islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3264
EURO
35,0746
ALTIN
2.300,17
BIST
8.994,25
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Ortadoğu’da Her Şey Yüz Yıl Önce Çizilmişti

Ortadoğu’da Her Şey Yüz Yıl Önce Çizilmişti
8 Aralık 2017 08:02
A+
A-

Batı’nın günah defteri (1917-2017)

Bugün Ortadoğu’da gelişen hadiselere baktığımızda medeniyetlerin beşiği kabul edilen bu coğrafyada büyük bir hesaplaşma yaşandığı açıkça görülür. Bu hesaplaşmanın kodları ise sancılı tarihinde saklıdır.

Ortadoğu 13. yüzyılda yaşanan Moğol istilasından sonra ikinci büyük yıkımı Batı emperyalizmi ile yaşamıştı.Sanayi devrimiile güçlenen Avrupa Emperyalizmi rotasını bu topraklara çevirmiş, İngilizler ve Fransızlar gözünü bu topraklara dikmişti. Onlar için önemli olan ne medeniyet, ne tarih ne de burada hayatlarını devam ettiren insanların yaşam hakkıydı. Önemsedikleri tek şey daha fazla kazanç için yeni pazarlar elde etmek, daha çok kazanmak ve bu yolda hiçbir kutsal ve değer tanımamaktı.

Bu barbar düşünce, sanayi devrimi ile tanışınca kılıcını daha da keskinleştirmiş, kömürlü gemilerle Akdeniz’i hakimiyeti altına almıştı. Buraları elinde tutan Osmanlı ise iç çekişmelerden dolayı bu gelişmelere kayıtsız kalarak gerekli önlemi alamamıştı. Napolyon 1798’de Mısır’ı işgal etmişti. Böylece İslam topraklarında dört yüz yıl hüküm süren Osmanlı devleti artık gücünü yitirmeye başlamıştı.

Bugün Tam Yüz Yıl Önce Planlandı

Tarih 1917’yi gösterdiğinde Ortadoğu’da artık bazı şeyler kesinleşmişti. Birinci Dünya Savaşı ile Osmanlı devleti bu topraklardaki etki alanını yitirmiş, gizli bir anlaşma yapan İngiliz ve Fransızlar’ın cetvelleriyle yeni haritalarçizilmişti. Yerel unsurlar ise kimi zaman kandırılarak, kimi zaman da zorbalıkla işgal edilerek mandaları altına almışlardı.

Kendisine büyük bir Arap devleti vadedilen Şerif Hüseyin bu tarihlerde İngilizlerle uzun görüşmeler yapıyordu. Bu görüşmelerin ardından Osmanlı’ya isyan edip kendini Arapların Kralı olarak ilan etmişti.

Siyonizm’den İsrail’e

1917 yılının Kasım ayında Siyonist lobilerin etkisiyle İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour bir deklarasyon yayınlayarak Filistin’de Yahudi yurdunu resmen tanıdı. Bu adımı atan İngilizlerin amacı Yahudilere bir devlet bahşetmekten öte, sömürgeleri olan Hindistan ile rakip gördükleri Fransızlar arasına bir tampon bölgeoluşturmak istemeleriydi. Yıllar boyunca çok sistematik bir şekilde örgütlenen Siyonist gruplar da bu stratejiyi kendi lehlerine çevirmiş, İngilizlerle uyuşan çıkar birlikteliğiile savaşın ortasında yeni bir yurt edinmişlerdi. Ve böylece bugünkü Yahudi devletinin yolu açılmış oldu.

Osmanlı’dan Kopan Arap Halklarının Kaderi

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’nden kopartılan Arap halkları 1920’de yapılan San–Remo Konferansıile galip devletlerin mandası altına alındı. Suriye ve  Lübnan Fransız mandası olmuş, Filistin ise İngiliz mandasına girmişti. Daha sonra ise Irak Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’a, Ürdün de diğer oğlu Abdullah’a bir çöl krallığı olarak verilmişti. Ancak babaları olan Şerif Hüseyin’in sahip olduğu Hicaz, çölde örgütlenen Vehhabi düşüncesinin siyasi ayağı olan Abdulaziz İbn Suud tarafından 1925 yılında ele geçirildi ve bugüne kadar gelen Suudi Arabistan’ı yöneten aile oldu.

Diğer İslam ülkelerine bakacak olursak Birinci Dünya savaşından sonra Türkiye, İran ve Afganistan hemen tam bağımsızlıklarını kazanmışlardı. İkinci dünya savaşına kadar da Suudi Arabistan, Yemen, Irak ve Mısır bağımsızlığa kavuştular. İkinci dünya savaşından sonra İngilizler bölgeden ayrıldı ve akabindeki yıllarda Suriye, Lübnan, Libya, Sudan, Tunus, Fas, Moritanya, Kuveyt, Cezair, Körfez Emirlikleri (1945-1971) gibi onlarca bağımsız İslam devleti kuruldu.

Böylece İslam toprakları işgalciler tarafından terkedilerek yeniden Müslümanların  idaresi altına girmiş oldu. Ancak İngilizler parçaladıkları bu coğrafyadan giderken bu İslam coğrafyasının tam ortasında yeni bir üs kurup sonra gittiler: 1948’de kurulan Yahudi İsrail devleti.

