islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3659
EURO
35,0042
ALTIN
2.325,73
BIST
9.085,30
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
19°C

“AÇ OLAN ‘AÇIM’ DİYE BAĞIRMAZ” SÖZÜ NE KADAR DOĞRU?

“AÇ OLAN ‘AÇIM’ DİYE BAĞIRMAZ” SÖZÜ NE KADAR DOĞRU?
31 Temmuz 2021 10:35
A+
A-

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Habertürk ekranlarında Afşin Yurdakul’un sunduğu programa konuk oldu. Yasin Aktay, canlı yayında “Ben rızka inanırım. Misafir bereketiyle birlikte gelir. Zannetmeyin, bugün böyle açız falan diye insanlar aç değil. Aç olan ‘Açım’ diye bağırmaz. ‘Açım’ diyen genellikle bu işin sömürüsünü yapan insanlardır.” şeklinde konuştu. Bu ifadeler, özellikle AK Parti’ye muhalif olan kişiler tarafından şiddetle eleştirildi. Yoksulluk (Açlık), zenginlik ve aradaki gri alanlar, genellikle bizim ilgi duyduğumuz sosyal konular olduğu için, bu sözleri, uhuletle ve suhuletle ele alma ihtiyacı duydum.

Bir kere ilgili kavramları, güzelce ve yerli yerinde kullanalım. Yoksulluğun değişik dereceleri vardır ve en şiddetlisi de açlıktır. Birinci derecede fakir ve dolayısıyla yardıma muhtaç olarak algılanması gereken bu yoksullar, genelde temel insanî ihtiyaçlarını (beslenme, barınma, giyinme) kendi güç ve gayretleriyle karşılayamamaktadır. Açlık, organizmanın yeterli enerji alamamasıdır. Açlık sınırı, genelde diğer sosyal kesimlerin hayat standardından bağımsız olarak belirlenmekte ve tanımlanmaktadır. Böyle bir duruma düşmüş olan bir kişiye dönük haricî yardım söz konusu olmadığında, bu kişi, belli bir zaman sonra gayr-i ihtiyarî olarak ölüm riski ile karşı karşıya gelmektedir. El-Hak, Türkiye’de açız diyen insanlar, “Üçüncü Dünya” denilen yoksul ülkelerde yaşayan açlardan farklı olarak ölüm riski ile karşı karşıya değildir.

Çünkü her halükârda bizim yoksul veya aç insanlarımız, daha önce bir AK Parti milletvekilinin dediği gibi “kuru ekmek yiyorlarsa demek ki aç değiller” sözü bu anlamda yani ölüm ile burun buruna gelmedikleri yönünde yerindedir. Kuru da olsa ekmekle karnını doyurabilen bir insan açlığını giderebilir. Ama böyle sefil bir durumun, insan haysiyetiyle hiç bağdaşmadığını burada açıkça söylemek isterim. Peki, kuru ekmekle karnını doyuran yoksul bir insanın “ben açım” deme hakkı var mıdır? Elbette vardır. Nitekim aç olduğunu düşünen yoksullar, haklı olarak zaten aç olduklarını her türlü yöntemlerle haykırmaktadır. Bunların içinde ‘Açım’ deyip de bu işin sömürüsünü veya abartısını yapan insanlar var mıdır? Elbette vardır. Yoksulluk kültürü teorileri bunu teyit etmektedir. Ancak, istismarın önüne geçmek çok kolay. Sosyal inceleme raporuyla sosyal yardım için müracaat edenlerin gerçek maddî durumları zaten belirlenmektedir. Şimdi “Aç olan ‘Açım’ diye bağırmaz” sözünün, (istisnalar hariç) toplumsal gerçeklik ve yoksulluk kültürü açısından doğru olmadığını herhalde ortaya koyabilmişimdir. Kısacası, aç olan yoksul, şu veya bu şekilde ‘açım’ der. İşsiz olan bir insan da, şu veya bu şekilde ‘işsizim’ der.

