
Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid, 1907’de tahta çıkışının 30. yılı sebebiyle Kudüs’te bir saat kulesi yaptırdı. Yafa Kapısı yakınında yükselen bu kule, Kudüs’teki Müslüman nüfusa zamanı düzenli takip etme imkanı tanıdı. Saat, Kudüs Müftülüğü kayıtlarına göre Osmanlı modernleşme sembollerinden biri sayılıyordu. Kule, Kudüs belediye binasına bitişik olarak inşa edildi. Osmanlı arşiv belgeleri, saatin imalatının İstanbul’da yapıldığını ve deniz yoluyla Yafa Limanı’na oradan da Kudüs’e taşındığını göstermektedir (BOA. Y.PRK. UM., 82/80).
9 Aralık 1917’de İngiliz General Edmund Allenby Kudüs’e girdi. İngiliz yönetimi, Kudüs’te Osmanlı’yı hatırlatan sembolleri sistemli biçimde sessizleştirdi. Filistin Arşivi’nde yer alan İngiliz askeri idaresi raporlarına göre saat kulesinin mekanizması durduruldu ve bakımının yapılmasına izin verilmedi. 1922 tarihli Filistin Mandası raporları, İngilizlerin “şehirde gereksiz gürültü çıkaran” bu saati çalıştırmama kararı aldığını belgelemektedir (UK National Archives, CO 733/31).
Kudüs’teki saat kulesinin susturulması, aslında Kudüs’teki Osmanlı kimliğinin de susturulması anlamına geliyordu. Saatin üzerinde Sultan Abdülhamid’in tuğrası bulunmaktaydı. İngiliz yönetimi, Osmanlı sembollerini kaldırmayı planladı fakat tepkiler nedeniyle kuleyi yıkamadı. Ancak saati çalıştırmayarak halkın hafızasında sönmesine sebep oldu. İngiliz Filistin Yüksek Komiserliği belgelerine göre (CO 733/42), kule üzerindeki tuğranın sökülmesi teklifi 1930’da gündeme geldi ancak uygulamaya geçemedi…
Kudüs Belediyesi 1934 yılında “trafik akışını engellediği” gerekçesiyle kuleyi yıktı. Ancak bu kararın arkasında Osmanlı mirasını ortadan kaldırma arzusu bulunuyordu. Bugün saat kulesinin bulunduğu noktada yalnızca eski fotoğraflar ve birkaç taş parça kalmış durumdadır. Filistinli tarihçi Issam Nassar’ın aktardığına göre, Kudüs halkı saat kulesinin çalışmadığı her anı “bir eksiklik ve işgalin izleri” olarak görmeye başlamıştı.
II. Abdülhamid’in Kudüs’e hediye ettiği saat kulesi, Kudüs’ün Müslüman kimliğinin, zaman düzeninin ve Osmanlı mirasının bir simgesiydi. İngiliz işgali sonrası susturulması ise Kudüs’ün işgal altındaki sessizliğinin sembollerinden biri olarak hafızalara kazındı. Bugün, Kudüs’ün işgal ve direnişle dolu tarihini hatırlamak isteyenler için bu susturulan saat kulesi, geçmişteki Osmanlı izinin ve Kudüs’ün özgürlüğe olan hasretinin sessiz bir şahididir.
HABER YORUM
İngiltere’nin, Fransa’nın ya da başka bir devletin Osmanlı düşmanlığını anlayabiliriz…
Çünkü Osmanlı, onların en büyük rakibiydi..
Kapitalist ve sömürü düzeninin temsilcisi olan Batı alemi, dünyayı sömürge haline getirme emellerinin önünde en büyük engel olarak görüyordu Osmanlı devletini…
Osmanlı çok hukuklu sistemiyle bütün milletlere ve inanışlara tolerans gösterirken, onlar masa başında cetvelle çizdikleri haritaları hayata geçirme peşindeydiler….
Osmanlı gittiği her yerde, din, dil, renk farkı gözetmeksizin insanlara adaletli davranma peşinde koşarken, onlar üçüncü dünya ülkelerinin yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürme derdindeydiler…
İşte bu sebeplerden dolayı Osmanlı Devletinin parçalanıp yıkılması gerekiyordu. Parçalamak için de bütün dünyada Osmanlıya dair ne varsa silinmesi yok edilmesi onlar için elzemdi…
Osmanlı Medeniyetinin unutturulması, sahip olduğu milli ve manevi değerlerinin bütün dünyadan silinmesi, onların sömürü düzenlerini hayata geçirmeleri için olmazsa olmazdı…
İşte, II. Abdülhamid’in Kudüs’e yaptırmış olduğu Saat kulesinin İngiltere tarafından yıkılmasının temelinde bu gerçekler yatıyor.
İşin en kötü tarafı ise, bu gerçekler tüm çıplaklığıyla bilindiği halde, Batı ve İngiliz hayranlığı içinde, Osmanlı Devletine düşman olan insanların hala içimizde mevcut olması…
Kendi çıkarları ve menfaatleri doğrultusunda, “İngiliz dostlarımıza sesleniyorum!” diye söze başlayan siyasetçilerin, hala içimizde var olması…İşin garip ve kötü tarafı ise, bu siyasetçilerin peşinden giden insan topluluklarının olması…
Ne kadar garip bir millet olduk değil mi?
Olduk mu, oldurulduk mu? Buda ayrı bir konu…
ŞABAN DOĞAN
Hocam bırak kudüsü şimdi ülkemizde bir çok islami tarhi eserler üzerindeki kitabe ve tuğralar kazınmış durumda, o yüzden filistin manda yönetiminden önce türkiye manda yönetimine bak derim. Önce kendini kurtar sonra diğerlerini kurtarırsın. Ne durumdayız ki ingilizler ikinci dünya savaşı sonrası Türkiye’yi abd ye devrediyor. Zeytin yağlı yiyemem aman, basma fistan giyemem aman dercesine.