islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3241
EURO
35,1067
ALTIN
2.300,79
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Bir Ârife Soralım: İhlâs Nedir ve Nasıl Ölçülür?

Bir Ârife Soralım: İhlâs Nedir ve Nasıl Ölçülür?

Soru: Hocam! Salgın hastalık sebebiyle çoluk çocuk evden pek çıkmadığımız için, son haftalarda çok kitap okudum. Okuduğum bazı kitaplarda ibadetlerimizin ihlasla yapılması öneriliyor. İhlâs tam olarak nasıl yerine getirilir, ne zaman ihlasın varlığı belli olur?

Ârif: Müslümanın Allah’a karşı görev ve sorumluluklarını, O’nun bir emri olduğu manevî bilinci ile benimseyerek, samimiyetle yerine getirmesi ile ihlâsın varlığı ortaya çıkar. Bu doğrultuda kulluk vazifesini ve ibadetlerini seve seve yapan bir Müslümanın tek gayesi, O’nun hoşnutluğunu kazanmak ve O’nun uhrevî teveccühlerine yönelmektir.

Soru: Yani anladığım kadarıyla ihlâs, ancak iyi niyet ve temiz bir kalple yapılan bütün güzel amellerdir. Doğru mu?

Ârif: Evet. Nitekim Peygamberimiz (sav) de senin tespitlerine teyiden şöyle buyurmaktadır: “Allah, sizin suret, şekil ve dış görünüşlerinize değil, kalblerinize va kalbî temayüllerinize bakar.” (Müslim, Birr: 33).

Soru: Hocam! Az amelle de ihlâs sağlanabilir mi?

Ârif: Az da olsa sürekli olarak yapılan ibadetler ve salih ameller makbuldür. Yeter ki az da olsa yapılan ameller hep ihlâs bilinciyle yapılsın zira Allah, sadece amelin halis olanını kabul eder.

Soru: İhlaslı olup olmadığımızı nasıl anlayabiliriz?

Ârif: İhlâslı olup olmadığını ve hatta ihlâsta hangi mertebede olduğunu anlaman, belli süre içinde her zaman pek kolay olmaz. Ancak şu kadarını bil ki insanlardan gördüğün iyilik ve kötülük senin Hakk’a muhabbetini değiştirmiyor, gönlünün safası bozulmuyor ve ibadetlerini terk etmiyorsan inşallah ihlâs çizgisinde ilerliyorsun demektir. İnsanların gaflet veya nahoş hallerine bakarak, kendinde bir üstünlük görürsen ihlâs nurun kaybolur. Musibetlerin hikmetini anlamadan hayata küsersen ve ibadetlerinden soğursan da ihlâsını yitirirsin. Her halükârda seni kötülüğe itmek isteyen Nefs-i Emmâre’ye hiçbir zaman uyma, işte o zaman ihlâsını koruyabilirsin.

Soru: Nefsin derecelerine dair Kur’ân’da bilgiler var mıdır?

Ârif: İslâm âlimleri, bunun üzerine araştırmalar yapmıştır. Buna göre yedi nefs derecesi, Kur’ân’da geçen bazı âyetlerde mevcuttur. Mesela Sûre-i Yûsuf’ta geçen âyet Nefs-i Emmâre’ye, Sûre-i Kıyâme’de geçen âyet Nefs-i Levvâme’ye, Sûre-i Şems’de geçen âyet Nefs-i Mülhime’ye, Sûre-i Fecr’de geçen âyetler sırasıyla Nefs-i Mutmainne’ye, Radıyye’ye ve Mardıyye’ye işaret etmektedir.

Soru: Hocam! Nefsin kötülüklerinden kaçınmak ihlâslı olmamızı sağlıyor. Peki, ihlâsın bir ileri derecesi de var mıdır?

