
Almanya Kritik Seçimlere Gidiyor: Avrupa’nın Geleceği Belirlenecek
Almanya’nın en önemli seçimlerinden biri
Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya, 23 Şubat’ta kritik bir seçime gidiyor. 85 milyonluk nüfusu ve 4,5 trilyon dolarlık ekonomisi ile kıtanın en güçlü ülkesi, uzun süredir yaşadığı ekonomik durgunluğu aşmanın yollarını arıyor. 59 milyon 200 bin seçmenin oy kullanacağı seçimlerde, 4 bin 506 aday ve 29 parti, Federal Meclis’teki 630 sandalye için yarışacak.
Önde gelen partiler, ekonomiyi canlandırma planlarını seçmenlere sundu. İki yıl üst üste küçülen Alman ekonomisi, yüksek enerji fiyatları ve Çin rekabeti nedeniyle büyük bir sınav veriyor. Sıradaki hükümetin bu daralmayı durdurarak sanayiye ivme kazandırması bekleniyor.
Aşırı sağın yükselişi: AfD ve Alice Weidel faktörü
Seçimlerde en dikkat çeken gelişme, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin yükselişi. Adolf Hitler sonrası en güçlü dönemini yaşayan aşırı sağ, özellikle Doğu Almanya’da birinci sıraya yerleşmiş durumda. AfD’nin başbakan adayı Alice Weidel, kitlesel sınır dışı vaatleri ve Avrupa Birliği’nden ayrılma (GEREXIT) çağrılarıyla öne çıkıyor.
ABD Başkanı Donald Trump ve ekibi, AfD’ye açık destek veriyor. Elon Musk bile AfD mitingine bağlanarak “Ülkesini seven her Alman, AfD’ye oy vermeli” dedi. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada sağcı popülistleri desteklemesi, Avrupa’da büyük tartışmalara yol açtı.
Seçimin favorisi: CDU lideri Friedrich Merz
Seçimde önde gelen isim, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) lideri Friedrich Merz. Anketlerde yüzde 30 oy oranı ile birinci sırada bulunan Merz, göçü sınırlandırmayı, vergileri düşürmeyi ve ekonomiyi kalkındırmak için 50 milyar avroluk yatırım yapmayı vadediyor. Ancak, aşırı sağ ile iş birliği yapmama sözünden cayması büyük eleştirilere neden oluyor.
Merz’in partisi, iç güvenliğe büyük yatırım yapmayı ve ülke çapında gözetleme sistemleri kurmayı planlıyor. Ayrıca zorunlu askerlik hizmetini geri getirme düşüncesi de gündemde.
SPD ve Yeşiller üçüncülük mücadelesinde
Görevden ayrılan Şansölye Olaf Scholz’un partisi Sosyal Demokratlar (SPD), anketlerde yüzde 15 oy oranıyla üçüncü sırada yer alıyor. SPD, altyapı yatırımları için borç freninde reform istiyor ve reddedilen sığınmacıların sınır dışı edilmesini hızlandırmayı planlıyor.
Yeşiller Partisi de SPD ile yakın oy oranına sahip. Robert Habeck liderliğindeki Yeşiller, özellikle fosil yakıt kullanımını azaltma politikasıyla dikkat çekiyor. Ancak bu politikalar, halk desteğinin düşmesine yol açtı.
Ekonomik kriz ve göç en büyük sorunlar
Seçmenlerin en büyük endişesi, ekonomideki durgunluk. Volkswagen gibi dev şirketlerin fabrikalarını kapatma kararı ve işten çıkarmaların artması, Almanya’nın geleceğine dair kaygıları artırıyor. Göçmen karşıtı politikalar da yükselişte. Son dönemde yabancı kökenlilerin işlediği suçların artışı, aşırı sağcı partilere desteği artıran unsurlar arasında.
Koalisyon hükümeti kaçınılmaz görünüyor
Almanya’nın seçim sistemi, aşırı uçların tek başına iktidara gelmesini engellemek üzere tasarlandı. CDU/CSU’nun seçimden birinci çıkması beklenirken, hükümeti kurabilmesi için en az 316 sandalyeye ihtiyacı var. Hiçbir partinin tek başına çoğunluğu sağlaması beklenmiyor. Bu nedenle CDU/CSU ile SPD arasında bir koalisyon hükümetinin kurulması en güçlü ihtimal olarak görülüyor.
Ancak küçük partilerin barajı aşması halinde, mecliste milletvekili dağılımı değişebilir ve üç partili bir koalisyon zorunlu hale gelebilir. Uzmanlar, seçim sonuçlarının ardından hükümetin şekillenmesinin haftalar sürebileceğini belirtiyor.
Türk kökenli adaylar yarışta
Seçimlerde yaklaşık 50 Türkiye kökenli aday bulunuyor. Çoğunluğu SPD ve Yeşiller’den olan adayların, özellikle doğrudan seçilebilecekleri bölgelerde önemli bir şansa sahip olduğu belirtiliyor. Ancak yeni seçim yasasıyla milletvekili sayısının azalması, Türkiye kökenli vekillerin parlamentoya girişini zorlaştırıyor.
Trump yönetimi Avrupa’yı sarsıyor
ABD’nin aşırı sağa verdiği destek, Avrupa’daki merkez partileri zayıflatma çabası olarak değerlendiriliyor. Trump’ın Rusya ile müzakerelere Avrupa’yı dahil etmemesi, Pentagon’un Avrupa’daki Amerikan askerlerini çekme hazırlıkları ve Vance’in AfD lideri Weidel ile yaptığı özel görüşme, Almanya’da büyük yankı uyandırdı.
Münih Güvenlik Konferansı’na AfD’nin davet edilmemesi, Vance’in konuşmasını daha da dikkat çekici hale getirdi. Vance, AfD’ye destek açıklamaları yaparken, diğer partilerin AfD ile koalisyon kurmama kararını eleştirdi. Bu durum, “Vance Münih’te AfD için seçim kampanyası yürüttü” yorumlarına neden oldu.
Almanya’nın kritik seçimleri, Avrupa Birliği’nin geleceğini de doğrudan etkileyecek. Aşırı sağın yükselişi, Avrupa’nın demokratik yapısını ve göç politikalarını sarsabilir. Sonuçlar, sadece Almanya için değil, tüm Avrupa için dönüm noktası olacak.
HABER YORUM
Aslında Avrupa’nın başı dertte…
Trump’ın AB ülkelerini hiçe sayarak Rusya ile müzakerelere Avrupa’yı dahil etmemesi, Pentagon’un Avrupa’daki Amerikan askerlerini çekme hazırlıkları, AB ülkelerini endişelendirmekten ziyade kızdırıyor…
Hele ki Avrupa’da yükselen Irkçılık, bu ülkelerin başına bela olacak düzeye geldi…
Seçim sonuçlarını şimdiden tahmin etmek belki zor ama otoriteler, merkez partilerin oy kaybedeceğini ve AfD’nin yükselişte olduğunu söylüyor…
Ne diyelim?
Bundan sonraki süreçte Avrupa “Kendim ettim kendim buldum” türküsünü çok söyleyeceğe benziyor…
Afrika kıtasını ve 3. dünya ülkelerini sömürerek ekonomisini düzelttiğini zanneden Avrupa’nın, çöküş sürecine girdiğini görmek için müneccim olmaya da gerek yok…