islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2560
EURO
37,6601
ALTIN
2.914,84
BIST
9.031,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
25°C
İstanbul
25°C
Açık
Salı Çok Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
25°C
Perşembe Çok Bulutlu
26°C
Cuma Hafif Yağmurlu
23°C

Yok Olan Milletler/Toplumlar Ve İlahî Uyarı

Yok Olan Milletler/Toplumlar Ve İlahî Uyarı
A+
A-

Âdem’in çocukları, karşıt cinsler olarak yaratıldı. Hakk Teâla, insanları, tanışmak ve bilişmek için kavimler, kabileler, ırklar ve renklere ayırdı. Bunlar içerisinde en değerli olanlar, Yaratan’a mutlak bir itaat ile boyun eğip kullukta bulunanlardır. (Hucurat, 13)

         İlahî Hitapların ve Kitapların Rehberliği

Farklı farklı imtihanlarla denemek için, Allah, insanoğlunu tek bir toplum olarak varlık âlemine dâhil etmedi. Ama başlangıçta tek bir toplum olan nâs/insanlar, müjdeci ve uyarıcı elçilerin rehberliğine muhtaç olan akıl sahibi varlıktı. O da yetmedi, ilahî hitaplar ve kitaplar, sapkınlığın ve dalaletin ikazcıları oldular.

Azgınlık ve kıskançlık, Hz. Âdem ve Havva’nın “yasak ağacın meyvesini” yemeleriyle başladı. Tövbelerin karşılık bulmasıyla “dünya sürgünü” devam etti. Ancak kıskançlık, Kâbil’in, kan ve can kardeşi Hâbil’i katletmesiyle ortaya çıktı. Anlaşmazlıklar ve haset krizleri, kulları etkilediği gibi, toplum ve milletleri de etkisi altına aldı.

         Kavimler ve Akıbetleri

Azgınlık, isyan, küfür ve şirk, toplumları ve kavimleri yok eden bir zehre dönüştü. Firavun (Mısırlı tebaasıyla) ve Nuh kavmi (İsrailoğulları), Ashâb’r-Res (peygamberlerini yalanlayan ve helak edilen kavim),  Ad kavmi, Semûd kavmi, Lut kavmi, Medyen halkı ve Eykeliler, Ashâbu’l-Karye, Sebe kavmi (Seylü’l-Arim), Ashâbu’l-Cenneh (Bahçe Sahipleri), Ashâbu’s-Sebt (Cumartesi gününün sahipleri), Ashâbu’l-Uhdûd’u (hendek/çukur sahiplerini) yakarak zülmedenler, Tübba’  kavmi (önceleri ateşe tapan bir kimse iken müslüman olmuş ve halkını da müslüman olmaya davet etmişti) ve Ashâbu’l-Fîl’in başına gelenler, gelecek toplumlar için çok önemli ders ve hikmetleri kalp ve zihinlere haykırmaktadır.

Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler” (Yunus, 44)

         Âlemlerin Rabb’ı, azgınlık, isyan ve tuğyanın sonucunda “kuvvetli bir ses ve haykırma”, “büyük bir sel felaketi”, “maymuna ve domuza dönüşme”, “yenilmiş ekin yaprakları haline gelme”, “denizde boğulma”, “dondurucu/şiddetli bir rüzgâr” göndermek, “şiddetli bir gök gürültüsü”, “uğultu yüklü, azgın bir kasırganın” başlarına gelmesi gibi gazaplarla ilahî uyarı ve ikazlar gönderdi.

         İsyan ve Küfrün Temsilcileri

Allah’a karşı nankörlük ve küfrün neticesinde, verimli topraklar çöle dönüştü, eşsiz nimetlerden mahrum kalındı. Cennet misali bahçeler ve sağlam kayalardan inşa edilmiş evler yıkıldı ve yok oldu.

