islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5433
EURO
34,9184
ALTIN
2.430,06
BIST
9.709,30
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Askerler bedenen millet de ruhen zehirlenebiliyor

Askerler bedenen millet de ruhen zehirlenebiliyor
28 Haziran 2017 10:53
A+
A-

“Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığında yemekten zehirlenen yüzlerce asker hastaneye kaldırıldı. Manisa”da son 1 ayda askerler dördüncü kez besinden zehirlendi. Zehirlenenlerin sayısı 1046’ya ulaştı. 731 asker gıda zehirlenmesi nedeniyle tedavi görüyor. Kışlaya yemek sağlayan şirketin 21 çalışanı da gözaltına alındı.” (Ajanslar) Askerin moralini yükseltmek için söylenen “Asker acıkmaz, asker uyumaz, asker yorulmaz”gibi gaz verici ifadelere yemek şirketleri bir cümle daha ekledi anlaşılan: “Asker zehirlenmez.”Askerlerden fedakârlık beklendiği için, onları yüceltmeyi amaçlayan bu ifadeler, aslında onu insanî özelliklerden uzak tutan bir anlayışı içeriyor. Askerin vücudu da diğer insanlar gibi çalıştığından, asker de uyuyacak, acıkacak ve acıkınca gıda alacaktı. Gıdalar sağlığa zararlı ise askerler de zehirlenecekti, elbette. Tamam da, aynı askerlerin bir ay içinde 4 defa aynı probleme muhatap olması, ihmalle izah edilemeyecek başka sorunları gündeme getirmesi gerekmez mi?

Yemek Alımını Sürdüren Yöneticiler

Yemek şirketinden 21 kişi gözaltına alınıyor da, sağlıksız yemek yapan o şirketten bu güne kadar yemek alımını sürdürenlere niye ceza verilmiyor? Yemek şirketiyle çalışmaya devam eden yetkililere ceza olarak o şirketten yemek yedirmeli; en az dört defa hastahanelik oluncaya kadar Askerlerle ilgili yeni karar: Eski deyimin yanlış olduğu dört tecrübe ile belgelendi. “Asker de acıkır, asker de zehirlenir, hatta gıda zehirlenmesinden ölebilir. Çünkü asker de insandır.”

“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin!(2/Bakara, 168); “Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.”(16/Nahl, 114).

Temiz olan gıda, sadece hijyenik anlamda temiz değil, aynı zamanda sağlık açısından da zararlı olmayan gıda demektir. Bu gıda zehirlenmesini, çok daha geniş boyutta tüm toplum olarak yaşadığımızın bilmem farkında mıyız?

Mâlumdur ki insan, sadece beden denilen maddî vücuttan ibâret değildir. Onun bir de iç dünyası, rûhî/psikolojik yapısı ve zihnî tarafı var. Tabii, gönlün ve zihnin de gıdaya ihtiyacı… Zihnin, beynin gıdası ilim; ruhun, gönlün gıdası ise ibadettir. Temiz ve helâl olmayan zihnî gıdalarla, yani faydasız, hatta zararlı yayınlarla beynimiz zehirlenir. Allah’a yapılması gereken ibâdet ve aşırı saygıyı başkasına yapan kimse de gönlünü zehirli gıdalarla doldurmuş olur.

Çocuklarının, askerlerinin ve diğer vatandaşlarının gıda ihtiyaçlarını karşılamayan ya da hastalık taşıyan mikroplu gıdalarla onları besleyen devletin, yemek şirketi veya ana-babanın suçluluğu kabul edilir de; midelerinden çok daha önemli olan kafa ve gönüllerini aç bırakan veya ondan daha kötüsü, hastalıklı düşünce ve inançlarla dolduran ya da doldurulmasına sebep olan yetkililer suçlu sayılmaz mı? Askerlerin, gençlerin ve çocukların midesinin doyurulup kafa ve kalplerinin ihmali, materyalistçe bir zulümdür elbet. Nasıl, bakmak zorunda olduğumuz kimselerin midelerini mikropsuz, zehirsiz gıdalarla, dengeli beslenme kurallarına uygun şekilde doldurmak zorundaysak; kafalarına ve gönüllerine giren gıdaları da mânevî yöndeki mikroplardan arınmış, onları zehirlemeyecek ve dengeli beslenmeyi sağlayacak temel gıdalardan seçmemiz gerekmektedir.

Faydasızların Okunması ve Dinlenilmesi de Hasta Eder

Abur cuburla midenin doldurulması gibi, abur cuburların (faydası olmayan eserlerin) okunması veya seyredilmesi de insanı hasta eder. Temel inanç yerine hurâfelerin benimsenmesi de kalbi, yani gönlü hastalandırır. Bazı ana ve babalar, çocuklarına okul ders kitapları dışında kitap almayı, oyuncak almak kadar bile önemli görmüyor; çocuğunun tevhîdî iman ve ibâdet bilincine sahip olmasını, güzel duygularını güçlendirip doğru istikamete yönlendirmeyi kendilerinin en önemli görevleri saymıyor. Kendi çocukluğunda kitapla büyümediği için, çocuklarının kitap ihtiyacını umursamıyorlar.

