islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5501
EURO
34,8968
ALTIN
2.425,49
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C

Batı merak ediyor: İslâm dünyası nereye gidiyor?

Batı merak ediyor: İslâm dünyası nereye gidiyor?

Günümüzde İslâm coğrafyasındaki toplumsal gelişmeleri dünden bugüne takip eden birçok gayri-müslim bilim insanı, muhabir ve oryantalist vardır. Bunlardan birisi 1966 doğumlu Dr. Kersten Knipp isimli yazar ve muhabirdir. “Neue Zürcher Zeitung” gibi birçok gazete, dergi ve yayın kuruluşu için çalışan Dr. Knipp, bir Ortadoğu uzmanıdır ve Arap dünyasını yakından takip etmektedir. 2016 yılında yayınlanan “Sinirli Doğu: Arap Dünyası ve Modernite” (Nervöser Orient: Die arabische Welt und die Moderne) kitabında Avrupa Kolonializmin etkisinden bir türlü kurtulamayan İslâm âleminin gelenek ile modernizm arasında kaldığını tarihî gelişmeler ekseninden ele almaktadır (1).

Dr. Knipp, Almanya’nın Bonn ve Berlin kentlerinden yurt dışına 30 farklı dilde radyo, televizyon ve internet üzerinden yayın yapan “Deutsche Welle” isimli medya kuruluşuna 12.02.2021 tarihinde “İslâm Dünyası: Dindarlık Geriliyor mu?” (Islamische Welt: Religiosität auf dem Rückzug?) başlıklı yazısında birkaç örnek İslâm ülkesi üzerinden Müslümanların dindarlık anlayışındaki değişimi ve sonuçlarını değerlendirmektedir (2).

(Dr. Kersten Knipp)

Burada Dr. Knipp’in yazısının önemli kesimlerini, yorum yapmadan, mirathaber okuyucularımıza aktarıyorum. Böylece Batı’nın İslâm coğrafyası hakkındaki tespitlerini öğrenmiş oluruz, ne düşündüklerini ve bu bağlamda ne temenni ettiklerini de ferasetimizle inşallah anlamış oluruz:

Modern Dünyada Müslümanlar İslâm’dan Uzaklaşıyor

“İslâm ülkelerinde yerleşik dinî kurumların ekseriyeti otoriter devletlerin himayesi altında faaliyet göstermektedir. Bu durum azınlıkta olan Hristiyan cemaatler için de söz konusudur. Dolayısıyla hemen bütün dinî kurumlar, endirekt de olsa bağlı oldukları hükümetlerin siyasî gücüne destek vermektedir. Bölgenin otoriter hükümetleri, sadece dinî hayatı değil aynı zamanda medya ve eğitim sistemini de kontrol etmektedir. Buna rağmen son yıllarda yapılan anketlerden elde edilen bilgilere göre toplumun gittikçe sekülerleşme (dünyevileşme/modernleşme) eğilimine gittiği görülmektedir. Bununla birlikte halkın önemli bir kesimi, dinî-siyasî kurumların reforme edilmesinin talep etmektedir.

İran’da yapılan son anket de benzer bir sonuç göstermektedir. Hollanda-Utrecht Üniversitesine bağlı “Group for Analyzing and Measuring Attitudes in Iran/GAMAAN (İran’daki Görüşleri Analiz ve Ölçme Grubu) isimli bir Kamuoyu Araştırma Enstitüsü, İran’da yaşayan 19 yaş ve üzerinde olan ve okuma-yazma bilen 40 bin kişi üzerinde bir anket yapmıştır. Ankete katılanların % 47’si kendilerini dindar olarak tanımlamamıştır. Gerçi % 78’i Allah’a inandığını söylemiş ancak bunlardan sadece % 32’si kendileri Şii Müslüman olarak tanımlamıştır. Bunun yanında İranlıların % 9’u ateist, % 6’sı agnostik, % 8’i Zerdüşt olarak kendini tanımlamış ve % 7’si ise spritüel akımlara inandığını söylemiştir.

Anketi yürütenlerin başında felsefe ve dini araştırmalar bölümü öğretim üyesi Dr. Pooyan Tamimi Arab’ın (3) değerlendirmesi şu şekildedir: ‘İran toplumu büyük değişimler geçirdi. Okuryazarlık oranı inanılmaz şekilde arttı, şehirleşmede büyük ilerlemeler kaydedildi, ekonomik gelişmelerin geleneksel aile yapılarına etkisi oldu, ayrıca dijital altyapı da Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslanabilir durumda. Öte yandan doğum oranları da geriledi.’

(Dr. Pooyan Tamimi Arab)

Dr. Pooyan Tamimi Arab, ayrıca şu değerlendirme bulunmaktadır: “İran toplumunda sekülerleşme eğilimi artmakta ve (İslâm dışı) değişik inançlara yönelmeye yönelik de bir artış izlenmektedir. Bu gelişmenin bir sebebi de devlet ile dinin birbirine karışmış olmasıdır. Halkın ekseriyeti halen dindar olduğu halde kurumlaştırılmış din, dindarlıktan bağımsız olarak toplumda rahatsızlık meydana getirmektedir.’