Ant olsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız” (Yunus,13)

İlahî gazap, sadece kavimlere ve toplumlara uğramadı. Kutsî Elçiler’in en yakınlarından da olmak üzere isyankâr ve günahkâr müşrik, münafık ve kâfirleri de helak etti. O isimlerden akla gelenler: Nuh’un Oğlu, Nuh’un Eşi, Lût’un Eşi, Nemrut, Firavun ve İsrailoğulları, Kârun, Hâmân,  Sâmirî,  Bel’âm, Câlût, “Bahçesi (Malı) Helak Edilen İki Adamdan Biri”.

Onlardan (Mekke halkından) önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik” (En’am, 6)

Sapkınlık, şirk ve isyan, bunlarla sınırlı kalmadı. Son Peygamber’in (s) gelmesiyle birlikte, kişiler, kabileler ve inanç toplulukları helak edici ikazlara uğradılar: Ebû Leheb, Ebû Cehil, Velîd b. Muğîre, Nadr b. el-Hâris, Ka’b b. Eşref,  Hristiyan Rahip Ebû Âmir.  Bedir’de öldürülenlere gelince: Ashâbu’l-Kalîb (Mekkeli müşrikler), Medine civarındaki Yahudiler (Benî Kaynuka, Benî Nadîr, Benî Kurayza)

(Hatice Başkaya, Kur’ân-ı Kerim’de Allah Teâlâ’nın Gazabına Uğramış İnsanlar Ve Toplumlar, Harran Üniversitesi SBE (Yük. Lis. Tezi), Şanlıurfa 2007)

         Toplumların İmtihanı

Âdemoğlu, bazı dönemlerde Yaratan’ın emir ve yasaklarına itaat etmedi. “Yasak ağacın meyvesi”, “sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını” yememek, “deveye” zarar vermemek, “inek kesme” emirleri birer imtihan olarak verildi. Ahlâkî sapkınlığın nihaî noktası olan erkeklerin erkeklere yaklaşmaları, (kadınların kadınlara yaklaşmaları) gazaba uğramanın ilahî sebepleri olarak bilinmektedir.

Azanlar, günahlarını çoğaltarak başkalarını da azgınlaştırmayı başardılar. Bununla kalmayarak “hakka tecavüz ve azgınlık” hususunda daha da ileri gittiler ve ihtilaf çukurlarına yuvarlandılar. Allah hakkında tartışmaya başladılar ve azgın şeytanın takipçileri oldular. Onlar “Yaratan’ı görme” veya “meleklerin kendilerine indirilmesi” gerektiği gibi bahanelere sarıldılar. Ancak akıbetleri, dünyada helak olmak; ahirette ise kaybedenlerden olmaktı.

Heva ve heveslerini tanrı edinenler, nefislerinin ve şehvetlerinin esiri olurlar. Onlar, Rahman’ın adalet terazisiyle amellerinin karşılıklarını mutlaka göreceklerdir.

         Bela, Musibet ve Afetleri Tefekkür Etmek

İlahî ikaz ve uyarılar, son bulmuş değildir. Bölgesel ve mevzi afet, deprem ve tufanlar her zaman olabilir ve olmaktadır. Arizî ve semavî her bela, musibet ve afetten sonra, kendimizi ve toplumumuzu göz önüne alarak tefekkür ve tezekkür melekelerimizi harekete geçirmeliyiz. Muhasebe yaparak, yapıp ettiklerimizin Allah’ın gönderdikleriyle uyumlu olup olmadığını düşünmeliyiz. Gerekli dersleri çıkarıp, Allah’ın öğütlerinden nasiplenmeliyiz.

“Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler” (Araf, 34).

“Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz, ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız. İşte bu, Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış bulunuyor.”(İsra, 58)

“Biz zulmetmekte olan nice memleket halkını kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka toplumlar meydana getirdik.” (Enbiya, 11).

Ahlâki düşüklük, zulüm, kötülük, zina, fuhuş, faiz, tefecilik, cinayet, hırsızlık, rüşvet, kumar ve içki gibi şerlerin toplumlarda yaygınlık kazanması, dünyevî ve uhrevî bela ve musibetleri davet eder. Bunlara yaklaşmayan ve şiddetle kaçınan milletler ve toplumlar, iki cihanın mutluluğunu elde ederler.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.