işte, tutuyordum görüyordum. Dikkatimi çeken başka bir ifade de birisi ceberutluk (zorbalık) yaptığında babamın söylediği ‘‘kabadayı derim ona ki ölmesin’’. Rahmetli babaannem ölüm meleği Azrail’i o kadar sık anardı ki Azrail neredeyse bizim evden biri gibiydi. Babaannemin sözlerinden onun bütün dünya dertlerini bitirecek bir misafir olduğuna inanmıştım.

Osmanlı Devleti şehirler inşa ederken şehrin merkezinde iki şeyin olmasına dikkat etmiştir. Bunlardan birisi ahalinin Cuma kılacağı bir büyük cami ve diğeri bir kabristan. Öyle ki bu medeniyette bir insanın mezarlık görmeden evine gitmesi mümkün değildi. Benim doğduğum büyüdüğüm topraklarda da her caminin yanında bir mezarlık olur insanlar gün içinde muhakkak bir mezar görürlerdi. Hatta bir kısmı ölülerini hemen kendi evleri yakınına gömer, ölenle ve ölümle bağlarının kopmalarına izin vermezdi.

Gençlik yıllarımda hangi eve gitsek muhakkak duvarda evin geçmişlerine ait bir siyah beyaz fotoğraf olurdu. Sohbet sırasında muhakkak o kişi anılır onunla ilgili herkes anılarını anlatır,   o kişi rahmetle yad edilirdi. Ayrıca geçmişe ait hikayeler anlatılırken kötü işleri yapan insanlardan bahsedilirken onların hesap içinde oldukları anlatılır, gençlere kıssadan hisse öğütler verilirdi. Ama her ne olursa olsun herkes rahmetle anılırdı. Hatta ‘’ şimdi dar yerdedir’’ denilerek kötü de olsa kötülüğü istenme,z kötü sözle yad edilmeden yaptığı çirkin işler bir hudut  içinde  anlatılırdı.

Kabir ziyaretinde ve cenaze merasimlerine gençler götürülür, muhakkak ölüm ve hesap gününe dair konuşulur, ölümün genç ihtiyar ayırt etmediği önemle vurgulanır, genç ölenlerle ilgili örnekler verilierek gençlere ölümle hazırlıklı olmaları tavsiye edilirdi. Evlerdeki yaşlılar da ölüm ve hesap günü ile ilgili kıssalar anlatır, çocuklar ve gençlerin zihnine “hesap günü” kavramı iyice yerleştirilirdi. Ölüm günlük hayatın konularından biriydi. Yemek gibi, su gibi, aşk gibi…

Bugün ise modern hayat, ölümü gözlerden ve zihinlerden uzak tutmak için her türlü hileyi yapmaktadır. Önce mezarlıklar şehrin dışına atıldı. Öyle ya nüfus arttı, merkeze yakın arsalar daha değerli olunca rant bilinci kıyamet bilincini şehirden kovdu. En dindarından en sekülerine bütün yöneticiler ölüm ve hesap günü yerine rantı tercih ettiler. Hiç şüphesiz toprak sahipleri de bu durumdan oldukça memnun kaldılar. Kapıdan bakınca kabir görmek yerine AVM görmek dindar, seküler herkese daha hoş geldi. Yeni kabristanlıklar şehrin kilometrelerce uzağına taşındı. Ölümün uzağa taşınması peşinden kabir ziyaretlerini de azaltmaya başladı. Eski mahallelerde her köşe başında yer alan ölüm sembolleri yeni şehirlerde artık yok olmuştu. Öyle ya rezidanstan mezarlığa bakma fikri hiçte ölmeyecekmiş gibi yaşamaya pek de iyi gelmiyordu. Üstelik “dindarım” diyerek yönetici seçilen belediye başkanları bile yaptıkları yeni şehirlerde inşa ettikleri caminin yanına mezar koymamıştı. Artık camiler de ölümden sıyrılmış, sadece hayatı hatırlatan bir yer haline gelmişti. Malum yakın bir zamanda bir kısım insanlar “Her nefis ölümü tadacaktır” yazısından da rahatsız olmuşlardı.