İngiltere Amerika’yı Vekil Tayin Ediyor

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ekonomisi bozulan İngiltere bu coğrafyadan çekilirken kendisine Amerika’yı vekil tayin etmişti. Avrupa’daki savaşlara dahil olmayarak güçlü kalmayı başaran Amerika İngiltere yerine gereken müdahaleyi yapacak, Ortadoğu’da Batı emperyalizmini devam ettirecekti. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD-Rusya arasındaki yaşanan soğuk savaş yine İslam coğrafyası üzerinden yürütülürken en büyük destek İsrail’e veriliyordu.

2000’lere gelindiğinde Bush yönetimi ile birlikte bazı İslam ülkelerini haydut devletler olarak tanımlayacak, böylece bu coğrafyaya müdahalenin meşru zemini oluşturulacaktı. ABD artık önleyici müdahaleadı altında BM’nin kararını beklemeden riskli gördüğü ülkelere askeri müdahale edecek ve bu istilaya bir tepki olarak yeni radikal grupları doğ(urt)acaktı. Müslümanların istemediği bu sonuç ise her şeyden fazla İslam dininin imajına zarar veriyordu.

Halbuki İran’a karşı Saddam’a askeri teçhizatı veren de, ilk dönemlerde Rusya ile savaşıyor diye El-Kaide’yle röportaj yapıp manşetlerde yayınlayanlarda yine onlardı. Tüm bunları yaparken oyunun fark edilmemesi için projelerini çok uzun bir döneme yayıyor, binlerce düşünce kuruluşuile yeni planlar üretiyorlardı. Biz Müslümanlar ise günübirlik siyasetimizle büyük oyuna direnç gösterecek bir strateji geliştiremiyor, ortak tehlikeye ortak tavır sergileyemiyorduk.

Trump’ın Günah Defteri

2008 yılında Obama bu politikayı eleştirerek iktidara gelse de Amerika’nın kurumsal düşüncesiyle çok fazla başedemedi. Ve Trumpiktidarı ile tekrar İslam karşıtlığı içeren bu politikaya dönülmüş oldu. Tamamen İslam ve Müslüman nefreti söylemi ile iktidara yürüyen Trump, göreve gelir gelmez 6 İslam ülkesine vize yasağıgetirdi. Ortadoğu’yu tekrar silah deposunaçevirmek için Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok İslam ülkesinde hem İran karşıtlığı hem de İsrail sopası üzerinden korku yayıp silah sattı. Geçen hafta ise twitter hesabı üzerinden İslam karşıtı videolaryayınlayarak kendi toplumunu vereceği karara alıştırmaya çalıştı. Ve en nihayetinde İslam’ın ilk kıblesi olan Kudüs’ü işgalci Yahudi Devleti İsrail’in başkenti olarak tanıdı ve bütün itirazlara rağmen artık Amerikan bayrağını orada dalgalandırma kararı aldı.

Bizler Müslümanız ve Bu Topraklar Bize Kutsal Emanettir

Bizler Müslümanız.  Öncekilerin fethederek bize bıraktığı topraklara miras gözüyle değil emanet nazarıylabakarız. Bu topraklar bize Hz. Ömerlerin, Selahaddinlerin, Fatihlerin emanetidir. Ve bu emanetler Kur’an ve Sünnet dışında bütün kutsal emanetlerden daha kutsaldır.Tarihi sürecin gösterdiği gibi Batı ve ABD kendi çıkarlarını yüz yıl öncesinden planlayarak hayata geçiriyor ve böylece her krizin ardından bir adım ilerliyor. Ancak bizler..

İslam bize namazı emrederken namazı kılacağımız yerin temiz olmasını da emrediyor. Cuma’ya gidin derken korkunun olmadığı, rahatça toplanacağınız bir mekanda namazınızı eda edin diyor. Hac yapmayı emrederken yol güvenliğinden bahsediyor. Yani İslam ibadetler kadar onları gerçekleştirecek mekanın da özgür olmasını istiyor. Ancak bizler..

Parçalanmışlık Bizi Parçalıyor

Sanayi inkılabında yaşadığımız gecikmişlik Osmanlı devletinin parçalanmasıyla sonuçlandı. Bu parçalanma İslam coğrafyasının mahreminde İsrail devletini kurdurdu. Bugün ise yaşadığımız dağınıklık ve ortak bir ses çıkartamıyor olmamız İlk mescidimizibir Yahudi Başkenti yaptı. Gözüken o ki İslam ümmeti sloganlardan kurtulup başka bir medeniyette olmayan kendi iç dinamiklerini hareket ettiremediği taktirde sonu tahmin edilemeyen daha birçok elim hadise ile karşılaşacaktır.

O halde Kudüs’te ezanların susturulup ümmetin son selasınınokunmasını istemiyorsak farklılıkları bir yana bırakıp İslam ortak paydasındabirleşmemiz elzemdir. Hem İslam İşbirliği Teşkilatı’nı, hem Körfez İşbirliğini, hem Arap ligini, hem sivil toplum kuruluşlarını, Hem Doğu’daki zahitleri, hem Batı’daki hatipleri, yanımıza alıp, ne kadar vakıf, dernek, cemaat, cemiyet varsa toplanalım ve haykıralım:

Kudüs kalplerimizin birleştiği ilk kıblemizdir.

Ve Kudüs tekrar bizim Miracımız olacaktır..

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi