“Aslında bildiğimiz her şey bir algıdan mı ibaret?” diye düşünmeden edemiyor insan zaman zaman. Kahramanlar gerçekten kahraman mı? İyiler gerçekten iyi mi? Sağlamlar gerçekten sağlam mı? Ya kötüler. Gerçekten kötü mü, ya da büsbütün kötü mü? Peki, güzeller ne kadar...
Bundan tam 341 yıl önce, Devleti Âliye’nin Batı Karşı’sında yaşadığı “Viyana Bozgunu” ile açığa çıkan ve aleyhimize gelişen hadiseler dizisinin zihinlerimize, inkârı kabil olmayan bir hakikatmiş gibi yerleştirdiği bir kabul var: Güçlü olmalıyız/ gücü ele geçirmeliyiz! Aslında bu kabul, millet...
BOYKOT’UN PARADİGMASI / PARDİGMANIN BOYKOTU Öyle bir vasatta yaşıyoruz ki; akla ziyan! Bütün cihan ehli olarak, en katı yürekleri derin hislerle dolduracak, en umarsız, vurdumduymaz, nemelazımcı kimseleri bile yerinde oturamayacağı bir vicdan sızısına sevk edip harekete geçirecek; eşi, emsali görülmemiş...
Bütün modern düşünce hareketlerinin hedefinde köy ve köylü bir şekilde var olmuştur. Kimisi, kırsalı/köyü hedeflenen değişimin itici gücü olarak görüp sihirli değişim oklarını oraya yöneltmiş, kimisi de onu değişim/terakki yolunda bir an evvel yok edilmesi gereken habis bir ur gibi...
Başlığı okuyanlar hemen bir yazım yanlışı olduğuna hükmedecektir muhtemelen. En baştan bu hükmü hükümsüz kılmak isterim. Yaklaşık kırk beş gün boyunca bulunduğum köyün camiinin hoparlöründen, bu garip telaffuzu dinlemek durumunda kalmış olmaktan dolayı, bu başlıkla bir yazı yazma gereği duydum....
Başlığın, belki de farkında olmadan telkin ettiği bir düşünce var. Bilmem fark ettiniz mi? Fark etmediyseniz eğer biraz durup düşünmeniz gerekecek, sonunda muhakkak onu bulacaksınız. Peki, nedir başlığın telkin ettiği düşünce? Sizi biraz yormadan ben söyleyeyim diye bekliyor iseniz, beklemeyin....
Batılı zihin, her şeyi tasnif etmeyi, kategorilere ayırmayı çok sever. Dinde, sanat ve edebiyatta, düşüncede hemen her alanda mebzul miktarda kategoriler icat etmiştir. Hangisinin nerede başlayıp nerede bittiği ise oldukça belirsizdir. Batıda doğup gelişen, sürekli çeşitlenen akımlar Batı dışı toplumları...
Ne zaman “ilerleme miti” aleyhine bir cümle kurmaya teşebbüs edilse, sözün muhatapları hemen “Peygamberimiz: İki günü eşit olan ziyandadır/aldanmıştır, buyuruyor” şeklinde, bütün eleştiri imkânlarını, kendilerince, yerle yeksan ediyorlar. Bunu söylerken, sanki Hazreti Peygamber (s.a.v)’in bu sözü söylediğine bizzat şahit olmuş...
Malum ya, insan topraktan yaratıldı. Aslında bu yaratılma meselesi, olup bitmiş bir vaka değildir. İlk insan yaratılalı beri, hepimiz, toprak üzerinde ve topraktan neşet edenleri yiyerek, içerek yaşıyoruz.
İnsanlık, binlerce yıl boyunca toprağa bağlı ve mütevazı bir hayat yaşayageldi. 19. Yüzyıla gelinceye kadar şatafatlı yaşantı, yalnız bazı saraylara ve kimi yüksek devlet görevlilerinin konaklarına has bir durumdu. Tarih boyunca şaşaa ve şatafata dalmış saraylar ve köşklerin sahipleri, idare...
On yılı aşkın bir zamandır, hem dünyada hem de ülkemizde, ardışık olarak bir birinden zor günler geliyor. Tam selamete ereceğiz derken, zuhur eden yeni bir dalga bir önceki sıkıntı ve zorluk dalgasının boyunu aşıyor. Geçmiş zor ve sıkıntılı yokluk yıllarına...
Kırk beş yıllık ömrüm, kronik hale gelmiş krizlerin neden olduğu iniş çıkışlarla geçti. Nesillerin ömrü, siyasi ve ekonomik krizlerin sebep olduğu çalkantılar içerisinde harcanıp gidiyor. Bu gidişle görülen odur ki, ülkemizde krizlerin bitip tükenme ihtimali yoktur. Her kriz yeni krizleri...
Her nerede bir toplum var ise muhakkak değerleri ile varolmaktadır. Değerleri olmayan insanların bir toplum/cemiyet meydana getirmeleri mümkün değildir. Meydana getirdikleri olsa olsa niteliksiz bir yığın, bir kalabalık olabilir ancak. Sadece Müslüman toplumların değil, yeryüzündeki bütün toplumların değerleri vardır ve...
Devlet-i Âliye’de (Yüce Devlet), belediye hizmeti sayılabilecek hizmetler, “İhtisap Ağası” tarafından yürütülürdü. Bizde, modernleşme sürecinde belediye hizmetleri de yeni bir boyut kazandı ve 1854 yılında “İhtisap Ağalığı” kaldırılarak yerine “Şehremaneti” kurumu ihdas edildi. Şehremaneti’nin başında bulunan kişiye de “Şehremini” denilirdi. ...
Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor Mekânı bir satıh zamanı vehim Bütün bir kâinat muşamba dekor Bütün bir insanlık yalana teslim Necip Fazıl Eskilerin dillerine pelesenk olmuş bir dua vardı. Şimdilerde kimseciklerden duyamaz olduk. İnsanlar çeşitli vesilelerle birbirlerine “Allah istikametten...
“Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın kim bu seyl Komadı hiç imâret bu binadan gayrı” Fuzûlî İnsanlık, tarihi boyunca zaman zaman tabii afetlerle karşı karşıya gelmiştir. Deprem, sel, kuraklık, yanardağ patlaması, kuraklığa bağlı yangın, fırtına, zararlı hayvan istilası ve salgın hastalıkları...
“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denize düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler“ “Dönüyor burgaç/Dünya üstten ve yanlardan daralıyor.” diyordu bir şiirinde merhum Cahit Zarifoğlu. Onun çağında henüz, insanın...
Şaban Çetin Allı turnam bizim ele varırsan Şeker söyle kaymak söyle bal söyle Eğer bizi sual eden olursa Boynu bükük benzi soluk yâr söyle Ah gülüm gülüm kırıldı kolum Tutmuyor elim turnalar hey Ah gülüm gülüm yâr gülüm gülüm Kız...