Modern hayata daldıkça ölümle ilgili kavramların da içi boşaltıldı. Ölüm demeden ölümü anlatan yeni kavramlar üretildi. Birisi ölünce ‘rahmet-i Rahmana iltica etti” sözünün yerine “kaybettik” sözcüğü girdi hayatımıza. Ya da “hayatını kaybetti”Kim kimi kaybetmiş, kim bulmuş, nerde kaybetmiş belli değil. Sanki bir süre sonra giden geri gelecek, çocukken oynadığımız saklambaç oyununda saklananlar gibi. Öyle ya kaybettiysek bir gün buluruz umuduyla yaşarız. Evde bir şey kaybedince büyüklerimiz “oğlum telaş etme buluruz” derlerdi. Ölümün bir son ve başka bir başlangıç olduğunu gizlemek için çok mahir bir kelime ”kaybettik”. Esasında meselerahmeti Rahman’a iltica etme” olduğu halde “kayıp” olarak nitelendirilmesi işin içinden rahmeti de Rahman’ı da çıkarmak için pek isabetli bir kelime. Kesinlikle bilerek seçilmiş. Eğer ölümle ilgili kavramları doğru tanımlayamazsak ölümün içindeki  ‘’ağızlarımızın tadını bozan’’ öğüdünü doğru anlayamayız.

Ölümle ilgili son yıllarda dikkatimi çeken bir başka hadise; ölenler sanki yıldızlara gidiyor. Bir tiyatro oyuncusu ölüyor, konuşmacı onu anmak için çıkıyor kendisi “eminim şimdi buralarda bizi görüyor” diyor. Başka zaman bir futbolcu ölüyor, onu anan kişi ekranlar karşısında “yıldızlarda maç yapacağız” diyor. Anlayacağınız toplumun bir kısmı var ki işini iyi yaparak yaşayanın ölünce gönlünce bir hayat süreceğini zannediyor. Toplumun bu seküler kısmı bir yana muhafazakâr kısmı da cenazelerde çok farklı değil. Onlar için de cenazeler, ölümün ve sonrasının konuşulduğu bir yer olmaktan çok uzun zamandır görmedikleri insanlarla hal hatır etmenin mekânları oldular. Anlayacağınız cenazeler sohbete, muhabbete bir sebep artık.

Son zamanların en enteresan durumlarından biri de cenaze evinde cenazenin olmayışı. Mevta gece ise hastanenin morgunda bekletiliyor, sabah oradan alınarak cenaze namazından biraz önce getiriliyor, yakınları mevtayı görüyor. Cenaze namazında hoca efendi vaazı az uzatarak ölümü anlatsa, iki saat maç analizinde penaltı mı? değil mi? Tartışmasını dinleyenler onlar değilmiş gibi, namazdan sonra bin bir dedikodu alıp başını gidiyor. Velhasıl  cenazenin olmadığı bir cenaze evi, ölümün konuşulmadığı bir cenaze merasimi! Tıpkı Allah’ı (CC) hiç konuşmadan açıklamaya çalıştığımız virüsün insanları öldürmesi meselesi gibi.

Anne babaların gençlere hayata başlarken ilk öğretmeleri gereken şey ölümdür. “İnsan ölmek için yaşar” der şair. Ölümü bilen insanı yaşatır. İyi bir evlat, dindar bir kul olmalarının ilk öğretisi ölümdür.

Ey modern zamanların hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatına sarılan insanları! Bilin ki/bilelim ki nereye saklanırsak saklanalım ölüm meleği bizi bulacak.

Son söz Veysel Ustanın olsun.

