islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5450
EURO
34,7490
ALTIN
2.488,22
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
15°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
20°C

BİZ DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ, DEVLET BİZİM YANIMIZDA MI?

BİZ DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ, DEVLET BİZİM YANIMIZDA MI?
4 Aralık 2021 10:00
A+
A-

Kırk beş yıllık ömrüm, kronik hale gelmiş krizlerin neden olduğu iniş çıkışlarla geçti. Nesillerin ömrü, siyasi ve ekonomik krizlerin sebep olduğu çalkantılar içerisinde harcanıp gidiyor. Bu gidişle görülen odur ki,  ülkemizde krizlerin bitip tükenme ihtimali yoktur. Her kriz yeni krizleri tetikliyor.

Tabii yaşanan çalkantılara biz kriz diyoruz. Besbelli ki bizim kriz dediğimiz durum, bu ülkenin bütün sakinleri için kriz değildir. Şayet öyle olsaydı elbette elbirliği ile bir çıkış yolu bulma imkânı aranırdı. Bulunurdu da. O zaman tespit etmemiz gereken hakikat şudur: Milletin ekseriyetine kriz olarak gözüken dalgalanmalar, içeride ve dışarıda bir kesim için, hayal ötesi fırsatların kâr hanelerini şişirdiği süreçlerdir. Bence yaşanan sıkıntıları bu memleketin ortak bunalımı olarak görme huyumuzu bir kenara bırakmamız gerekiyor.  Zira her kriz servetin millet çoğunluğundan ekonomik seçkinlere transferi demektir. Daha doğrusu krizler aşağıdan yukarıya doğru bir vakum etkisi doğurur. Varlıkları en alt kesimden en zenginlere doğru somuran bir vakum…

12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra ülkemiz, Küresel Finans Kapital’e eklemlenme sürecine sokuldu. Bütün ülkelerin, Merkez Bankaları üzerinden kontrol edildiği; kur, faiz ve enflasyon üzerinden yapılan büyük bir hokkabazlık olan uluslar üstü sisteme… Meşhur 24 Ocak Kararları’nın mevcut yapıda uygulanamayacağı anlaşılınca, 12 Eylül Darbesi gerçekleşmişti. 24 Ocak Kararları’nın mimarı olan Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal 12 Eylül Darbesi’nin ardından Darbecilerin kurdurduğu Bülent Ulusu Hükümeti’nin de Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı’ydı. Turgut Özal Darbeci Kenan Evren’in vizesi ile ANAP’ı kurdu ve iki dönem seçim kazanıp ardından da Cumhurbaşkanı oldu. Özallı yıllar Türkiye’nin uluslararası finansal sisteme eklemlenmeye başladığı yapısal dönüşüm yıllarıydı.

12 Eylül Darbesiyle başlayan yapısal dönüşümün inkıtaa uğraması üzerine, 2001 yılı Şubat Krizinin ardından Kemal Derviş Dünya Bankası’ndan getirilerek Ecevit Hükümeti’nin Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığına atandı. Onun hazırladığı Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı yine köklü yapısal değişimleri havi idi. “15 Günde 15 Yasa” olarak hafızalarımızda kalan dönüşüm kapsamında tütünden şekere, Telekom’dan Merkez Bankasına ve uluslararası tahkime çok önemli alanlarda Küresel Finans Kapitalin arzusu istikametinde köklü değişiklikler yapıldı.

2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Ak Parti ise, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nı devam ettirmeyi taahhüt ediyordu. Devam Ettirdi de. Küresel Finans Elitlerin istediği doğrultuda ülkede gerekli her türlü zemin hazırlığı yapıldı. Böylelikle küresel piyasalardan ülkemize para akıyor ve sıcak paranın bollaşmasıyla ülkede yalancı bahar havası esiyordu.

Anadolu’da bir söz vardır: “Elden gelen öğün olmaz!” derler. Elden gelen öğün olmadı. Gelenler vurgunu yapıp gitti ve tekrar gelmek için her seferinde daha yüksek faiz ve daha çok taviz ister oldular. İsteklerinin sonu yoktu, zaten biz de nereye kadar istenilenleri verebilecektik ki? Biz “bu kadar da olmaz!” demeye niyetlendikçe onlar da “piyasa kuralları” sopasını sallamaya başladılar.

Ülkemize,  “yabancı yatırımcı” denilerek kibarlaştırılan  “küresel tefeciler” her gelişlerinde yeni bir krizin alt yapısını da hazırlıyorlar. Biz ise bu durumun çıkmaz olduğunu gördük. Lakin yeni tefeciler aramaktan başka bir çözüm yolu da bulabilmiş değiliz henüz. Tefecinin daha insaflısını/vicdanlısını arıyoruz, ama her seferinde sükûtu hayale uğruyor yolumuz.

