islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3697
EURO
34,9552
ALTIN
2.325,66
BIST
9.080,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Zenginliğe Bağlı Aşırı Özgüven Manevî Bir Hastalıktır

Zenginliğe Bağlı Aşırı Özgüven Manevî Bir Hastalıktır

Dr. Peter Belmi: Özgüveni Yüksek Olan Paralılar Kendilerini Üstün Görüyor

Independent Türkçe’de yer alan bir habere göre, Virginia Üniversitesi’nden öğretim üyesi ve olan Dr. Peter Belmi, “Journal of Personality and Social Psychology” adlı bilimsel bir dergide yazdığı makalesinde zenginlerin, aşırı özgüvenli olmalarına bağlı olarak kendilerini diğerlerinden daha üstün gördüğünü tespit etti. Buna göre üst sınıfa ait zengin kişiler, bilmediği konularda bile konuşurken, yetkin görünebiliyor. İşçi sınıfına mensup fertler ise tevazu ve güvenilirliği esas alırken, üst sınıfların düşüncelerini güvenle ifade edebilmesi, iş görüşmelerinde daha başarılı olmasını sağlıyor.

Zenginliğe Bağlı Aşırı Özgüven Manevî Bir Hastalıktır

Farklı sosyal sınıflar, zenginlik, yoksulluk ve özgüven arasındaki ilişkiye dair çeşitli çalışmalar yapan Psikolog Dr. Peter Belmi, maddî durumu iyi olan kişilerin kendini diğerlerinden üstün gördüğünü, mağrur ve gururlu olduklarını ve bu tutum ve davranışın da zenginliğe bağlı aşırı özgüven ile ilgili olduğunu ortaya çıkarttı. Özgüvenin, kişilere avantaj sağladığı muhakkak. Ancak bu özgüven, maddiyata dayandığı için, sağlanan avantaj da sahte ve geçici olabilmektedir.

Er veya geç, kişinin gerçek yüzü ve yeteneği ortaya çıktığında o avantaj, dezavantaja dönüşmekte ve zengin insan toplum karşısında itibarını yitirmektedir. Böyle durumlarda zenginler, sevimli ve sempatik olmaktan ziyade toplum ve özellikle yoksullar tarafından kıskanılan ve haset edilen sömürücü kapitalistler olarak damgalanabilir. Öyle ise zenginliğin, ahlâkî yönden büyük bir imtihan ve gafil kişiler için gizli bir tuzak olduğunu düşünmeliyiz. Allah, zenginliğin sorumluluğunu yerine getirmeyenler için, tehlikeli bir durum olduğunu bizlere hatırlatmaktadır:

“Onlar, kendilerine verdiğimiz mal ve evlat ile iyiliklerine acele ettiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar işin (bu verdiğimiz dünya nimetleri, onlar için bir imtihandır, fakat onlar) farkında değillerdir.” (el-Müminin: 55-56).

Zenginliğin sosyal ve ahlâkî tuzaklarına düşmemek ve zenginliğin yol açtığı manevî hastalıklardan kurtulabilmek için, bize ve özellikle zengin Müslümanlara düşen görevler nelerdir? İşte size âcizane bazı tavsiyelerim:

Zengin Olanlar Sosyal ve Mütevazı Olmalıdır

Bireysel (mikro) boyutuyla sosyal, “insanî” anlamında algılanacağı gibi, toplumsal (makro) boyutuyla daha çok “topluma yönelik” veya “toplumla ilgili” anlamlarına gelmektedir. Zengin Müslümanlar, kendi dünyalarından (sorunlarından) ziyade başkalarının dertleriyle de yakından ilgilenebilmelidir. Zenginler, manevî yüceliklerini her zaman koruyabilmeli ve cömertliklerinin yanında alçak gönüllü olmaları halinde toplumun en çok sevilen insanları arasında yer alabilir. Sosyal sorumluluk sahibi olmak demek, toplumda yaşayan insanları sevmekle başlar. Bu yönüyle zenginler, toplumda yaşayan ve özellikle mağdur ve yoksul durumda olan insanlara karşı çok şefkatli ve diğerkâm olmalıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim, başkalarının sosyal haklarını koruyanları şu şekilde övmektedir:

“Onlar öyle (yiğit, fedakâr, cömert, sosyal) kimselerdir ki, mallarında isteyen ve (isteyemediği için) yoksun olanların haklarını kabul eder (ve onların haklarını bir tarafa) ayırır.” (Meâriç; 70/24-25).

Zengin Müslümanlar, malın emanetçisi oldukları bilinciyle, tam da bu âyet doğrultusunda hareket ettiklerinde Allah’ın sevgili kulları da olur.

