islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3691
EURO
34,9702
ALTIN
2.326,20
BIST
9.075,78
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
19°C

“Siyasal İslâm” Uygulan(a)madı ki Çökmüş Olsun

“Siyasal İslâm” Uygulan(a)madı ki Çökmüş Olsun

Ahmet Davutoğlu’ndan Abdullah Gül’e ‘Siyasal İslâm’ Tepkisi

Eski Başbakanlardan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Bilkent Üniversitesi’nde gençlerle bir araya geldiği söyleşide gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Söyleşi katılımcılarından birisinin “11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘Siyasal İslâm tüm dünyada çöktü’ ifadelerine görüşleriniz nelerdir?” sorusuna da cevap veren Davutoğlu, “Biz niye Trump’a Siyasal Hristiyan, Netanyahu’ya Siyasal Yahudi demiyoruz da, Müslüman dünyada din ile siyaset ilişkisini tanımlamak gerektiğinde Siyasal İslâm diyoruz? Bir kere bunu sorgulamak gerek. Çok ezberci bir tutum olarak görüyorum bunu. Ne zaman Trump, Siyasal Hristiyan olarak tanımlanır ve sorgulanırsa, bu tarafta da aynısını yapabiliriz. tepkisini gösterdi.

“Siyasal İslâm” Uygulan(a)madı ki Çökmüş Olsun

Muhterem Okuyucularım;

Bir hatırlayalım; 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 17 Şubat’ta Karar Gazetesine konuşmuştu. “Siyasi İslâm’ın çöktüğünü mü düşünüyorsunuz?” sorusuna cevap veren Gül, şu ifadeleri kullanmıştı: “Dindar insanların ve siyasî hareketlerin özgürlükçü olabilmesi, olağanüstü önemi haiz bir konu. İslâmî kimlikli siyasî hareketler demokrat ve özgürlükçü olduklarında, temel insan haklarını evrensel anlamda benimsedikleri ve uyguladıkları takdirde, iktidar geldiklerinde de iyi yönetişimi gerçekleştirmiş olurlar. Bunun örneğini ilk dönemimizde verdik ve dindar insanların devlet yönetimini nasıl rasyonel esaslara göre yönetebildiklerini sergiledik. Bu başarı, tüm İslâm dünyasına ve hatta İslâmî hareketlere bir dönem ilham kaynağı oldu. Şimdi Siyasî İslam’ın çöküşü diye çok tartışmalar var. Öyle, tüm dünyada. Biz bunu görüp, paradigmadan kopuşu gerçekleştirmiştik, ama sürdürülemedi.”

Bu sözleri dikkatlice okuyup değerlendirdiğinizde buradan dindar siyasetçilerin önderliğinde oluşturulan Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte İslâm’ın dünya görüşü, demokratik ve özgürlükçü anlayış çerçevesinde başarılı bir şekilde yansıtılmış olduğunu ancak bunun sürdürebilirliği sağlanamadığını anlayabilirsiniz. Ahmet Davutoğlu ise küresel siyaset dilinde dinî sıfatlara yer verilmediği halde Müslüman siyasetçiler üzerinden “Siyasal İslâm” kavramı ekseninde tartışmaların yapılmasının sakıncalarını dile getirmiştir.

İlk sorun, aslında “Siyasal İslâm” kavramına yüklenen anlam. Aslında bu kavramın mucidi, ne Müslüman siyasetçiler, ne de bilim insanlarıdır. Hangi niyet ve maksatlarla kimler tarafından bu kavramın üretildiğini “Cübbeli Ahmet” ile Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu arasında meydana gelen polemiğe bağlı olarak 18 Eylül 2019 tarihli “İslâmcılık (Siyasal İslâm) Kavramı İzaha Muhtaçtır” yorumumda açıklamıştım.

Biz Müslümanlar, art niyetli olarak ortaya atılan “Siyasal İslâm” kavramı karşısında kendi kavramsal açılımımızı ilmî, tarihî ve itikadî yönleriyle istişare ve akli selim ile yapmamız gerekirken, net bir izahı yapılmamış bir kavram üzerinden dün (Cübbeli Ahmet ve Karamollaoğlu arasında görüldüğü gibi) tartıştığımız gibi bugün de (Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu polemiği) aynı tuzağa düşmüş gibiyiz. Efendiler, ilk önce bu kavramdan kim ne mesaj vermek istiyor, ne anlaşılıyor, ne anlaşılması gerekir gibi sorulara cevap bulalım. Yani ilk önce teşhis sonra yorum yapalım. Bendeniz kısaca bir açıklama yapayım:

Batı dünyası, İslâm’ın özellikle evrensel siyasî, idarî, hukukî, sosyal ve iktisadî nizamına yönelik fıtrî gücünü gördüğü için, İslâm’ın nurunun yayılmasının önlenmesi gereken rakip ve hatta düşmanca bir din/dünya görüşü olarak görmektedir. Bunun önlenmesi için, yüzyıllardan beri Batı, siyasî, iktisadî ve kültürel emperyalizmin enstrümanlarıyla Müslüman toplumları zihnen ablukaya almıştır. Müslüman toplumlar kendi devletlerine kavuşmuş olmalarına rağmen emperyalist Batı’nın dayattığı kapitalist/materyalist sistemlerle idare edilmektedir. Batı, bir gün şuurlu Müslüman siyasetçilerin, kendilerini Batı’ya bağımlı halen getiren bu sistem dayatmasına karşı demokratik yollarla mücadele edeceğini bildiği için, bu mücadeleye vermek isteyenlere ta baştan “İslâmcı” ve bu siyaset anlayışına da “Siyasal İslâm” adını koydu.

Siyaset sahnesinde “İslâmcıların” başarılı olmaması için, emperyalist güçler, gerek basın aracılığıyla algı oluşturarak, gerek (post modern) askeri darbelerle müdahale ederek, gerekse temelde aynı İslâmî görüşe sahip olan Müslüman siyasetçiler/dinî liderler arasında fitneler çıkartarak, her türlü sinsî tedbirlere başvurabilir. Biz farkına varmasak da aynı davayı güden Müslüman siyasetçiler, ilim insanları ve cemaat liderleri bu tuzağa düşmüş durumdadır. Bugün İslâmî duyarlılığı olan kaç tane siyasî partimiz var, bir bakınız ve bunların sayısı da artmaya devam ediyor. Kaldı ki, sistem içinde sisteme uygun bir şekilde her türlü İslâmî açılım, sınırlı kalacak ve netice itibariyle sistemi güçlendirecek ama diğer taraftan da “Siyasal İslâm”ın başarısızlığına yol açacaktır. İslâm’ı Bâtıl sistemlerle barıştırma yolu da zaten küresel güçlerin “Ilımlı İslâm” adı verdikleri tamamlayıcı bir projenin başka bir ayağıdır.

Özetle; Sistem içinde gerçek anlamda İslâmî bir siyaset anlayışını ortaya koymak ve uygulamak mümkün değildir. Türkiye’de anayasaca tahkim edilmiş laik ve Kemalist sistem, buna müsaade etmediği gibi diğer Müslüman ülkelerde de hâkim olan sistemler, siyaset sahnesinde İslâmî hareketleri görmek istemeyecektir. Öyle ise pes mi edelim? Hak ve Bâtıl mücadelesi elbette devam edecek. Bizler de Hak safında yer alarak, sistem karşısında eksikliklerimiz görüp alternatif çıkış yolları aramamız gerekmektedir. Bir çıkış yolu da İslâm’ı ilmî esaslar üzerinden yeniden okumak ve müstakil siyasî, iktisadî ve sosyal modeller geliştirmektir. 9 Şubat 2018 tarihli “İlmî İslâm(cılık), Kapitalizmin Sonunu Getirecektir” yazım, sizlere çaresiz olmadığımızı gösterecektir.

Temelleri vahye dayanmayan Bâtıl sistemler, er veya geç siyaset sahnesinden silinecektir. Yeter ki bizler, Batı’nın oyunlarına gelmeyelim. İslâm dışındaki sistemlerin halen varlığını sürdürebiliyorsa bu Müslüman siyasetçilerin ve ilim insanlarının rehavet ve gaflet içinde bulunmalarıyla yakından ilgilidir. Müslüman âlimler, kolektif çalışmalarıyla ilmi diri tutup, onu Kur’ân ve Sünnet üzerinden sürekli olarak geliştirdikleri sürece İslâm dünya görüşünün uygulanabilirliği de mümkün olacaktır.

İlimsiz siyaset olmaz. Müslüman siyasetçiler, iktidarda oldukları halde İslâm’ın dünya görüşünü fiilî olarak devlet mekanizmasına yansıtamıyorlarsa uygulanabilir modellerimiz olmadığından dolayıdır. Sisteme alternatif olabilecek modellerimiz olmadığı için “Siyasal İslâm” da hayata geçirilememiştir. Dolayısıyla bu anlamda “Siyasal İslâm” uygulan(a)madı ki çökmüş olsun. O halde hiç durmak yok. İlk önce kolektif ilmî (akademik) çalışmalar sayesinde kendi modellerimizi geliştirelim ve Müslüman siyasetçiler de birlik içinde hareket edip gayri âdil beşerî sistemlerin sonunu getirecek bu modelleri uygulamalıdır. Allah, nurunu gayretli ve sabırlı müminlerin eliyle tamamlayacaktır.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.