islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3752
EURO
35,0539
ALTIN
2.326,91
BIST
9.118,21
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

SAHABİLER, CÖMERTLİĞİ KİMDEN ÖĞRENDİ?

“Günümüz Zengin Müslümanlarının Örnek Alacağı Şahsiyetler: Varlıklı Sahabiler” yazımda zengin sahabilerin üç müşterek özelliğinden bahsetmiştim:

SAHABİLER, CÖMERTLİĞİ KİMDEN ÖĞRENDİ?
6 Temmuz 2021 08:38
A+
A-

Prof. Dr. Ali Seyyar

Değerli Okuyucularım;

“Günümüz Zengin Müslümanlarının Örnek Alacağı Şahsiyetler: Varlıklı Sahabiler” yazımda zengin sahabilerin üç müşterek özelliğinden bahsetmiştim: 1.) Helal kazanca dayalı varlıklı olmaları; 2.) Sosyal olmaları; 3) Cömert olmaları.

Peki, sahabilerin cömert olmalarını sağlayan ahlâkî meziyetleri neye dayanıyordu? Bir başka ifadeyle cömert olmayı, kimden ve nasıl öğrenmişlerdi? Zengin sahabiler, elde ettikleri dünya varlıklarını neden o kadar önemsemiyordu? Şüphesiz bu sorunun cevabını, örnek aldıkları Peygamberimizin (sav) sosyal hayatında bulabiliriz. Nitekim sahabilerin tutum ve davranışlarının kaynağını, Sosyal Sünnette görmek mümkündür. İki Cihan Güneşinin (sav) iman ışığıyla aydınlanmış olan bütün sahabiler, her hususta olduğu gibi yoksulluk ve zenginlik konusunda da Peygamberimizi (sav) örnek almış ve maddî varlığın aslında bir imtihan olduğunu çok kolay anlamıştır. Sahabilerin gözünde mal, bir hikmet ve belirli bir maksat için verilmiştir. Mal, iyi bir yere ve ihtiyaç sahiplerine sarf edildiği sürece, güzel ve anlamlıdır. Aksi hâlde şükrü ifa edilmeyen o mal, ateşten bir parçadır.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), insanların en cömerdi idi. Peygamberimiz (sav), yoksul olsun veya olmasın kendinden bir şeyler isteyen herkese mutlaka bir şeyler verirdi. Birisi kendinden bir şey istese asla “yok” demezdi. Elinde varsa verirdi, yoksa istenileni başka yollardan temin ederdi. Dağlar kadar malı olsaydı, O (sav) tereddütsüz olarak bütün malını gönülden verir ve cömertçe dağıtırdı. Ancak verilen mal, bazıları için hayırlıdır bazıları için hayırsızdır.

Mesela bir keresinde iki kişi, bir deve satın alabilmek için Peygamberimizden (sav) para istemişti. Peygamberimiz (sav), o iki kişiye hemen iki dinar verdi. Peygamberimizin (sav) huzurundan çıkarken Hz. Ömer onlarla karşılaştı. Onlar, o esnada Peygamberimizi (sav) övdü ve yaptığı iyiliğe karşı teşekkür etti. Hz. Ömer, duyduklarını Peygamberimize (sav) anlattı. Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Filan adama on ile yüz arasında verdiğim halde böyle söylemedi. Biriniz benden istiyor, istediğini alıp kucağında saklayarak gidiyor. Oysa o ateştir.” Bazı maddî değerler, bazı insanlara hayır getirmeyeceğini anlayan Hz. Ömer, şunu sorma ihtiyacı duydu: “O halde ateş olan bir şeyi neden öyle kişilere veriyorsun?” Peygamberimiz (sav) üzülerek şöyle cevap verdi: “Onlar, benden ısrarla istiyor. Allah da cimriliği bana yasaklamıştır. Bu yüzden veriyorum.” (İhya-i Ulum’id-Din; C. II; ss. 559-560).

