Bankalar ve Meyhaneler Görevlerini Yapıyor Ya Camiler?

Ali Rıza Demircan

Ana Problemimiz

Ana problemimiz, bir asrı aşkındır ümmet ve millet olarak iktisadî ve kültürel emperyalizmin egemenliği altında olmamızdır. Bize jakoben laikliği dayattılar. İslâm’ın bütününe talip olmayı Anayasal suç haline getirdiler.

Hakkı Batıl, Batılı da Hak görür olduk. Diyanetimiz, İmam hatip okullarımız, İlahiyatlarımız, cemaat ve tarikatlarımız yani bizler İslâm’ın bütününe değil, parçalarına yapıştık. Parçalar bütündendir ama mucizevî yücelik bütündedir. Bu sebeple parçalar, beklenen kurtarıcı ve geliştirici sonuçları veremiyor.

Girişi uzattık sadede gelelim.

İstanbul Boğazında Tarihi Camimiz

Boğazda tarihi bir caminin yanı başında oturuyorum. Camiimizin bahçesinin 15 metre uzağında bir kamu bankası, 30 metre karşısında ünlü bir özel banka var. Camiimize en fazla yüz metre mesafeli alan içinde bir tekel bayii ve de bir meyhane yer almakta. Şu son dönemde buna bir meyhane daha eklendi. 150 metelik alan içinde ise kaliteli zeytinyağı yanısıra pahalı cins şarap satan bir dükkan açıldı. Bu arada unutmadan kaydedeyim; iki yüz yıllık tarihi olan camiimize 150 metre mesafede bir İlk okulumuz, 250 metre mesafede de bir Lisemiz var.

Hamd olsun sabah namazları cemaatine katılırım. Bu arada namaz kılmayan veya cemaat namazlarına hiç katılmayanların İslâmî ölçülere göre kendilerini sorgulamaları; İslam toplumunun güvenilir bir üyesi olamayacaklarını bilmeleri gereğine de işaret etmiş olalım.

Bir sabah namazı sonrasında -çok yakın geçmişte emekli olan – imamımız açılan meyhane ve şarap dükkanı ile ilgili teessürlerini dile getirdi ve mahalleli olarak bir şey yapamaz mıyız, dedi.

Bankalardan Şikâyet Edeni Görmedim

15 yıldır camiimizin cemaatiyim, bankalardan şikâyetçi imam- müezzin ve cemaat görmedim. Çünkü kimisi emeklisini, kimisi de maaşını bankalardan veya şimdilerde bankalaşan Finans Kurumları’ndan alıyor. Bu sebeple Din görevlilerinin büyük çoğunluğunun banka- faiz karşıtı bir duyarlılığının olmadığı da bilinmektedir.

Oysaki bankalara girip çıkmak bir Müslüman için meyhanelere ve bilmem nerelere girip çıkmak gibi utanç vesilesi olmalıdır.

Meyhanelere Bakış da Yüzeyseldir

Cami görevlileri ve cemaatin Meyhanelere sıcak baktığı söylenemez ama öyle bilinçli bir karşı koyuş da yoktur.

İmamla konuştuğumuz sabah eve dönerken şöylece düşünmeden edemedim; bankalar, meyhaneler ve cami birbirlerine yakın fiziksel daire içinde. Bankalar ve meyhaneler görevlerini yapıyorken camiler niçin yapamıyor?

Rabbimizin insanlığa gönderdiği hayat düzenimiz olan Kur’ân’ın yasaklayıcı üslubunu, uğranılan kişisel ve toplumsal zararları, anlatılması gereken İslamî hakikatlerin gizlenmesi azgınlığını düşünürsek camilerin niçin görevlerini yapamadığını anlayabiliyoruz.

Sömürü Merkezleri Olarak Bankalar Görevini Yapıyor

Bankaların faydalı bazı işlemleri varsa da ana konuları faizdir. Kur’ân’da onlarca haram eylem yasağı vardır ama faiz yasağında kullanılan Allah’a ve Peygamberi Muhammed’e, bir diğer anlatımla insanlığa savaş açma ve onlar tarafından savaş açılma gibi ağır bir üslup, haram kılınan hiçbir sözlü ve fiili eylem için kullanılmamıştır:

“ Ey inananlar, Allah’tan faiz yasağına aykırılıktan korunun, eğer müminler iseniz artık anaparanız dışındaki faiz kısmını bırakın-almayın. Bunu yapmazsanız Allah’la ve Peygamberiyle savaşa giriştiğiniz için Allah’ın ve peygamberinin de size savaş açtığını bilin. Tövbe ederseniz anamalınız sizindir, böylece ne zulmedersiniz, ne zulüm görmüş olursunuz. “ (Bakara 2/278-279)

Faiz insanların kanını emici Cehennemlik bir suç- günahtır. Faiz fakirliği kitleleştiren ve yardımlaşma duygularını da öldüren bir belayı azimdir.