Var mıdır? dünyada gelip de kalan                                                                                                                          

Gülüp baştan başa muradın alan                                                                                                                                 

Muradı maksudu hepisi yalan                                                                                                                  

 Ölümü dünyada hakikat gördüm

Rabbim hepimize güzel bir son nasip etsin. Amin.

Yorumlar
  1. ahmet koç dedi ki:

    Gönlüne sağlık bugünün dünya hırsını çok güzel özetlemişsin…

  2. recep peker dedi ki:

    Abi ağzına yüreğine sağlık çok güzel olmuş tespitler

  3. recep peker dedi ki:

    Eski söylenen ata sözleri ne kadarda dolu ve yerindeymiş

  4. Hasan YIKILMAZ dedi ki:

    Bu şekilde Rahmeti Rahman’a iltica eden insanlarımızı anarak yaşatmayı unuttuk bunun yerine elimizdeymiş gibi ölümüźü rahmetle anmak yerine “ışıklar içinde uyu” diyerek yeni bir terim ortaya çıkardılar yine sanki hakimiyet kendi ellerindeymiş gibi davranmaya devam eden bir zihniyet işte bu Atatürk ilke ve inkilaplarına uygun bir opluluk

  5. selim kansız dedi ki:

    yüreğine sağlık hocam ALLAH razı olsun özetledin ademoğlunu

    benim anladığım kadarıyla ” ölümü kaybettik” derken insanlığı insanı insanı hiç yoktan var eden RAB bi kaybettik demek istediğini anlıyorum ..

    Dert olarak dünyayı ve dünya içinde var olan herşeyi dert edindik ama imanımız ı dert etmedik.

    Farkında olmadan çeşitli ilahlar edindi insanlar kimi malına güvendi kimi mülküne kimi sevdiğine kimi dostuna arkadaşına
    hani deyimler vardır malım yedi ceddime yeter hani derlerya sırtını sağlam yere dayadım bana bişey olmaz artık dillerden gönüllerden bana ALLAH yeter o ne güzel vekildir diyen insanları duymuyor görmüyoruz.. .
    şirk bir çeşit değil binbir çeşit olmuş hakka hakikate güvenmek yerine yalana dolana güvenir olduk …
    dünyanın ALLAH katında hiç bir değerinin olmadığını biliyoruz ama bu yalan dünyanın peşinden de son sürat koşuyoruz aldana aldana her adım da ecel denen ölüme gidiyoruz fark edemiyoruz .

    insanlar korkularının esiri olmuş gücün kuvvetin kudretin ALLAHA ait olduğunu unutmuş

    ölüm kaybedilmez ölüme yakalanıyor insan ölümden kaçamaz

    en son ölüm gelir onada erken deriz

    çok sevdiğim bir süre var hocam
    ”asr” süresi bence insanın insanlığın tek özeti

    RABBİMİZ buyuruyor
    asra yemin ederimki insan ziyandadir
    salih emeller işleyenler
    hakkı tavsiye edenler
    sabrı tavsiye edenler mustesna. sadakallahullazim

  6. Yücel Mahmut Keser dedi ki:

    Amin degerli abim günümüzde kaybolmuş maneviyatı hatırlattıgın için teşekkür ederim selametle kal…

  7. Fatma Gül ÇAT dedi ki:

    Yüreğinize sağlık, ölümü yani gerçeği çok iyi kaleme almışsınız.

  8. Yılmaz CESUR dedi ki:

    Amin abi, yaşamın büyüsüne kapılıp ölümlü dünyaya çivi çakacağını sananlar gibi olmaktan Allah bizleri korusun. Bu gelip geçici sahte dünyada gerçek olan tek şey ölüm. Cihan padişahları Allah’ın huzuruna elleri boş gitti biz de farklı olmayacağız, İnşallah Yaradan’ın huzuruna alnımız açık bir şekilde bu dünyaya tutulmamış olarak çıkabiliriz.
    Tekrardan bizlere ölümü hatırlattığın için teşekkür ederim abim, saygılarımla