islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5811
EURO
35,0501
ALTIN
2.456,24
BIST
9.814,70
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

BENİM AKLIM DA ALLAH’IN VE AHİRETİN YOKLUĞUNU ALMIYOR

BENİM AKLIM DA ALLAH’IN VE AHİRETİN YOKLUĞUNU ALMIYOR
19 Ağustos 2021 10:23
A+
A-

Şaşıyorum şu inkârcıların aklına. Allah onlara, kendisini bulsunlar, iki dünyanın saadetini kazansınlar diye akıl denilen bir alet vermiş; onlar, o aletle Allah’ı inkâr ediyorlar? “Sen misin bana bu iyiliği yapan, ben de seni inkâr edeyim de gör” dercesine. Allah’ı ikrar aletini, Allah’ı inkârda kullanmak ne büyük nankörlüktür! Nasıl oluyor da Allah’ın varlığını akılları almıyor, şaşıyorum.

Halbuki benim aklım da Allah’ın yokluğunu almıyor. Usta olmasa eser olur mu? Allah olmasa kâinat olur mu? Basit bir insan maketi, ustasını gösterir de şu muhteşem ve mucize bir varlık olan canlı ve akıllı insan yaratanını göstermez mi?  Akıllı telefon beni bir usta yaptı, der de her türlü sesi tanıyacak kabiliyette yaratılan kulak beni biri yaptı demez mi? Akıllı telefon beni bir usta yaptı, der de akıllı insan beni Allah yarattı demezse bu aklın sahibi cenneti bulabilir mi?

Ben, beni yaratanı, kâinatı yaratıp benim yaşamama uygun hale getireni nasıl inkâr edebilirim? Ona şükür ve teşekkür etmeden nasıl durabilirim ve nasıl huzur bulabilirim. Hangi padişahın sarayında padişahı inkâr edeni rahat bırakmışlar? Hangi işyerinde, işyeri sahibini inkâr eden hatta hakaret eden birilerinin çalışmasına izin verirler. Bana söyleyin lütfen.

İnkârcı diyor: “Her şeyi Allah yapıyor, yaratıyor, her şeyle her an ilgileniyor, ama yorulmuyor, bir iş bir işe engel olmuyor, hem her yerde hazır ve nazır, ama hiçbir yerde değil, diyorsunuz. Akıl bunları alır mı?

Cevap: Akıl asıl bunu alır. Elektrik bir anda çok yerde, çok değişik işler yapıyor: Ütüyü çalıştırıyor, yemek pişiriyor, çay yapıyor, türlü türlü makineleri çalıştırıyor. Bir iş bir işe engel oluyor mu? Hayır. Güneş milyarlarca çiçeğe, böceğe, varlığa aynı anda ışık ve ısı veriyor. Yani aynı anda hepsiyle ilgileniyor. Bir iş bir işe engel oluyor mu? Hayır. Allah’ın yarattığı elektrik ve güneşte bu kabiliyet olursa, bunların yaratıcısı olan Allah’a her şeyi bir anda yaratmak, yarattığı her şeyle her an ilgilenmek hiç ağır gelir mi? Gelmez.

İnkârcı diyor: “O her an bir işte ve iş başında”[1][1] diyorsunuz, ama hiçbir iş başında ben onu göremiyorum.”

Cevap: Zaten Allah’ın özelliği bu: Görünmeden iş yapmak. Elsiz tutmak, dilsiz konuşmak, gözsüz ve ışıksız görmek, kulaksız işitmek Allah’a ait bir özellik bunlar. O da bunlara muhtaç olsaydı, Samed[2][2] olmazdı. O, öyle özelliklere sahip ki bir şeyin olmasını istediği zaman Kur’an’ın ifadesiyle ona “ol” demesi yetiyor. O şey, hemen oluverir.[3][3] Zamana, mekâna, malzemeye ihtiyacı yoktur Onun. Yorulması da yoktur. Dinlenmeye ihtiyacı da yoktur Onun. Çünkü Onun kudreti sonsuz. Kudreti sonsuz olan yorulmaz, dinlenmeye ihtiyaç duymaz.

O her yerde hazır-nazır, ama hiçbir yerde değil. Bedeni ayakta tutan ruh gibi. Ruh bedenin her yerindedir, ama hiçbir yerinde değildir. Bedende elinizle neyi tutarsanız o ruh değildir.

