islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5870
EURO
35,0160
ALTIN
2.457,67
BIST
9.765,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Yakın Tarihimizi Biz Ortaya Koymazsak Başkaları Farklı Yansıtır

Yakın Tarihimizi Biz Ortaya Koymazsak Başkaları Farklı Yansıtır

Ömer ÇELİK: Atatürk’ü Hitler’e Benzeten Yayını Şiddetli Bir Şekilde Kınıyoruz

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamasında Alman devlet kanalı ARD’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk imzalı bir belgeye dayandırarak, Türkiye’nin Hitler Almanya’sından öldürücü gaz satın aldığını ve bununla Dersim’de Alevilere yönelik toplu katliamda bulunduğunu iddia eden programı eleştirdi. Çelik, şu şekilde tepki gösterdi:

“Almanya’da ARD televizyonu Atatürk’e dönük çirkin bir yayını söz konusu oldu. Atatürk’ü Hitler’e benzeten yayını şiddetli bir şekilde kınıyoruz. Bunu kabul edilemez buluyoruz. O yapılan yayının kesinlikle basın özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Gereğinin yapılması için ilgili bakanlıklarımız faaliyete geçecektir. Oradaki vatandaşlarımız da gereken tepkiyi göstermektedir. Bu yayının temel değerlerimize yönelik tezahür etmemesi gerekir. Atatürk ve Alevi vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmek üzere çirkin bir provokasyona imza atılıyor. Bu yayın kuruluşu derhal Atatürk’ün manevi şahsiyetinden ve milletimizden özür dilemelidir.”

Yakın Tarihimizi Biz Ortaya Koymazsak Başkaları Farklı Yansıtır

Osmanlı döneminde Erzurum ve Elazığ’a bağlı bir sancak olan Dersim (Tunceli), idareciler açısından her zaman sıkıntı veren bir bölge olmuştur. Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet’in kuruluşunun ilk yıllarında da isyanlar çıkmıştır. Fakat bunlar çoğu zaman devletin gücüyle kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Okullarda okutulan ders kitaplarında pek zikredilmez ama 1930’da Ağrı İsyanına katılan Şeyh Said ayaklanması, yeni Cumhuriyetin tasvip edemeyeceği bir başkaldırıydı. 1937 yılında da vergi vermeyi reddeden bazı aşiret reislerine ve bunlara bağlı yerli halka yönelik askeri müdahalelerde bulunulmuştur. İlk Türk askeri pilot kadın ve dünyanın da ilk kadın savaş uçağı pilotu olan Atatürk’ün manevî kızı Sabiha Gökçen’in de katıldığı bu askeri operasyonların sonunda sivil halktan birçok insan katledilmiş ve bazı kimseler de idam edilmişti. 1938 yılında yabancı güçlerin tahrikiyle bir isyan daha çıktı. Atatürk’ün cumhurbaşkanı ve ilk önce İsmet İnönü, daha sonra ise Celal Bayar’ın başvekil olduğu bu dönemlerde bu isyan da yine aynı yöntemlerle bastırılmış oldu.

AK Parti Hükümeti Dersim’de Zulüm Yapıldığını İtiraf Etmiştir

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, belgesel niteliği taşıyan mezkûr programın içeriği olan Dersim olaylarına girmeksizin Atatürk’ün de yaşananlardan sorumlu olduğuna yönelik iddiaların provokasyon olduğunu söyleyerek, yayın kuruluşundan özür beklemektedir. Dersim olaylarını objektif olarak ele almak ve bu bağlamda dönemin hükümet uygulamalarını değerlendirmek, hassas olduğu kadar bizim tarihçilerimiz açısından tehlikeli bir konudur.

Bizim tarihçilerimiz, Atatürk’ü koruma kapsamına alan 5816 sayılı Kanunun getirdiği bazı sınırlamalardan ötürü özellikle isim vermeksizin bu konuya ihtiyatlı bir şekilde ancak temas edebilir. Biz yakın tarihimize ait böyle hassas konuları, objektif bir şekilde ele alamazsak bir boşluk meydana gelir. Küresel sınırların kalktığı bir dünyada hiç arzu etmediğimiz bir şekilde başkaları hem de farklı açılardan bu boşluğu doldurur ve biz de tepki göstermenin ötesinde bir şey yapamayız.

Halbuki iktidara gelen Ak Parti, ilk yıllarda yasakların kaldırılması vaadiyle Dersim Olaylarına da temas etmiş ve bizzat dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, olaylara ilişkin devlet adına özür dilemişti. Demek ki tek parti döneminde devlet, o dönemlerde hukuk dışına çıkarak, Dersim halkına zulüm yapmış. Hatırlayalım Kasım 2011’de AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında Erdoğan, Dersim olaylarına ilişkin belgeleri de ortaya koyarak, “sayısı bugün dahî bilinmeyen, tahmin edilen binlerce insan, kadın ve çocuk katlediliyor, yuvalar yıkılıyor, binlerce insan batıya göç ettiriliyor, binlerce kız çocuğu evlatlık veriliyor.” demişti.

Hakikaten 1935 yılına ait “Tunç-Eli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun”a göre ilin valisi ve kumandan gerek görürse, aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilme hakkına sahip olmuştur. Aynı Kanuna göre, idam hükümlerinin vali ve kumandan tarafından teciline lüzum görülmezse, hemen infaz söz konusu olmuştur. “1937,1938 ve 1939 yıllarında havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim’de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.” Bu sözler cumhurbaşkanımız Erdoğan’a aittir. Alman TV programı da işte bu gaz bombalarının Hitler’in iktidar olduğu dönemlerde Almanya’dan alındığını altında Atatürk’ün imzası olan bir hükümet kararına dayandırarak açıklıyor. Bunun doğru olup olmadığını arşivlere bakmak suretiyle çok kolay tespit edilebilir aslında.

O halde daha önceki yıllarda Dersim Olaylarının bir “dram” olduğunu kabul eden hükümetimiz bu sefer neden bu kadar tepkili? Söz konusu Dersim Olaylarını dillendirmek ve bunun siyasî ayağını ortaya koymak, Atatürk’ün manevî şahsiyetine hakaret olarak ele alınacaksa, o zaman siyaset tarihçilerimizin işi çok zor. Dönemin Dâhiliye Vekili Faik Öztrak’ın imzasını taşıyan resmi bir belgeye göre 1936, 1937, 1938 ve 1939’da toplam 13 bin 806 Alevi öldürülmüştür. Genç-ihtiyar, çocuk-kadın demeden imha edilen, bizim insanlarımızdır. Askerlerimiz, emir üzerine maalesef dağlara sığınan silahsız masum insanları öldürmüştür.

Tek parti dönemine ait bu zulmün karşısında demokratik hükümetler fazla seyirci kalamaz. Özgür ortamın olduğu durumlarda da tarihçilerimiz sesiz kalamaz. Nitekim Erdoğan’ın “Devlet adına özür dilemek gerekiyorsa böyle bir literatür varsa, ben özür dilerim, diliyorum.” sözleri tarihe geçmiştir. Peki masum vatandaşlarımızın öldürülmesinden kim sorumlu tutulacak? Sorumluların listesine başta Faik Öztrak ve Şükrü Kaya olmak üzere dönemin içişleri bakanları, adalet bakanları, Kuvvet Komutanları, Erdoğan tarafından “yüzü kapkara” olarak ifade edilen “Kel Ali” lakaplı Ali Çetinkaya, hem başbakanlık, hem de cumhurbaşkanlık koltuğuna oturmuş olan İsmet İnönü ve Celal Bayar gibi isimler zikredilebilir.

Ama Atatürk’ün burada hiç mi bir sorumluluğu yok derseniz, şahsen susma hakkımı kullanırım derim. Bunu tarihçilerimiz ve hukukçularımız daha iyi bilir, onlar cevap versin. Onlar da cevap veremezlerse gayri ihtiyari olarak yabancı kanallarda çıkan belgesel programlardan doğru veya yanlış, eksik veya çarptırılmış birçok şey zaten öğreneceğiz. Hiçbir tarihî gerçek, ilelebet gizli kalmayacak kadar ölümsüzdür. Geçmişe ait de olsa, istesek de istemesek de, er veya geç, tarihî olaylarla yüzleşeceğiz. Buna hazırlıklı olalım.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.