islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5196
EURO
34,8612
ALTIN
2.423,96
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

ZEKÂT İBADETİ ALLAH’IN BİR MUCİZESİDİR

ZEKÂT İBADETİ ALLAH’IN BİR MUCİZESİDİR
21 Nisan 2022 10:30
A+
A-

Mucize arar bazı insanlar. Yüce yaratana inanmak için bir mucize görmek isterler. Hâlbuki etraflarına bakmayı ve de görmeyi bilebilseler ve başarabilseler, karıncasından kuşuna, dağlardan bulutlara, mikroorganizma canlılardan en büyük canlılara kadar milyonlarca mucize görebilecekler ama göremiyorlar. İşte bu gerçekleri göremeyen insanlar için yüce rabbimiz;

Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (Araf 179) buyurmaktadır.

Yüce Rabbimizin bizlere gönderdiği Kur’an-ı Kerim başlı başına bir mucizeyken, kitabımızın bütün ayetleri,  nazil olmasının üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen günümüz sosyal olaylarına dahi çözüm üretme mucizesi taşımakta iken, yeni mucizeler aramak ya da etrafımızda ki sayısız mucizeleri görememek, bu gün dahi on beş asır öncesinin cahiliye olaylarını yaşamamıza neden olmakla kalmıyor, insanlık içten içe çürüyor ve hem maddi hem de manevi açıdan helak olma noktasına gelebiliyor.

Yüce kitabımızın her ayeti bir mucizedir… Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’de 6236 mucize bulunmaktadır da diyebiliriz. İşte bu mucizelerden bir tanesi de Kur’an’ın zekât ve sadaka emirleridir. Zekat ve Sadaka emirlerinin yasal düzenlemesi yapılıp kurumsal hale getirilmesi demek, Müslümanların ve hatta insanlığın sosyo-ekonomik açıdan dirilişine ve huzura kavuşmasına vesile olacak bir mucizedir. Ama dedik ya bu mucizeyi görmek istemeyen o kadar çok insan var ki…

Hatta İslam’da ki zekât ve sadaka müessesesini “sadaka kültürü” diyerek küçümseyen siyasi görüş ve temsilcileri bile var ülkemizde. Bu fikirde olanlara birilerinin, sırf dini kaynaklı diye, zekatın sosyo-ekonomik yönünü görmezden gelmenin, çok sevdikleri ve savundukları laikliğin pragmatik yönünü de ihmal etmek anlamına geldiğini hatırlatmakta fayda var.

Peygamberimiz (sav)’in vefatından sonra, Hz. Ebu Bekir döneminde zekat vermek istemeyen kabileler ortaya çıkmış, ancak Hz. Ebu Bekir bu kabilelerin üzerine giderek zekatları toplatmıştır.

Şunu kesin bir dille ifade etmek istiyorum ki, Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede, zekat sisteminin kurulması ya da oluşturulması, sosyal devlet anlayışına sahip olduğunu söyleyen devletin ve devlet adamlarımızın da görevidir. Şu anda ki hükümetimizin, rabbimizin bir emri olan zekat ve sadakayı kurumsallaştıracak yasal düzenlemeyi yapmaya ve bu gelirleri bir havuzda toplayarak, ayeti kerimede konu edilen sekiz sınıf insana dağıtılması noktasında atılım yapması çokta zor olmasa gerekir.

Neden mi?

Çünkü Yüce rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin. Kendiniz için önceden her ne iyilik yaparsanız, mükâfatını Allah’ın yanında bulacaksınız. Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir.” (Bakara 110) buyurmakta ve otuz iki ayeti  kerimede de zekatı emrederek, İslam toplumlarının sosyoekonomik yapısını sağlam temellere oturtmaktadır.