Onun için cimrilik ile iman bir kulun kalbinde bir arada olamayacağı için, cimriler de sırf bundan dolayı Cennete giremeyeceği için, Peygamberimiz (sav), her zaman ve her isteyene karşı imanın bir gereği olarak cömert davranmıştır. Cimriliği, büyük bir zulüm ve küfür olarak gören Peygamberimizin (sav) eli, onun için daima açıktı. Ashabına hep cömert olmaları yönde telkin ve teşvikte bulunan Resulullah (sav), cömertleri hep takdir etmiş fakat cimrileri de o nispette kınamıştır. Nitekim Peygamberimizin (sav) huzurunda bir kadın, cimri olduğu halde tuttuğu orucuyla ve kıldığı namazıyla övüldü. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) tepki gösterdi ve şöyle dedi: “O vakit onun hayırlı olması nerede?” (İhya-i Ulum’id-Din; C. II; ss. 564).

Bunları duyan gerçek Peygamber (sav) dostları, hiç cimri olmaları düşünülebilir mi? Evet, başta Peygamber (sav) eşleri olmak üzere bütün sahabiler, cömertliği Sünnetin en önemli unsurlarından birisi olarak görmüştür. Hz. Ayşe validemiz, Peygamberimizin (sav) nasıl fedakâr bir şahsiyet olduğunu şu şekilde anlatmıştır: “Hz. Peygamber (sav), dünyadan ayrıldığı güne kadar hiçbir zaman üç gün arka arkaya doymadı. Oysa biz isteseydik doyabilirdik. Fakat bizler başkasını kendimize tercih ederdik.” (İhya-i Ulum’id-Din; C. II; s. 567).

Peygamberimiz (sav), başkalarının dünya ve ahiret saadetine yönelik hep cömert davranmıştır. Müslüman olma ihtimali yüksek olanların kalplerini kazanmak ümidiyle bazılarına daha da cömert davranırdı. Mesela Kureyş müşriklerinin eşrafından Safvan bin Ümeyye, Müslüman olmadığı halde Huneyn ve Taif gazalarında, Peygamber efendimizin (sav) yanında bulunmuştu. Safvan, bir yerde toplanan ganimet mallarını hayret içinde baktığını gören Resulullah (sav) ona “Pek mi hoşuna gitti?” diye sormuş. “Evet”, cevabını alınca “Al hepsi senin olsun!” buyurmuştur. Bunun üzerine Safvan, kendisini tutamayarak: “Peygamber kalbinden başka hiç bir kalp bu derece cömert olamaz”, diyerek Müslüman olmuştur.

Yine bir gün Müslüman olmayan bir kişi, Peygamberimizin (sav) cömertliğini duymuş olacak ki Peygamberimizden  (sav) bir şeyler istedi. Bunun üzerine Resulullah (sav), zekât koyunlarından iki dağın arasını dolduracak kadar koyun verilmesini emretti. Bu kadar çok nimete birden kavuşan o kişi, Müslüman olarak kavmine geri döndü ve hayranlığını şu şekilde ifade etti: “Ey kavmim! Müslüman olunuz! Çünkü Muhammed, fakirlikten korkmayan bir kimsenin verdiği gibi veriyor.” (İhya-i Ulum’id-Din; s. 541).

Cömertliğin, peygamberlerin ahlâkı olduğunu anlayan sahabiler, aynen Resulullah’ın (sav) yaptığı gibi, ihtiyacı olsun veya olmasın, Müslüman olsun veya olmasın, kendilerinden bir şey isteyenlere karşı sırf Allah rızasını kazanmak ümidiyle her zaman iyilikte bulunmuştur. Peygamberimiz (sav) de zaten sahabilerine bu yönde bir tavır sergilemelerini şu hadis-i şeriflerinde istemiştir: “İyilik ehli bir kimseye de, iyilik ehli olmayana da iyilik yap! Eğer ehline tesadüf ederse ne âlâ. Eğer ehline tesadüf etmezse muhakkak sen iyilik edenlerdensin.” (İhya-i Ulum’id-Din; s. 543).

C. Hak, bizleri cömertliğimizle hep iyilik eden güzel ahlâklı kullarından eylesin, Âmin.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.