Faizleri ödeyen  faizli borç alan kişiler ve kurumlar olmayıp aldığı mallar aracılığıyla ödeyen halk olduğundan faizli bankacılık tüm tüketiciler yani bütün insanlık için tam bir sömürü kaynağıdır. Bütün dünya ve ülkemiz faiz yoluyla sömürülmektedir.

Kamu ve özel sektörün yani fakir milletimizin ödediği günlük, aylık ve yıllık iç ve dış borç faizlerini ve bu ödenen faizlerle neler yapılacağını bilseydik asıl yerel ve küresel pandeminin Covid 19 değil faiz salgını olduğunu anlardık.

Hal böyle iken bankalar görevini yapıyor; kanını emdiği insanları propagandalarla aldatmaya devam ediyor. Yaklaşık 50 bankası, 10 000 şubesi, 200 000 personeli ile hayatımızı kuşatmayı sürdürüyor.

Şer Merkezleri Olarak Meyhaneler Görevini Yapıyor

Alkollü içkiler, kullarına pek merhametli olan Allah’ın haram kıldığı, Şeytan ameli bir pislik olarak nitelediği bir şerdir. Şeytan alkollü içkiler aracılığı ile insanlar arasında düşmanlık ve kin saçmak, Allah’ın yasalarından ve de namazdan alıkoymak ister:

“Ey İman edenler! Sarhoşluk veren akıcı ve katı maddeler/içecekler, şans oyunları/kumarlar, putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, Şeytan işi iğrenç kötülüklerdendir. O halde onlardan kaçının ki mutluluğa eresiniz!
Şeytan, sarhoşluk verici şeyler ve şans oyunları ile aranıza sadece düşmanlık ve nefret sokmaya ve  sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymaya çalışır. O halde, (artık onlardan ) vazgeçeceksiniz değil mi ? “ (Maide 5/90-91)

Peygamberimizin ifadesiyle bütün şerlerin anası iken ve zararları apaçık iken meyhaneler de görevini yapıyor. Devletin kontrolü ve koruması altında gelişerek, yıldızlı oteller ve restoranlarla çeşitlenerek bankacılıkla at başı büyüyor, örneğin trafik kazalarını, şiddeti, cinayetleri ve boşanmaları çoğaltarak görevini yapıyor.

Hulasa dinimizin ve ortak aklın red ettiği zararlı Münker kurumlar olarak Bankalar ve Meyhaneler görevlerini yapıyor.

Peki Allaha Ait Olması ve İslam’ın Tebliğ Edilmesi Gereken Yerler Olarak Camiler Görevini Yapıyor mu?

Allah’a ibadet edilmesi ve onun yasalarının apaçık olarak tebliğ edilmesi gereken camiler temelde elbette hayır mekânlarıdır. Zamanımızda içlerinde anlaşılmadan Kur’an-ın çokça okunduğu ama Kur’ânın bildirdiği yaşam ölçülerinin büyük ölçüde  gizlendiği, örneğin başta faizin ve alkolü içkilerin haramlığının gereğince açıklanmadığı ve onlarla mücadelenin gerekliliğini anlatılmadığı camiler görevini yapamıyor. Jakoben laik düzenin merkezi hutbelerle kültürel çerçevesini belirlediği işlevsiz halini sürdürüyor. Görevlileri de ruhbanlaşıyor.

Bankalar ve meyhaneler görevini yaparken işlevsiz bırakılan camiler dev bütçelerle fizik varlıklarını koruyup artıyor ama ruhunu koruyamıyor. Mescid-i Zırar /zarar verici olma tehlikesi de giderek büyüyor. (Mescid-zırar için bak. Tevbe 8/107)

Süleymaniye ve Selimiye’leşse de camiler estetik taş ve ahşap yığınıdır. Onları işlevsel kılarak hayatımızın merkezine taşıyacak müminlerdir. Onlar da ruhbanlaşan maaşlı kadrolar değil Rabbimizin vasıflarını şöylece açıkladığı müminlerdir:

“ Allah’a özgü olan camileri ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve yalnızca Allah’a karşı saygıs-korkusu olanlar işlevsel kılabilir. İşte ancak böyleleri doğru yola olduklarını umabilirler.” (Tevbe 9/18)