Muhalefet ve iktidar dahil, kimsenin de İslam’ın emirlerini küçük görmek ve “Sadaka Kültürü” diyerek, zekat müessesesine karşı itibar suikastı yapmasına gerek yoktur. Zira yapılan araştırmalara göre şu anda ülkemizde ortalama 50 milyar Dolar, dünya üzerinde ki İslam ülkelerinin toplamında ise 10 trilyon Dolar zekât hacmi görülmektedir. Bu hiçte azımsanmayacak bir rakamdır. Oysa bu ibadetin yasal zemini hazırlanarak yürürlüğe konulsa ve şu ayeti kerimenin “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslam’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe, 60) bahsettiği sekiz sınıf insana dağıtılsa; ülkemizde ve dünyada büyük bir ekonomik canlılık ortaya çıkacaktır. Çünkü tedavülde olan para, zekât ve sadaka vasıtasıyla ne kadar çok el değiştirirse, piyasada ki ekonomik canlılık o kadar artacak ve hareketlenecektir.

İşte sizlere faiz ve borca dayalı para sisteminden çıkarak zekatı yasal zemine oturttuğunuz taktirde ekonomiyi düze çıkaracak formül budur. Bu formülü hayata geçirdiğinizde yapacağınız tek şey, topladığınız zekatları ayetin bizlere saydığı sekiz sınıf insana dağıtılmasıdır.

Zekat kurumunu “Sadaka kültürü” diyerek azımsayanlara, yukarıda ki meblağları bir kez daha okumalarını ve detaylı bir araştırma yapmalarını salık veriyorum.

İnsanın bu dünyaya imtihan için geldiğini hepimiz biliyoruz. Bazı insanların zenginlikle, bazı insanlarında fakirlikle imtihan olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. “Sen ağa ben ağa, bu sütü kim sağa” misali herkesin zengin olduğu ve çalıştıracak insan bulunamadığı bir toplumu ya da herkesin çalışacak bir iş bulamadığı üretimin az olduğu yani fakir olduğu bir toplumda ki doğacak olan  sorun ve problemleri düşündüğümüzde, zekat ve sadaka kurumunun ne kadarda isabetli bir kurum olduğu ortaya çıkar. 

O halde bu anlattıklarımızdan şu sonucu çıkarmak yanlış olamayacaktır:

“FAKİRİN ZEKAT VE SADAKA ALMAYA İHTAYICI YOKTUR. TAM TERSİ ZENGİNLERİN ZEKAT VE SADAKA VERME MECBURİYETLERİ VARDIR”

Ancak bizim bazı zenginlerimizde maalesef “Bu parayı ben kazandım, bu mal mülk benim” gibi yanlış bir anlayış hakim. Oysa o para ya da mal mülk sana yüce rabbimizin bir emanetidir ve kazandığın o parada geçim sıkıntısı çeken bütün Müslümanların hakkı vardır. Gün gelir yüce rabbimiz, o malı verdiği gibi bizden geri almasını da pekâlâ bilir.

Zekât kurumunun bir mucize olduğunu anlayabilmek ve hatta yaşayabilmek için, hayata geçirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar sivil toplum kuruluşları bu görevi gönüllü olarak üstlenmiş durumda olsalar da zekât verenlerin de zekâtlarını gönüllülük esasına göre vermeleri nedeniyle bu ibadet, kamusal alanda yüce rabbimizin istediği şekliyle, kendi kriterleri üzerine tam manasıyla oturamamaktadır.

Biz yazımızı; “Zekat ibadeti, Allah’ın (cc) üzerimize büyük bir mucizesidir” diyelim ve sözü yine rabbimizin ayetlerine bırakalım:

“Uğrayacakları azaplardan ötürü Allah’a ortak koşanlara yazıklar olsun, zekâtı vermeyenler ve âhirete inanmayanlar da onlardır.”(Fussulet 1)

Namazlarınızı dosdoğru kılınız, zekâtlarınızı da veriniz. Nefislerinizin yararı ve ebedi mutluluğu için verebildiklerinizin Rabbinizin katında karşılığını bulursunuz. Hiç şüphe yok, Allah Zülcelal yaptıklarınızı (kıldığınız namazlar ve verdiğiniz zekâtları ) hayırları görücüdür.”(Bakara 110)

“ İşte kitap; onda asla şüphe yoktur. O, günahtan sakınanlar için bir rehberdir. (Onlar) gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar.” (Bakara 2-3)

Selam, saygı ve muhabbetlerimle….

Şaban DOĞAN