Gerçek Yoksullar (Miskinler), ‘Açız’ Diyemez

Fakat “Aç olan ‘Açım’ diye bağırmaz” sözü, yerli yerinde kullanılmış olsaydı önemli bir manevî ve sosyal hakikat ortaya çıkabilirdi. Hakikaten toplumumuzda gerçek anlamıyla aç veya yoksul olan bir kesim var ki, bunlar asla “açız” veya “yoksuluz” demez, diyemez. Kur’ân-ı Kerim, yani bizzat C. Hak, bu sessiz yoksulları, “açız” diyen diğer yoksullardan ayırt etmek için, “miskinler” olarak tanımlamıştır. Nitekim zekâttan yararlanma hakkına sahip olan yoksul kişiler kapsamına kendini ifade etmeyen/edemeyen, utanmalarından ötürü açlıklarını/yoksulluklarını teşhir edilmesini istemeyen miskinler de girmektedir. İşte ilgili âyet:

“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, miskinler (sessiz yoksullar), zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Fî Sebîlillah (Allah yolunda Olanlar) ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”(Tevbe: 60).

Peygamberimiz (sav), yoksul/aç oldukları halde miskinlerin kendilerini gizlemelerinin sebebini, şahsî karakterleriyle ilgili olduğunu şu hadislerinde açıklamıştır.

“Miskin, kendini bir-iki hurmanın, bir-iki lokmanın geri çevirdiği (kapı kapı dolaşarak) dilenen bir insan değildir. Miskin, ihtiyaç içerisinde bulunduğu halde istemeyen, durumu halk tarafından bilinmediği için yardım edilmeyen, iffet ve nezâfet (temizlik) sahibi mümindir.” (Riyâzü’s-Sâlihin; I: 309).

Peki, kendini gizleyen bu şahsiyetli yoksulları nasıl tespit edeceğiz? Yine bir âyet, âdeta yardımımıza koşmaktadır:

(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen, onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan (devletten) arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (Bakara: 273).

Demek ki “kendini gizleyen yoksul” anlamında miskin, ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan ve hâlini anlayıp kendisine tasaddukta bulunacak biri çıkmayan, buna rağmen kalkıp halktan/devletten bir şey istemeyen vakarlı bir kimsedir. Bu durumda miskinler, yardıma muhtaçlığın dışında ayrı ve kendilerine has güzel vasıflar taşıyan nevi şahsına münhasır fakirlerdir. Allah, bu müstağni insanların mağdur edilmelerine razı olmadığı için, onları da zekât kapsamına almıştır.

Ezcümle Bağlamında Nihaî Bir Değerlendirme

“Aç olan ‘Açım’ diye bağırmaz.” sözü, herkesin bildiği yoksullar için geçerli bir söz değildir. Ancak, bu söz, mutlak anlamda miskinler için geçerlidir. Fakat miskinler “açız” demedikleri için, sosyal devletin bu kesime lakayt kalması asla söz konusu olamaz/olmamalıdır. Çünkü bugün de bu kategoriye giren mutlak manada yoksul ve dolayısıyla yardıma muhtaç miskinler aramızda yaşamaktadır.

Ne var ki bu kişiler, şahsî özelliklerinin bir tezahürü olarak devletin sunduğu kamusal sosyal yardımlardan yararlanmak adına ne ilgili sosyal kurum ve kuruluşlara müracaat eder, ne de dilencilik yapar. Yardım talep etmedikleri için, bu kesimi tamamen kendi hallerine bırakmak, sosyal duyarlı bir toplum/devlet için uygun düşmez. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak, devlet yöneticileri, bu kesime mensup yoksulları en insanî yöntemlerle tespit etmeli ve onları incitmeden sosyal destekte bulunmalıdır.

Bir başka ifadeyle, yoksullukla mücadelede devletlere, Müslüman toplumlarına ve İslâmî yardım kurumlarına bilinen klâsik yardım yöntemlerinin dışında daha farklı ve daha hassas görevler düştüğü ifade edilmelidir. Bu bağlamda zekât ve diğer sosyal yardım kaynakları, sadece yoksulluklarından dolayı sesini alenî olarak duyuranlara değil, hiçbir şey isteyemeyen sessiz/gizli yoksullara da ayrılması zaruridir.

Şimdi Yasin Aktay’a şöyle bir sorum olacak? “Aç olan ‘Açım’ diye bağırmaz.” sözünde zımnî de olsa gerçek açların varlığını kabul eden bir tespit bulunmaktadır. Peki, sizin ifadenizle “açım diye bağırmayan” fakat miskin ahlâkına sahip oldukları için, açlıklarını gizleyen onurlu fakirlere yönelik feraset merkezli bir sosyal yardım politikanız var mıdır?

Prof. Dr. Ali Seyyar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.