Ârif: İhlâsın ileri dereceleri, nefis mertebelerindeki ilerlemeye bağlıdır. Mesela günahlarından ötürü pişmanlık duyan bir Müslüman, Nefs-i Emmâre’den kurtulup Nefs-i Levvâme’ye yükselir ve burada da tövbe ve istiğfara devam eder, ibadetlerini aksatmaz, günahlardan sakınır ve bazı nefs mücâhedelerinde bulunursa Nefs-i Mülhime mertebesine ulaşabilir. Bu mertebede bir Müslüman, Allah’ın lütfuyla hayır ve şerri hassas bir surette ayırt edebilme ve kötü duygularının aşırılıklarına direnebilme dirayetine kavuşur. Gafletten iyice uzaklaştığı için, imanın hakikatlerini ilham yoluyla kalbinde hissedebilir.

Soru: Peki Sûre-i Şems’de geçen Nefs-i Mülhime ile ilgili âyette bu bilgiler mi veriliyor?

Ârif: Mülhime’ye işaret eden mezkûr sûrenin 8. âyetinde pek çok ilahî sır vardır. Allah, ilgili âyette şöyle buyurmaktadır: “Fe-elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ.” Mealen, “Sonra (her nefse) fücurunu (günahlarını, kötülüklerini) ve takvasını (küfür ve kötülükten sakınma çarelerini) ilham eden (öğreten yüce Rabbe yemin olsun ki).” Dikkat edersen takva, fücurdan sonra gelmektedir.

Soru: Bunu nasıl değerlendirmek lazım?

Ârif: Nasıl ki Kelime-i Tevhid’in başında “İlahlar yoktur” denilip daha sonra “Ancak Allah vardır” deniliyorsa bu âyette de ilk önce fücur zikredilip ancak bu günahlardan geçenlere takva verileceğine işaret vardır. Dolayısıyla ihlâsın bir ileri derecesinin de takva olduğunu söyleyebiliriz.

Soru: Takva tam olarak ne anlama geliyor? Nedir takva?

Ârif: Takva, Müslümanın şeytanın vesveselerinden Allah’a sığınarak, ahirette kendisine zarar verecek her türlü çirkin işlerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak salih amellere sarılmasıdır. Bu doğrultuda takva, Allah’tan uzaklaştıran her şeyden kendini korumak, kalbini tırmalayan, kendisini huzursuz eden şüpheli şeylerden şiddetle kaçınmak demektir. Mülhime makamında olan bir Müslüman, Allah’tan başka sevilecek ve meyledilecek başka bir varlık olmadığı şuuruyla O’ndan çekinir ve utanır. İşte bu Mülhime makamında olan Müslümanın kalbinde Allah aşkı zuhur ederse artık buradan merhale merhale manevî yolculuğuna devam eder.

Soru: Hocam! Nefis ve Rabbini tanıma bağlamında ihlâs ve takvaya işaret eden şöyle bir söz var: “Kim nefsini bildi, Rabbini bildi.” Buna ne dersiniz?

Ârif: Arapçası “Men arefe nefsehu, fekad arefe Rabbehu” olan bu söz, söylediğin manaya gelir ama bunu yanlış yorumlamamak gerekir. Bu sözden “Rabbin tecellileri tamamıyla nefsindedir.” anlamına gelmez bilakis burada kişiye lazım olacak ilk şey, nefsinin aczini bilmesidir. Nefsinin aczini bilmeyen, ona güvenen ihlâs ve takva sahibi olamaz.

Soru: Hocam! Bir dua ile sohbetimizi tamamlayalım mı?

Ârif: Kendisini bize bildirdiği ve zevkle “Allah” deme imkânı verdiği için, C. Hakk’a hamd ü senâ olsun. Onun ümmeti olmamız hasebiyle Peygamber Efendimiz bizlerden şikâyetçi olmasın, ümmetin aciz fertleri olarak Livâü’l-hamd’ı altında toplanmak bizlere müyesser kılınsın. Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtuhû.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.