islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4643
EURO
34,7320
ALTIN
2.435,54
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Dinin İman Boyutu

Dinin İman Boyutu

Din, tıpkı insan gibi hem sade hem karmaşık bir kavramdır; Dinler Tarihçiler için “din kavramının” genel olarak iki temel özelliği göze çarpar; a. Kelime, geniş bir kullanım alanına sahip olması dolayısıyla tüm gündelik konuşmalara konu olacak ve maddi temsiller içinde soyut ve somut olarak alabildiğine yaygın kullanımına sahip olacak kadar “sıradan”, “sade” ve “avam tarafından bir çırpıda anlaşılacak ve anlatılacak kadar tanımlanabilir bir kavramdır. b. Aynı zamanda bu kelime (yani din), sahip olduğu gizemli unsurlarla, çok gelişmiş teorik ve metodolojik bilimsel soruşturmaların altında olmasına rağmen işlemesi oldukça zor spekülatif bir konu olarak her geçen gün gittikçe bizi daha karmaşık ve daha sorunlu alanlar dünyasına doğru çekmektedir. Bu yönüyle din en güçlü bilim adamlarının bile anlayamayacağı giriftliktedir.

İman, bir açıdan “Kutsal ile karşılaşmaktır”: “Kutsal, ilk dinî kelimedir” (Heilig, das erste der Religion): Din, bu boyutta, görülen alemi, görülmeyene, dolayısıyla dindarın “bireysel” iç dünyasını (soyut veya somut hatta ideal anlamdaki iç dünyasını) Kutsal’ın “sanı ve yanılgı olmayan hakikatlerle dolu dünyasına (yani mutlak, gerçek, değişmez, nüfuz edici dünyasına) bağlar. Bu alan bireyin sosyalleşerek veya ferdileşerek Kutsal ile karşılaşmasını ve Ona bağımlı olmayı sağlar. Kutsal Varlık, beşer tarafından tecrübe edilmeyi bekleyen Aşkınlıklarla doludur. İman, kutsallık alanına nüfuz edebilen yegane araçtır. Dindara “mümin” ismini vermektedir. Bu boyut doğal olarak psikolojiktir. Duygusallık, mistik fenomenler öne çıkar. Bu yönüyle iman boyutu, irrasyonellikleri öğrettiğinden dinin görünürdeki en çelişkilerle dolu alemini yansıtır.

İmanın sübjektifliği öne çıkmaktadır. Bu dikey boyut olup alanı tamamen sübjektiftir. Sevginin ötesine taşan iman, kalbi bir bilgi olarak aynı zamanda egoisttir. Temel gayesi, ruhun bireysel olarak dinginliğini ve saadet arayışını sağlamaktır. İman sarmal bir düz hat içinde gelişim gösterir. Sempati, empati, aşk gibi duygulardan da ilerdedir. İnsan kendini bu alanda daha çok “dindar” kimlikle hisseder. İbadet esnasında kişi bu duyguya daha fazla kapılır. Naif dindar ağlamaklı bir tonla yakarır. Kırılgan ve duygusallık ön plandadır. Tanrıya verilen sorular ve karşılığında aldığı cevaplar alanıdır. Yani teolojik soru- cevap alanıdır. Aynı zamanda ilahi \tanrısal hitap alanı olduğundan tanrı dindar ilişkisini verir. “Belaların Allah’ın müdahalesiyle ortaya çıkabildiğine inanan kişiye, ilahi nimetlerin aleni bahşedilmesi yoğunlaşır”.  Aşırı derece sübjektif alan olduğundan öteki din mensuplarına karşı tolerans bu boyutla beklenemez zira “dindarlık izzeti” öne çıkar.

İmanda mutlak bir kurtuluş amacı vardır: Bu boyutta dinlerin hepsinin şu üç amacı temel bünyesinde barındırdığı görülür; 1. İnsanın mutlak olarak bağımlı olduğu ilahi bir kudrete/kudretlere duyduğu inanç. 2. İnsanın bir başlangıç ve kaderinin olduğuna inanç. 3. Kurtuluşun imkanına dair her insanın doğasında bulunan inanç yani cennete nail olmak dolayısıyla somut bir karşılık elde edebilmek.

İman, dinin özünde bulunan vazgeçilmez temel (çekirdek) güçtür. Batılıların din tanımları daima iman boyutuna vurgu yapmak üzere vardır. Mesela Aziz Augustin, “religio” kelimesini hem “religiare”  yani bağlanmak hem de “releggere” yani yeniden yeniden okumak mastarlarından getirir. Yeni ve Yakın çağ batılı din bilginleri için din tanımlarına baktığımızda; David Hume (hayranlık duygusu), Kant (Tanrı’yı evrensel açıdan vazifelerimizi veren kanun koyucu olarak görme ve tüm vazifeleri ilahi kaynaklı kabul etme), Caird (sonlu olanın sonsuz olana teslimiyeti), Newman (mutlak  ve derin bilinçlilik), Goethe (etrafımızda ve aşağımızda olan şeyler için Yukarıdakine saygı), Spinoza (Tanrı sevgisi), Schleiermacher (mutlak beşeri bağımlılık duygusu), Stuart Mill (güçlü ve samimi beşeri mizaçlar), Hegel ( beşerin tadacağı mükemmel özgürlük hali ve mutlak ruh olarak fani ruhun kendi özü konusunda kazanacağı bilgi), Fichte (beşerin sorularına mükemmel cevaplar), Teichmüller (bilinmeyen güçlere tam bağımlılık duygusu veya onlardan korku hali) sayılabilir. Sonuçta din bilginlerine göre beşerin sonsuz varlık olan ilahi gücü algılaması, daima sonlu, eksik ve fanidir. Zira sonlu varlık olan insan, daima Sonsuz Olan’ın peşindedir. Bunda Sonsuz Olan ve sonsuzluk fikrinin, zaman ve mekan içinde insan tarafından algılanabilir özellikte oluşu etkili olmuştur. Bu anlamda din, insan ile Tanrısı arasındaki ilişkiye odaklanan zihinsel bir çatı ve Tanrı’ya yönelik derin hissiyattır.

Neticede iman o kadar derin ve etkilidir ki bazı geleneklerde çoğu kez inançla özdeşleşir: Aşırı şekilde kalbin arınmasına ruhun temizliğine baskı yapan gelenekler, ruhu daha çok önemserler. Buna karşılık bedeni yok sayarlar. Bedeni yok saydırıcı veya  ona eziyet verici ibadetlere önem verirken uykuları bile adeta eziyet şeklindedir. Bir kutsal metin okumak istediklerinde saatlerce ona odaklanır mırıldanırlar. Adeta bir müzik söylermiş gibi tek bir cümleyi binlerce kez tekrar edebilirler.

  Prof. Dr. Mustafa ALICI

ETİKETLER: ÜSTMANŞET