2002’den beri kurulan hükümetlerde bizi küresel finans kapitale bağlama programını yürütenler şimdi muhalefet koltuğuna geçmiş “Sorunu biz çözeriz, küresel tefeciler size değil bize güvenir.” sadedinde açıklama yapıyorlar. İktidar durumdan rahatsız, ancak 24 Ocak 1980’den beri başımıza örülen çorabın örgüsünü anlayıp onu çözecek ilmeği yakalamaktan çok uzaktadır. Sistem içinde çözüm arıyorlar. Muhalefet ise, küresel finans aktörlerine selam çakıp yeniden sıcak parayı ülkeye çekerek meseleyi çözeceklerini iddia ediyor.

Mesele çok derin, teferruata girip sözü dolandırmayalım. Dediğim gibi, iktidar, mevcut sistemden rahatsız ve olmazları defalarca görmüş olmakla muhalefetten bir adım önde. Muhalefet 2002’den beri işleyen ekonomik süreci yeniden yaşatıp aynı krizi daha devasa boyutlarıyla önümüze getirmekten başka bir yöntem vadetmiyor. Ancak ne hazindir ki durumdan rahatsız olan iktidar, bir türlü sistemin dışına çıkmaya ve sistemi yeniden kurgulamaya yanaşmıyor. Meselâ, bu konuları çeyrek asırdır çalışan Rahmetli Erbakan’ın Baş Danışmanı Prof. Dr. Mete Gündoğan Hocanın çağrıları ne yazık ki yankı bulmuyor.

En yüksek perdeden “ Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz!” deniliyor. İyi de bir savaş bir şeyi korumak için verilir. Bizim verdiğimiz her savaşta ya faizciler ya dövizciler daha çok kazanıyor. Millet çoğunluğu ise, her seferinde, elindekileri kaybederek bedel ödüyor. Faizciler ve dövizciler diyorsam bunlar birbirinden farklı değil, biraz faizden biraz da dövizden kazanıyorlar.

Yaşanan kriz ile ilgili birçok şey yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor. Bütün bunlardan anladığım odur ki, iktidar, bugüne kadar uygulanan “düşük kur yüksek faiz” politikasının yanlış olduğunu ve artık “yüksek kur düşük faiz” politikası ile Çin’in “uçtuğu” gibi uçacağımıza inandırılmış.

Yüksek kur üzerinden ihracatla kalkınacakmışız(!) Acaba Çin’e makro planda bakanlar bir de mikro planda bakıyorlar mı? Çin’deki üretim kimin, sermaye kimin, Çin halkı refahtan pay alıyor mu? Yoksa üç kuruşa fabrikalarda yatıp kalkan biyonik robotlar haline mi gelmişler.

İktidar çevreleri bize soğan yeme, iki kilo et yerine yarım kilo et, bir kilo domates yerine iki adet domates alma tavsiyesinde bulunurken, bir milyon ve üzeri parası olan %1’lik kesim % 50 daha zenginleşti. Domatesten ve iki kilo etten fedakârlık etmekle ne olur ki? Geçen yılsonu itibariyle Toplam servetleri 1 trilyon 960 milyarı bulan milyonerlerden fedakârlık isteseniz olmaz mı?

Açık söyleyeyim, muhalefetten hiçbir umudum yok, onlar, krizle servetin haksız transferini iktidar devrilecek diye heyecanla karşılıyorlar. Küresel ağalara biat tazelemekten başka çalışıp ortaya koydukları bir çözümleri yok. Bir umudum Sayın Cumhurbaşkanımızın mevcut sisteme karşı beliren rahatsızlığında idi. Ancak o da tükeniyor, dilerim yanılan ben olurum.

İktidar mensupları etiket açıyor: “Devletimin yanındayım.” Arkadaş, elbette devletimizin yanındayız da, devletimize “Ülkedeki servetin %50’sine sahip %1’in servetini bir ayda % 50 artıracak bir ekonomik kurtuluş savaşı mı olur? diye sormalı değil miyiz? Ekonomik Kurtuluş Savaşı, geliri adil bölüştürecek, “varlıkların sadece zenginler arasında dolaşan bir devlet haline gelmesine[i]” mani olacak bir sistemi kurmanın imkânlarını bulmakla olur. Devlet güçlüler için değil zayıflar için vardır. Fatura neden hep zayıflara kesiliyor, neden hep ortalama halk kitlelerinden bedel ödemeleri isteniyor? Vatan sadece orta ve alt gelir düzeyindekilerinin mi? O fatura, bu vatanın imkânlarından istifadeyle servet yığanlara kesilsin, bir kez olsun onlar bedel ödesinler olmaz mı?

Bu milletin kahir ekseriyeti devletinin yanındadır. Bunu birçok vesileyle gördük. Ben de devletimin yanındayım. Ama ahalinin zihnini kurcalayan soru şu: Devlet benim yanımda mı?

Şaban Çetin

[i]Bkz: Haşr suresi 7. ayet

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.