Okumayanların Canına Okunur

Hâlbuki öyle acâyip bir düzen ve ortamda çocuklarımız hayata atılıyor ki, bu devirde okumayanların, canına okuyorlar. Tabii, neyi nasıl okuyacağını bilemeyenler de, virüslü programların bilgisayarda yaptığı hasardan daha büyüğüne teslim olmuş oluyor. Neye, nasıl ve niçin inanacağını bilmeyen, bu konuda Kur’an adlı temel gıda kaynağından beslenmeyip açlıktan kıvranan ya da abur cubur cinsinden hurafelerle beslenen gönüllerin de sağlıklı işlemesi beklenemez.

Her çeşit ibâdet ve zikir, insanı Rabbine yaklaştırır. Kendisinin O”nun koruma ve gözetiminde olduğu duygusunu verir; bağış umudu güçlenir, gönlü rahat eder, üstüne sekînet ve huzur iner. “Allah”ı çok zikredin; umulur ki bu sâyede kurtulursunuz.”(62/Cum”a, 10).

Rasûlullah (s.a.s.) da, Allah”ı zikretmenin insanın içinde huzur ve sükûnet yaydığını dile getirmiştir: “Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere otururlarsa, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar, üzerlerine sekine (huzur, feyiz) iner…”(Müslim, Zikir 25, hadis no: 2689). Zikir; sadece belirli kelimeleri tekrar etmek değildir. Zikir, esas olarak namaz ve benzeri ibadetlerdir, Kur’an’ı anlayarak okumaktır, Allah’la beraber olmak, O’nu her an hatırında ve gündeminde tutmaktır. Zikirle, imanla beslenmeyen kalp ve fikirle, ilimle beslenmeyen beyin aç bırakılmış demektir. Kur’an’la irtibatı olmayan inançlar da iç dünyamızda gıda zehirlenmesine yol açabilecek sağlıksız gıdalardır.

 Yaratıcımız olarak bizi bizden iyi bilen Rabbimiz, gönlümüz ve onun gıdası hakkında şöyle diyor: “Dikkat edin, kalpler ancak Allah”ı zikretmekle (O’nu hatırından çıkarmamakla, Kur’an okuma ve namaz kılma gibi itaatlerle) doygunluğa ulaşır, huzur bulur.”(13/Ra’d, 28).

Zikir, yani Allah’la birlikte olma, Kur’an’ı anlayarak ve yaşama niyetiyle okuma, ibâdetler; stres ve kaygıyı, kalbin kasvet ve karanlığını giderir. Gam ve kederi, hüzün ve tasayı, gönül darlığı ve can sıkıntısını dağıtır.

 Başta namaz olmak üzere bütün ibâdetler, zikirdir veya zikre yardımcı birer unsurdur. Namaz kılan kişi, namazda, her biri birer zikir olan tekbir getirmekte, Kur”an okumakta, tesbih etmekte, Allah”a hamd ü senâ etmektedir. “… Bana ibâdet/kulluk et; Beni zikretmek için namaz kıl.”(20/Tâhâ, 14).

Zikir çeşitlerinin en üstünü, Kur”an okumaktır. Bu yüzden, kalbin temizlenmesinde, psikolojik problemlerin çözümünde ve iç dünyamızın şifa bulmasında büyük yeri vardır. Yani Kur’an’ı gereği gibi okumak, sadece gıda değil; aynı zamanda ilaçtır, şifa kaynağıdır.

“Biz Kur”an”dan mü”minlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz…”(17/İsrâ, 82). Kur”an, bozuk irâdenin nedeni olan hastalıkları giderir. Kalp düzelince, irâde de düzelir, yaratıldığı hale, fıtrata döner.

Kur’an, gönlü gıdasız bırakmanın sonucunu şöyle açıklar:

 “Kim de Benim zikrimden (Kur’an’dan, namazdan, Allah’ı hatırlayıp mânen O’nunla olmaktan, mânevî gıdalardan) yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir yaşayış (veya geçim sıkıntısı) vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.”(20/Tâhâ, 124). Zikretmeyenler, ya da zikirden yüz çevirerek gönüllerini gıdasız bırakanlar; ebedî açlığa, doyumsuzluğa, mutsuzluğa, sıkıntılı bir hayata ve yalnızlığa mahkûmdurlar.

Gönlü takva gıdasıyla doyuran kimsenin durumu ise şu şekilde ifade edilir:

 “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu, hiç beklemediği, ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.”(65/Talâk, 2-3)

Kendinize iyi bakın; kalbinizi ve beyninizi aç bırakmayın; tertemiz ve sağlıklı doğal (fıtrî) gıdalarla onları besleyin. Küfür ve şirk gibi hastalıklardan sakınmak için tertemiz özelliğe sahip olmayan mânevî gıdalardan uzak durun.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.