islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,3358
EURO
36,3788
ALTIN
2.840,90
BIST
9.420,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Çok Bulutlu
12°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
14°C
Pazar Parçalı Bulutlu
14°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
14°C

Sosyal Değişim Ve İslami Kimliğin Kaybı (3)

Sosyal Değişim Ve İslami Kimliğin Kaybı (3)
22 Haziran 2018 10:05
A+
A-

İslam medeniyeti, yeni gelişmeler karşısında aciz ve tepkici bir tutum içinde olmamıştır. Fetih hareketleri ve buna bağlı çabalarla çeşitli kültür ve medeniyetlerle karşı karşıya gelmiştir.

Bütün bunlar karşısında İslam, özünden bir şey kaybetmeden pek çok yeni müesseseleri, hükümleri özümsemiş ve onlara kendi mantalitesini yerleştirerek İslamileştirmiştir. Çünkü İslam anlayışı, insanları yaratılış amaçları doğrultusunda gerçek kulluğa ulaştırmak ve kullara kulluktan kurtarmak düşüncesindedir. Böylece kendi değerleri ile çatışan değer yargılarını ıslah veya değiştirmek suretiyle sosyal yapıyı yenilemek istemiştir. İslam, bir yeniliğin kendi bekasını ortaya kaldırmaya çalışmadığı müddetçe onu kabul eder. İslam detaylar konusunda milli örf ve adetlere, zaman ve mekana önemli bir yer ayırmıştır.

İnsanımızın ve toplumumuzun kendini yenilemesi konusunda İslami tercihi, onun sadece sosyal yönden ve tarihi tecrübe ile kendini ispat etmesinden kaynaklanmamıştır. Aynı zamanda, insanın temel yapısı ve toplumun köklü dinamiklerine en tabii ve uygun açıklamalar getiren bu dinin, insan tabiatına uygun bir sistem hazırlama özelliğine de sahip olduğu görülmektedir. Toplum ve insan, bu bakımdan ruhi ve anlayış itibariyle “İslami bir diriliş” i temel yaşama felsefesi olarak görmektedir. Bu öyle bir yenilik ve değişimdir ki, çağların değişiminden etkilenmeyen; fakat, insanın iç alemi ve fikri yapısını besleyen “manevi bir enerji ” halinde hayata cevap vermektedir.

Cevdet Said, bu konuda şöyle bir değerlendirme ile meseleyi daha da psikolojik boyuta indirgeyerek açıklamaktadır:

Kur’an, insanların yaratıldıkları gibi temiz kalmayarak karakter ve yapısını bozduğunu kabul ederek menfi bir değişime müsait olduklarını söyleyerek,nefislerini arındırmaları gereğine temas eder. Kur’anî yöntem, tüm yönleriyle müslümanların zihninde gerçek manada ve apaçık biçimde yer tutmaktadır. Hatta bazen bu kavrayış, İslami gerçeğin aksi bile olabilmektedir. İşte bu yüzden İslam’a nisbetlemüslümanların nefislerinde olanı az yada çok değiştirmesi gerekmektedir (Said,1972; 8).

Türkiye’de sosyal fıkıh çalışmaları, yakın tarihi süreç içerisinde sosyal hayatı önemli ölçüde yönlendiren ve toplumsal problemleri değerler ve gelenekler çerçevesinde çözmeye çalışan dinamik bir çalışma ve uygulama alanı olarak görünmektedir. Sosyal bilimlerin uzun süre gündeminde tutulan bu hareket, batılılaşma doktrinlerinin birer kurtuluş reçetesi olarak idrak edilmesiyle, ani bir şekilde gündemden kaldırılmıştır. Halbuki sosyal fıkıh, toplumun kültüründen ve geleneklerinden oluşan sosyal çözüm metodolojisi olarak tarihi ve sosyolojik bir niteliğe sahipti.Fıkıh, genelde İslam ve özelde Osmanlı toplumunun “sosyal ilmi” dir.