Aklım ahiretin yokluğunu da almıyor. Bu dünyanın fani ve ölümlü oluşu, ahiretin varlığına en büyük delil. Bu dünyadan kıyaslanmayacak derecede mükemmel başka bir dünya olmasaydı, neden insanlar bu dünyadan alınıp götürülmeliydi ki? Bu dünya, bizi ahirete götüren bir gemi. Aynı zamanda bu gemi bir sınav salonu. Bu gemi sayısız nimetlerle dolu. Ama her şey bu gemide tadımlık. Sağlık tadımlık, gençlik tadımlık, evlenmek tadımlık, yemekler tadımlık. Allah haber veriyor: Bu yüzer-gezer evinizi ve içindeki lezzetleri, nimetleri ebedî sanmayın, yolcu olduğunuzu unutmayın. Ebedî eviniz önünüzde. Bu gemide düzgün yaşarsanız, haram ve helallere dikkat ederseniz selamet sahiline çıkacaksınız, ebedi evinizde sonsuz tatil yapacaksınız. Düzgün yaşamazsanız, geminin sahibine isyan ederseniz gemiden iner inmez cezaya çarptırılacak, Yine ebedî evinizde hapishaneye atılacaksınız.

Bu hayatın sonunda ebedî vatanımız olan ahiret olmasaydı, iyi olup iyi yaşayanlara bir mükâfat yurdu yani cennet, kötü olup kötü yaşayanlara bir ceza yurdu yani cehennem olmasaydı, bu dünyaya gelmek te, yaşamak ta azap olurdu. Neden? Çünkü bu dünyada yaşlanmak, çekilmez hale gelmek var. Amansız hastalıklar var, bela ve musibetler var, savaş var, kıtlık var, yokluk var. Sonunda da ve beklenmedik bir anda bu güzel dünyayı ve sahip olduğumuz her şeyi bırakıp gitmek var. Bu varların varlığı, bu yolculuğun sonunda, ahirette mümine ebedî cennet, kâfire de ebedî cehennem olacak.

Benim aklım ahiretin yokluğunu, öldükten sonra dirilmemeyi de almıyor. Ahiretin varlığına ve öldükten sonra tekrar dirilmeye en büyük delilerden biri de iyilerin iyilikleri, kötülerin kötülükleri ve zulümleridir. Eğer ahiret ve öldükten sonra dirilme olmasaydı, iyilerin iyilikleri boşa gider, kötülerin de kötülükleri ve zulümleri yanlarına kalırdı. Bu sonuç için bu fani dünyaya gelinmez. Bu sonuç için bu evren yaratılmaz ve bu muhteşem, muntazam, mümtaz, müzeyyen, mükemmel düzen kurulmaz. Ahiret olmasaydı bu önemli kâinat israf olurdu.

Toprak öyle mübarek bir nimet ki oraya yaşlı giren genç çıkıyor, eski giren yeni çıkıyor, az giren çok çıkıyor, ölü giren, diri çıkıyor. Toprağa ne girdi de daha mükemmel çıkmadı? Toprağa atılan buğdayı çürütüp başağa dönüştüren Allah, tavuğun altında yumurtayı çatlatıp civcive dönüştüren Allah, çiçeği arının karnında bala dönüştüren Allah, samanı, otu, ineğin karnında süte dönüştüren Allah, ölen ve toprağa verilen insanı hiç zayi eder mi? Gülün tohumunu toprağın altında kaybetmeyen Allah, öldükten sonra toprağa verilen gül gibi insanları hiç kaybeder mi? Kalkmamak üzere yatırır mı? Hz. Muhammed (s.a.v) ve sahabesi gibi gülleri mükafatsız, Ebucehil, Ebuleheb, Firavun ve Nemrut gibi dikenleri ve zalimleri de cezasız bırakır mı?

İşte böyle. Benim aklım ahiretin yokluğunu almıyor. Benim aklım iman esaslarının hepsine inanmakla nurlanıyor, huzur buluyor. Aklım, imansız, ibadetsiz, namazsız, niyazsız, şükürsüz, teşekkürsüz, hayırsız, hasenatsız, bencil, egoist, ve narsist yaşamayı almıyor. Her müminin imanı da böyle.

İmanı bize sevdiren, onunla kalplerimizi süsleyen, küfrü, günahı ve isyanı bize çirkin gösteren Allah’a[4][4] sonsuz hamd ü senalar olsun. Bu hususta biricik önderimiz, örneğimiz, liderimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v) sonsuz salat ve selam olsun. Allah’ın rahmet ve bereketi onun izinden giden siz sevgili okurlarımızın, bütün mümin kardeşlerimizin üzerine yağsın. Allah inkârcılara da hidayet ve İslam’la şereflenmeyi nasip eylesin.

[5][1] Rahman, 55/29

[6][2] Samed, her şey Ona muhtaç, O hiçbir şeye muhtaç değil demektir. İhlas, 112/2

[7][3] Yasin, 36/82

[8][4] Bkz. Hucurat, 49/7

Dr. Vehbi KARAKAŞ

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar
  1. Kavramına sahip olunmayan şey görülemez. Nasıl ki teleskop olmadan uzak cisimler, mikroskop olmadan küçük cisimler çıplak göz tarafından görülemez ise, aklın gözü olan, ona teleskop ve mikroskop hizmeti veren kavramlar olmadan da akıl göremez; öte bir deyişle, akıl yalnızca kavramına sahip olduğu şeyi görebilir.
    https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=610887739362631&id=100013242319421