islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3753
EURO
35,0555
ALTIN
2.326,55
BIST
9.096,30
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

DAVUTOĞLU MÜSLÜMAN KUŞU MU?

DAVUTOĞLU MÜSLÜMAN KUŞU MU?
25 Ocak 2022 10:20
A+
A-

Hani anlatılır ya: Bir kuş kilisenin damındaki haça konar ve pisler. Bunu gören papaz; “Ey kuş! Hristiyan kuşu musun, Müslüman kuşu mu? Hristiyan kuşu isen haçı niye kirlettin? Müslüman kuşu isen kilisede işin ne?” demiş.

İşte, eskinin yaman Ak Partilisi, şimdinin de Gelecek Parti Genel Başkanı ve “Yörük Ahmet” namı ile de anılan Ahmet Davutoğlu’nun, eski partisinin genel başkanına karşı oluşundan kaynaklı çıkışları, bana bu kuş hikâyesini hatırlattı. İşte, ondaki bu haleti ruhiye, etrafındaki yalakalarının derinden dillendirdiği; “Reis dönemi bitti, hoca dönemi başladı” dip dalgası ve kendisine verilen Başbakanlığın da verdiği sarhoşlukla söylediği “O, seçimle geldi ise ben de seçimle geldim” diyerek Reis’e karşı bayrak açmış olduğu için, görevden uzaklaştırılmasından kaynaklanan acısının dışa vurumudur. O Ahmet Davutoğlu ki yaklaşık bundan 5 yıl önce AK Parti Kongresi’nde söylediği şu sözleri belleklerde kayıtlıdır:

Kurucu liderimiz, Kurucu Genel Başkan’ımız, saygıdeğer Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra AK Parti’ye ikinci genel başkan olduğum kongremizde, ‘Bu kongre bir veda kongresi değil, bir vefa kongresidir.’ O gün verdiğimiz sözü namus bildik. O günden bugüne ahdimize sadık kaldık...” (Not: Siyasetteki namus sözlerini iyi biliriz. Kılıçtaroğlu sayesinde kamuoyu iyi öğrendi).

Yine o Ahmet Davutoğlu ki, Başbakanlık görevini bırakırken şunları söylemişti: “Kim ne derse desin ben sözüme sadığım, Cumhurbaşkanımızla kurduğum vefa ilişkisini son nefesime kadar sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı. Duymayacak (…) Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam, dünya mazlumlarının tek umudu olan bu ak hareketin zarar görmesine, bu ak yürekli kadroların üzülmesine, ye’se düşmesine asla izin vermem (…) Dünyadaki mazlumların umudu olmuş  Ak Parti’ye asla zarar vermeyi düşünmem. AK Parti dışında hiçbir siyasi harekette bulunmam. Hiç kimse benim dilimden Cumhurbaşkanımın aleyhinde tek bir kelime duymayacak. Bu davaya gönül verenleri üzmektense bütün makamları ayağımın altına alırım… AK Parti büyük bir davanın adıdır. Bu davaya ihanet ettiğimi görürseniz yüzüme tükürün…”

Evet, bu sözlerle kendini bağlayan Sayın Davutoğlu bugün Erdoğan ve AK Parti’ye karşı  CHP’nin yanında yer almakta ve bazen onları bile geçmekte. 

Ahmet Hakan, Hürriyetteki köşesinde 22.01.2022 tarihli yazısında Davutoğlu’nun cibilliyetini şöyle özetler: “Kendisine verileni, kendisinin aldığını zanneder. Daima alıngandır, daima haksızlığa maruz kaldığına inanır. Kendi fikirlerinin en önemli fikirler olduğundan yüzde yüz emindir. Maraza çıkarma potansiyeli bir hayli fazladır. Başbakanlık yapmış olmasını, biraz fazla önemser.”

İşte siyasi hayatı böyle kaypaklıklarla dolu bu “kin ve ihtiras” illetiyle muallel şahsiyet, Sayın Erdoğan’ın söylediği her söze karşı durmayı kendisine görev olarak vermiştir. Bu karşıt sözlerinin hepsini burada sıralasam sayfalar yetmez. Ben en son, Sezen’le ilgili Tayyip beyin söylediği; “Hz. Âdem efendimize uzanan dilleri koparmak bizim görevimizdir” sözlerine karşı, twitinde verdiği cevap üzerinde duracağım:  

“Sayın Cumhurbaşkanının her türlü gerilimden uzak tutulması gereken cami mihrabından ‘dil kopartmak’ ifadesini kullanması dini değerlere saygıyı güçlendirmez, zayıflatır. Herkesin birbirinin inanç ve düşüncesine saygı göstermesi toplumsal barışın teminatıdır. Sayın Sezen Aksu’nun bu bağlamda yapacağı bir açıklamanın toplumsal vicdanı rahatlatacağına ve istismarları engelleyeceğine inanıyorum.”