İslam dünyasındaki değişim ve dönüşüm olayını, batılı şartlar ve öncelikler listesi içerisinde izah etmek mümkün değildir. İnsanın irade ve tercihleri doğrultusunda gerçekleşen sosyal sistemleri; genel bir kurallar sistemi ve şablonu içerisinde değerlendirmek, sosyal ilim mantığına da aykırıdır. Çünkü her sosyal varlık, kendisine has özellikler taşımaktadır. Bu yüzden İslam toplumlarında sosyal değişimin dinamikleri, kendi tarihi ve sosyal şartları ve değer tercihleri doğrultusunda açıklanabilme imkanına sahiptir.

Aslında Kur’anın mesajı, sosyal ve kültürel hayatın ahlaki bir saha olduğudur. Mesaj; biyolojiyi ruhla, maddeyi ahlakla, bireyseli kollektifle, kollektifiinsanüstü’yle birleştiren önemli ilişkileri tanımlar. (Dawies,1991, 147)

İnsanlığın müsbet değişimi hususunda peygamberler en çarpıcı örnekler olmuştur. Onlar, insanları fiilen ve zorlayarak değiştirmeye çalışmamış, güzel yaşayışlarıyla toplumlara örnek model olmuşlardır.

Peygamberlerörnek insan tipi ortaya koyar ve bu arada bir davet metotu ile gelirler. İnsanlar, Peygamberlerin durumuna bakar ve bu örnek insanların yaşayışı ile kendi yaşayışlarını mukayese ederler. Bu mukayesenin getirdiği değerlendirme ile, durumlarını gözden geçirirler. Böylece, tabii bir değişime kendiliklerinden razı olurlar. Değişim olayına böyle bir açıklama getirilmezse, insandaki cüz’i iradenin fonksiyonunu kabul edilmeyerek, olayı yanlış bir şekilde başka dinamiklerin bir versiyonu olarak değerlendirme durumuna gidilebilir.

Sonuç:

Türkiye’de toplumun fikri, ahlaki ve manevi değerlerden uzaklaştırılmasıyla meydana gelen hadise, sosyal değişme değil, açık bir “zoraki değiştirme” olayıdır. Bu yüzden, toplumun kendi değer ve düşünce sistemine yönelik talepleri, haklı ve gerçekçi talepler olarak ortaya çıkmaktadır.

Fakat, yerli ve değerlere dayalı bir sosyal ilim çalışması ile halkın huzur içinde ve kendi gerçeklerine uygun bir değişimin sağlanması, halkın kaderine ortak olan sosyal ilim mensupları tarafından gerçekleşebilecektir. Bilgi sistemi olarak İslamın bilinmesi ilk şart olurken, bu ilmin hayatın ve toplumun gerçeklerine uygun bir şekilde inşa edilmesi ayrı bir uzmanlık alanıdır.

Bu yüzden ilim, ahlak, iman ve toplumun sosyal gerçekleri bu tür bir çalışmada en önemli temel alanlar olarak karşımızda bulunmaktadır. Yeni bir değişimin olabilmesi, problemlerin iyi tesbit edilmesi ve insan ve toplumun bu gerçeklerle iyi bir şekilde buluşturulması ile mümkün olabilecektir.

Kaynaklar:

. Asım Efendi (2010) Asım Tarihi, (II.III), İstanbul

. Binnebi, Malik (1990) İslam Dünyasına Bakış, Çev. Muharrem Tan, Yöneliş Yayınları, İstanbul

. Davutoğlu, Ahmet (1999) Tarih İdrakinde Metodoloji, Divan Dergisi, Sayı 2, Bilim Sanat Vakfı, İstanbul

. Dawies, MerrlyWyn (1991) Kendimizi ve Başkalarını Tanımak, Çev.T.Doğurkargın, Endülüs Yayınları, İstanbul

. Faruki, İsmail Raci (1987) Bilginin İslâmîleştirilmesi, Çev. Fehmi Koru-Nureddin Yıldız, Risale Yayınları, 3. bsk., İstanbul

. Said, Cevdet (1972) Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları, İnsan Yayınları,İstanbul

. Şener, Sami(2009) Sosyoloji, Sosyal Bilimlere Alternatif Yaklaşım, İnkılab Yayınları, İstanbul 2009

fakültesi dergisi, XX (1)

. Şener, Sami (2016) Sosyal İlim ve Değerler, Strateji Danışmanlık Yayınları, İstanbul

. Turhan, Mümtaz (1969) Kültür Değişmeleri, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.