(Prof. Dr. Ronald Inglehart)

Değerlerin değişimi ve post-modernite üzerine ciddi çalışmalarda bulunmuş olan Michigan Üniversitesi’nde siyaset bilimci ve küresel sosyolog, 1934 doğumlu Prof. Dr. Ronald Inglehart, “Dinin Ani Düşüşü: Buna Sebep Nedir, Bundan Sonra Ne Olacak?” (Religious Sudden Decline: What’s Causing it, and what comes next?) kitabında dünya nüfusunun yüzde 90’ını içeren altı yerleşik kıtada 100’den fazla toplumun tutum ve davranışlarını 1981 ile 2020 yılları arasında incelemiştir. Vardığı sonuç: Allah’a inanmanın önemli olmadığını söyleyenlerin sayısında hızla bir azalma vardır. Tespitlerine göre sekülerleşme, belirli bir şablona göre ortaya çıkmaktadır. Buna göre bir ülke ne kadar güvenli ise insanlar da o derece seküler olmaya meyyaldir. Bu süreçte insanlar, bir inanç olarak din ile bir mezhepsel/kurumsal sistem olarak din arasındaki farkı gördükçe reform talebi de artmaktadır. Ne var ki reform talepleri, her ülkede hoş karşılanmamaktadır.

Kaldı ki dinî yorumlama tekeline sahip olan İslâm coğrafyasındaki hükümetler, dinin etkisini kendi sınırları dışında da bir araç olarak kullanmaya devam etmektedir.

(James Dorsey)

Singapur’da Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nde bağlı Uluslararası Araştırmalar Okulu’nda ders veren Ortadoğu uzmanı ve gazeteci James Dorsey de bu bağlamda hükümetlerin bu reform çağrılarına karşı farklı şekillerde yaklaştığının altını çizerek, şöyle bir yorum yapmaktadır: ‘İnançtan vazgeçme eğilimi, İran ve bölgedeki rakipleri Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) çabalarına ters düşmektedir. Bu ülkeler, rekabet halinde Müslüman dünyasının lideri olmak ve dini yumuşak bir güç (soft power) olarak kullanmak için birbirleriyle yarışmaktadır’.

İslâm ülkeleri, toplumsal değişimin karşısında farklı çözümler ortaya koymaktadır. Mesela Birleşik Arap Emirlikleri, alkollü içki tüketim yasağını kaldırdığı gibi nikâhlı olmayan çiftlerin birlikte yaşamalarına da izin verdi. Suudi Arabistan’da ise ateizm, halen terörizmin bir türü gibi algılanmaktadır.

(Raif Bedevi)

Bu bağlamda James Dorsey, Suudi Arabistan’nın din konusunda farklı düşünenlere karşı sert tavrını örnek olarak göstermektedir. Bu bağlamda Dorsey, 1984 doğumlu Suudi bloger ve aktivist Raif Bedevi‘yi hatırlatmaktadır. Raif Bedevi, sosyal medya üzerinden ‘Suudi vatandaşların İslâm’a bağlı kalmaya neden zorunlu olduğu’ sorusunu alenî olarak yöneltmiş ve İslâm’ın hayata dair bütün sorulara cevap veremediğini iddia etmiştir. Suudi Arabistan’ın reform çabalarına rağmen bu gibi açıklamalar halen suç olarak görülmektedir. Raif Bedevi de bundan dolayı İslâm’a hakaretten ötürü 10 yıl hapis ve bin kırbaç cezasına çarptırılmıştır.”

Velhâsıl-ı Kelâm

Raif Bedevi hakkında ben de kısa bir bilgi vereyim: Hakikaten Bedevi, 2012’de “elektronik kanalla İslam’a hakaret” suçundan tutuklandı ve dinden dönmeyi de içeren çeşitli suçlamalarla mahkemeye çıkarıldı. 2014’te cezası, 10 yıl hapis ve 1000 kırbaca çıkarıldı. Kırbaçlama 20 hafta boyunca gerçekleştirilecekti. İlk 50 kırbaç 9 Ocak 2015’te uygulandı. Dış tepkiler yoğunlaşınca ikinci kırbaçlama, resmî açıklamalara göre sağlık sebebiyle cezası sürekli olarak ertelendi. Eşi İnsaf Haydar, Suudi Arabistan’da baskı altında olduğu gerekçesiyle Kanada’ya sığınmış ve eşi için insan hakları bağlamında mücadele vermektedir.

İslâm’ı olduğu gibi ne kendi hudutları içinde yaşatabilen, ne de çağdaş dünyaya taşıyabilen despotik devletler, aslında kendilerinin sebep olduğu sekülerleşme sorununa karşı tek çare olarak inanç bunalımı yaşayan kişileri cezalandırmanın dışında tatmin edici akli selime dayanan alternatif bir yaklaşım sergileyemedikleri sürece çağdaş medeniyet açsından kendini üstün gören Batı’dan insan hakları ekseninde ihtar almaya ve Hak din olan İslâm’ın reforma ihtiyaç duyduğunu iddia etmeye devam edecektir.

Prof. Dr. Ali Seyyar

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.