Zengin Olanlar Cömert Olmalıdır

Sosyal mevki ve maddî durumları ne olursa olsun bütün Müslümanlar, topluma karşı kendilerini azamî derecede sosyal sorumlu hissetmelidir. Ne var ki zenginler, toplumsal boyutuyla güzel işler yapma ve hayırda koşma noktasında daha avantajlı bir konumdadır. Başkalarına faydalı olmak isteyen zenginler, hep bu çizgide hareket etmeleri halinde toplumun en hayırlıları arasında yer alabilir. Peygamberimizin (sav) sosyal içerikli tavsiyeleri zenginlerin toplumsal sorunlara karşı daha bilinçli olmalarını sağlayabilir. Sadece şu hadis-i şerif bile, cömert olmanın manevî avantajlarını açıkça göstermektedir:

“Kim mümin bir kardeşinin bir ihtiyacını karşılarsa Allah da onun bir ihtiyacını karşılar. Kim Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun bir sıkıntısını giderir”. (Buhâri; Mezalim: 3).

Cömertçe infakta bulunan zenginler, hem Allah’a, hem de onun mahlûkatına yakın olur. Peygamberimiz (sav), cömert davranan insanları Cennete yakın ve Cehennemden uzak olacaklarını şu hadis-i şerifte belirtmiştir:

“Cömert, Allah’a yakın, insanlara yakın, cennete yakın; cehenneme uzaktır. Cimri, Allah’a uzak, insanlara uzak, cennete uzak; cehenneme yakındır.” (Tirmizî; Birr: 41).

Burada önemli olan, cömertlik duygusunu hiçbir zaman yitirmemektedir. Özellikle gönül dünyası manen zengin olan bir Müslümanın zengin olması halinde de bu gönül zenginliğini koruması durumunda kendisi manevî yönden büyük avantajlar elde edecektir. Bu konuda sahabe Hz. Ebu Zer der ki:

“Resulullah (sav) bana sordu: ‘Ey Ebu Zer! Sence zenginlik mal çokluğu mudur?’ Ben de ‘Evet’ dedim. Resulullah (sav) bu sefer, ‘Pekiyi sence fakirlik, mal azlığı mıdır?’ diye sorunca, yine ‘Evet’ dedim. Resulullah (sav), bunu üç defa tekrarladı ve en sonunda ‘Zenginlik de fakirlikte gönülde olur. Gönlü zengin olanın, dünyada mallarının artması onu daha da zengin kılmaz; ancak kendisini daha da cömert yapar’ dedi.” ( Rûdanî; C. VIII: 366).

Zengin Olanlar Allah Rızası İçin İnfakta Öncü Olmalıdır

İnfak, Allah’ın insanlara az veya çok emanet olarak verdiği mal, mülk ve diğer maddî imkânları O’nun gösterdiği şekilde kendimiz, ailemiz, akrabamız, din kardeşlerimiz ve bütün muhtaç insanlar için harcamaktır. Zenginler, infak, yani sadaka ve hayrat noktasında çok mümtaz vasıflara sahip olabilecek konumdadır. Allah yolunda yapılan infak ve her türlü harcama, hele de bu harcamanın malın sevilen çeşidinden yapılması, bir zengini “birr”, yani “üstün iyilik” derecesine yükseltmektedir. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça birre (iyiliğe) asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız (infak ederseniz) Allah bilir.” (Âl-i İmran; 3/92).

Öyle ise zenginler, infak edecekleri zaman, her zaman en değerli mallarını seçmelidir. İyiliklerini, övgü almak veya toplum tarafından takdir edilmek için yapmamalıdır. Zaten Allah, kimin neyi ve hangi niyetle verdiğini hakkıyla bilendir.

Zenginlerin tek bir gayesi olmalıdır. O da elde ettikleri malı, Allah yolunda sarf etmek ve bu şekilde Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak. Nitekim Allah, Kur’an-ı Kerim’de infak yoluyla manen arınan (temizlenen) ve kendisinden sakınanlardan sıkça bahsetmekte ve kendisi için malını seve seve verenleri överek, özel iltifatlarda bulunmaktadır:

“O (mümin) ki, malını (Allah için) vererek arınır, yücelir. Temizlenmek için malını (Allah yolunda) hayra veren en muttaki (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır.” (Leyl: 17-18).

Ne mutlu o zengin Müslümanlara ki, Allah için içtenlikle ve cömertçe yaptıkları hayırdan dolayı, hem toplum, hem de Allah tarafından sevilir.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.