Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), “Arka Sokaklar”, “Deha”, “Sahipsizler” ve “Yabani” dizilerini “program durdurma” cezasına çarptırdı.
Evet, doğru duydunuz! Dört dizi, RTÜK’ün çifte standartlı ahlak koruma misyonunun kurbanı oldu. Ama burada bir soru var: RTÜK gerçekten toplumun ahlakını mı koruyor, yoksa iktidarın çıkarlarını mı kolluyor? Bu kısa yazımda bahsedeceğim bu konu, tam bir komedi filmi senaryosu gibi!
Uzun zamandır gündüz kuşağı programlarında ahlaki olmayan içeriklere göz yuman RTÜK, diziler üzerindeki baskısıyla tutarsız bir yaklaşım sergiliyor. Yani, gündüzleri Ahlak Nizamını korumak için kolları sıvamayıp kahve içen RTÜK, akşamları ‘Arka Sokaklar’da cinayet işlenirken kolları sıvıyor. Özellikle gündüz kuşağındaki programların, halkın dikkatini ekonomiden uzaklaştırıp, gerçek sorunları unutturuyor. Oysa diziler, toplumsal gerçekleri yansıtan ve izleyicilerin farkındalığını artıran önemli içeriklerdir. Örneğin, “Sahipsizler” dizisi, aslında Sahipsiz Ahlakın bir belgeseli!
Gündüz kuşağı programları, ahlaki, geleneksel, kültürel ve manevi değerleri zedelerken, RTÜK bu duruma sessiz kalıyor. Türkiye’nin cemaat, vakıf ve tarikatların etkisi altında olduğu bir dönemde, bu tür içeriklere müdahale edilmemesi dikkat çekici. Son dönemde “Arka Sokaklar” dizisindeki “Narin Cinayeti” ve suça bulaşmış bir cemaatin işlenmesi gibi hassas konular ve “Deha” dizisinin kara para aklama temalı bölümleri, bu yapımların neden istenmediğini sorgulatıyor. Yani, “Deha” dizisinde kara para aklanırken, RTÜK’ün aklı neredeydi? Belki de ‘Kara Para’yı izlerken telveli kahve içiyordu!
RTÜK’ün muhalif kanallara yönelik ceza politikası, hükümetin medya üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor. Gündüz kuşağındaki ahlaksızlıklara göz yuman RTÜK’ün kapatılması gerektiğini savunuyorum; bu denetimin sorgulanması ve hükümet destekli kanalların gündüz kuşağı programlarının dokunulmazlığının altı çizilmelidir. Hükümetin medya üzerindeki baskısı, toplumsal eleştiriyi bastırma çabası olarak belirginleşmektedir.
Örneğin, geçmişte Suriye için “cihat” çağrısı yaparak Türkiye’de asker toplamış bir IŞİD üyesinin bir TV’de yer aldığı ve yaptığı açıklamaları için ceza verilmemesi, bu çifte standartları gözler önüne seriyor. Yani, ilgili TV deki bu durum, RTÜK’ün “Ahlak Koruma” misyonunun ne kadar komik ötesi olduğunu gösteriyor!
Çarşıda, pazarda, kafelerde, geçmişin tek kanallı sansürcü dönemine yapılan göndermeler, bugünün medya çeşitliliğinin toplumsal algı üzerindeki derin etkilerini vurguluyor. Gençliğimizde sadece siyah beyaz bir kanal vardı; şimdi ise medya çeşitliliği, toplum üzerindeki etkisini artırıyor. Sabah ve gündüz kuşağı programlarının toplumun gerçek sorunlarını göz ardı ettiğini ve izleyicileri pasivize ettiğini düşünüyorum. Yani, sabahları kahvaltı yaparken izlediğimiz programlar, aslında ahlak iflasının en güzel örnekleri!
Sonuç olarak, RTÜK gibi kurumların toplumun gerçek ihtiyaçlarına ne derece hizmet ettiği mutlaka sorgulanmalıdır. Toplumun ahlakını koruduklarını iddia eden RTÜK, aslında ahlakın erozyona uğradığı bir ortamda, medyanın doğru olması gereken asli rolünü sorgulamaktan kaçınıyor. Medya içeriklerinin toplumsal yapı üzerindeki etkisi ve bireylerin düşünce dünyasını nasıl şekillendirdiği, gelecekteki tartışmaların odak noktası olmalıdır.
Demem o ki, RTÜK’ün “ahlak koruma” misyonu, aslında bir komedi filminin ön senaryosundan farksız! Hadi gelin, bu absürt durumu birlikte yine de gülümseyerek izleyelim ki, belki kendilerine çeki düzen verirler!
SADİ ÖZGÜL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-