Kendisi ile ilgili sorulan bazı sorulara sinirlenen Davutoğlu, söz konusu kutsal değerler olunca çok munisleşmekte ve hoşgörü abidesi kesilmektedir. Gazeteci Hacı Yakışıklı’nın “Efendim, Pervin Buldan’la yaptığınız buluşmada onun yüzüne karşı ‘artık siz de PKK’ya terör örgütü deyin’ dediniz mi? sorusunu ısrarla sormasına sinirlenen Davutoğlu, Sezen’in Hz. Âdem ve Havva validemizle ilgili aşağılayıcı ifadelerine ‘Kızım, sen de Müslümanların sinir uçlarına dokunan bu sözlerinden dolayı özür dile’ diyeceğine “Sayın Sezen Aksu’nun bu bağlamda yapacağı bir açıklamanın toplumsal vicdanı rahatlatacağına ve istismarları engelleyeceğine inanıyorum” yumuşaklığını göstererek Müslümana şahin kesilip, kutsal değerleri aşağılayanlara karşı güvercinleşmiştir.

Ayrıca geçtiğimiz hafta CHP’nin grup başkan vekili eczacı Özgür Özel’in, “Eğitimde birlik var, kanunu var. Diyanet okul öncesi eğitim birimleri kuruyor. Okul öncesi eğitim Diyanet’in işi mi? Sübyan mekteplerini kurmuşlar… Çocukları bütün dünya nasıl yetiştiriyorsa öyle yetiştirmek varken bir ortaçağ zihniyetine yönelmenin, bunu kurumsallaştırmaya çalışmanın, ne bu Cumhuriyet’e, ne bu millete faydası var; ne de Anayasa’ya uygunluğu var.” sözleriyle ilgili siz, Davutoğlu’ndan içi dolu, dişe dokunan, Özgür Özer’e haddini bildirecek bir karşı çıkış gördünüz mü?

Maalesef İslamî cenahta, kutsallara saldıranlara karşı bir aşağılık kompleksi, omurgasızlık ve sünepelik mevcut. “Şerefsizlerin cesareti kadar” Müslümanlarda cesaret göremiyorsunuz. Hakaret etmek laik, Kemalist, ateist, deist, materyalist bilumum İslam düşmanlarının hakkı, onlara hoşgörülü olmak da biz Müslümanların görevi, öyle mi?

Müslümanlar, sinir uçları alınmış insanlar değildir. Mukaddeslerine dil uzatıldığında gerekli tepkiyi göstermek zorundadırlar. Allah bize Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde “İyilikleri emretme, kötülüklere engel olma” görevi verir. Buna “Emri bil maruf, nehyi anil münker” denir ki bu farzdır. “Aman canım bana ne? Neme lazım. Ağrımadık başımı niye ağrıtayım” denmez.

Gaye insan, Ufuk Peygamber (sav) bu konuda şöyle buyurur:

Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir, Allah için men ederse imanı kemâle ermiştir.” (Ebu Davud, Sünnet, 16)

Amellerin en faziletlisi, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 3)

Ayrıca Efendimizin (s.a.v) şu hadisi de bu noktada her mü’minin hayatının merkezinde olmalıdır: “Bir kötülük gördüğünüz zaman el ile düzeltin. Buna güç yetmezse dil ile düzeltmeye çalışın. Buna da güç yetmezse kalben buğz edin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78; Ebu Davut, Salat, 232)

Öyleyse Allah için buğzetmek, karşı çıkmak, kabullenmemek imanın bir parçasıdır. Allah için sevmek ne kadar büyük ve sevap ise yine Allah için buğz etmek, karşı çıkmak da o kadar güzel ve sevaptır. Müslüman olaylara bu pencereden bakar. Olaylara seküler gözlük takarak seyirci kalamaz.

Onun için “Her türlü gerilimden uzak tutulması gereken cami mihrabından ‘dil kopartmak’ ifadesini kullanılması dini değerlere saygıyı güçlendirmez, zayıflatır. Herkesin birbirinin inanç ve düşüncesine saygı göstermesi toplumsal barışın teminatıdır” sözleri İslam karşıtlarının dillerinde yalama ettikleri samimiyetsiz sözlerdendir. Hem gerilim meydana getirecek laf ederler, sonra da “Bu sözlerimi hoş göreceksiniz, toplumu germeyeceksiniz” diye Müslümanları suçlarlar. Bu bir Yahudi taktiğidir. Rasûlullah zamanında bir Yahudi hem Müslümanı dövüyor, hem de “Bir Müslüman beni dövüyoooor!” diye de avazı çıktığı kadar bağırıyormuş. Bugünkü Yahudi tıynetliler de aynı yolu izleyerek bir taraftan birlikte yaşamayı zorlaştıracak gerilim sözleri sarf ederken, diğer taraftan “dinciler gerilim çıkarıyor” diye Müslümanları suçlamaktalar. Maalesef bayatlamış Davutoğlu ve benzerleri de teşne olmaktalar.

Şu da bilinmeli ki Müslüman, batıl din ve ideolojilere saygı duymaz, tahammül eder. Çünkü saygı, içinde gizli bir onay barındırır. Müslüman ise Hak’tan başkasına onay veremez. Beraber yaşayabilmenin gereği olarak tahammül eder, o kadar. Bundan dolayı Müslümanın safı bellidir. Müslüman kuşu mu, Hristiyan kuşu mu? İkilemini yaşamaz. Kilisenin haçını kirletmez ama kendi ibadet mekânı olan camiyi bırakıp da kiliseye de gitmez. Gitse de ancak görmek için gider.

Sahiden, Sayın Davutoğlu,  siz kimin kuşusunuz?

Musab SEYİTHAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.