islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3433
EURO
35,1097
ALTIN
2.308,93
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Ekberîyyede sohbet usulü nasıl olur?

Ekberîyyede sohbet usulü nasıl olur?

Prof. Dr. Ali Seyyar

Mehmet Karahisarî’nin kaleme aldığı Altiva yayınlarından Aralık 2020’de çıkan “Üsküdar Sohbetleri: Ekberîyye’de Usûl” kitabını incelemeye değer buldum. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi ilginç bir şekilde yazar, kendisini açıkça bir üveysi meşrepli Kadiriyye-Ekberiyye mensubu olarak tanıtmaktadır. Modern dünyada yetişen okumuş gençlerimizin ekseriyeti, bu gibi mistik isimlendirmelerden her halde bir şey anlamamıştır. Kitabın başlığından da zaten sohbet ve ekberîyye arasındaki bir bağın olduğunu görmek mümkündür. O halde nedir ekberîyye, kadiriyye, üveysi meşreplik ve sohbet arasındaki münasebet?

Sohbet, aynı gönül dünyasını temsil eden arkadaşların bir araya gelip dinî veya dünyevî konuların konuşulduğu toplantıya katılmalarıdır. Peygamberimizin (sav) sohbetlerine katılan ilk Müslümanlara da “ashap” veya “sahâbe” denilmesi de bu sebeptendir. Bilgilendirme maksatlı bir sünnet türü olan sohbet geleneğini, âlim ve maneviyat büyüklerimiz de yaşatmıştır. Bu bağlamda sohbet, şeyhin veya âlimin sözlerini dinlemek üzere organize edilen dinî-tasavvufî toplantıdır ki gelenekte bir kurum olarak buna ‘sohbet şeyhliği’ de diyebiliriz. Geçmişte sohbetlerde tutulan notların “mecâlis” gibi isimler altında kitaplaştırıldığı da görülmüştür. Mesela Hz. Mevlânâ’nın Fîhi Mâ Fîh ve Mecâlis-i Sebʿa’sı, bu türün ilk örnekleri arasında sayılmaktadır. “Üsküdar Sohbetleri” isimli kitap da herhalde bu anlamlı geleneğin bir devamı olsa gerek.

Ekberîyye ve Kadiriyye Nedir?

Peki, ekberîyye denilen ekolün sohbet usulü nasıl oluyor ve ekberîyye’den kasıt nedir? Ekberiyye, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye (1165-1240) nispet edilen tasavvufî ve fikrî bir hareket veya okuldur. İbnü’l-Arabî’ye “Şeyh-i Ekber” (En Büyük Şeyh) unvanı verildiği için, Ekberiyye adıyla anılan bir tarikat ismini almıştır. İbnü’l-Arabî’nin tasavvuftaki konumu her yönüyle istisnaîdir. Peygamberimizin (sav) ve birçok velinin ruhaniyetinden feyiz aldığını söyleyen İbnü’l-Arabî, ilim ve mârifet ağırlıklı bir tasavvuf anlayışına sahiptir.

Tarihî süreç açıdan İbn Arabi tarikatından ve bu tarikata ait bir silsileden söz edilmemektedir. Bu manada sadece Said Nursi, Ekberiliği İbn Arabi ile başlayıp üvey evladı ünlü İslâm âlimi Sadreddin Konevi (1209-1274) ile nihayetlenen bir tarikat olarak ifade etmektedir. Ancak Ekberilik, tasavvufta farklı kollarda marifete erişen âlimlerin içinde yer aldığı bir okul olarak var olmuştur.

Diğer tarikatlardaki gibi müteselsil olarak nereye kadar devam ettiği tam olarak bilinmediği için, ekberîyye okulunun aslında Kadiriyye tarikatının bir şubesi olarak da kabul görmektedir. Bu anlamda İbnü’l-Arabî de bu tarikatın ikinci piridir. Rivayete göre Hz. Abdülkādir-i Geylânî (1078-1166), “Hırkamı vefatımdan sonra Mağrib’den zuhur edecek olan Muhyiddin’e giydirin” diyerek müritlerine vasiyette bulunmuş ve bu hırka müritleri vasıtasıyla İbnü’l-Arabî’ye ulaştırılmıştır.

Üveysîlik Nedir?

Şimdi ise ekberîyye-kadiriyye veya İbni Arabî ile Abdülkādir-i Geylânî arasındaki bağı öğrendikten sonra gelelim bu “üveysi meşreplik” veya “üveysîlik” konusuna. Üveysîlik, bir kimsenin zâhiren görmediği kişiden manevî eğitim alması ve bu yolla meydana gelen tarikat anlamında bir tasavvuf terimidir.

Bilindiği gibi İslâm tarihi, Peygamberimiz (sav) zamanında Yemen’de yaşamış ve hayatında Hz. Muhammed’i (sav) görmediği halde Müslüman olan Üveys el-Karanî’nin (Veysel Karanî) isimli bir isme önemle yer verir. İşte Üveys el-Karanî, Peygamberimize (sav) duyduğu derin âşk sebebiyle ondan rüya veya diğer manevî yollarla ders almıştır. İşte bu tür bir meziyete sahip olan bir kişiye Üveysî, bu metoda da Üveysîlik denilmektedir. Dolayısıyla İbni Arabî’nin de üveysî bir karakter taşıdığını söylemek mümkündür. Bu bağlamda mesela Zünnun-ı Mısrî (796-859) ve Beyazıt Bistamî (804-874) gibi maneviyat büyükleri, tasavvuf tarihinde ‘üveysî’ meşrebi temsil eden temsilcilerdi.

Kendisini yakinen tanıdığım “Üsküdar Sohbetleri” kitabının yazarı Karahisarî da bu bağlamda “Üveysî” olması hasebiyle aynı zamanda günümüzde “Ekberîyye-Kadiriyye” okulunun önemli bir eğitmenidir.

Ekberîyye’de Eğitim Yöntemi Nasıldır?

Ekberi gelenekte yer alan İbnü’l-Arabî’nin başta Füsusu’l-Hikem olmak üzere eserlerinin sohbet esnasında okunmasında tâkip edilen yöntem, klâsik anlamda hazır olan topluluğun ihtiyacına göre icra edilen sohbetlerden özellikle tedrisat açısından farklıdır. Buna göre bir dergâhtan ziyade sohbet, şeyhin evinde yapılmakta ve derslerle ilgili tarihî vesikalar her zaman hazır bulundurulmaktadır. Derste tasavvufa dair temel kavramların manaları anlatıldığı gibi akademik bir dille kaleme alınan Ekberilikle ilgili kavramların derin anlamları, gündelik konuşulan lisana aktarılarak, anlaşılır ve değişik bilim dallarında uygulanabilir hale getirilmektedir. Bu doğrultuda “Üsküdar Sohbetleri” üveysi meşrepli bir yolcunun seyir defteri hükmündedir

Modern dünyada yaşayan münevver Müslüman yolcunun tefekkür mekânı uzlet hâlinde bir mağarada olamaz. Onun yeri bizzat gündelik hayatın merkezi olduğuna göre o, ekberîyye sohbetlerinde modernliğin sosyo-ekonomik meseleleri ile ilgili kavramları ve sorunları İslâmî perspektiften bakmayı ve çözmeyi öğrenir. Sohbetlerin ana gayesi, çağın karmaşık meselelerle baş edebilmek için, bu menzillerin gereği olan kulluğu hikmet bilinçli ifa edebilmektir. Derslerde önemli olan sadece klâsik ilmî eserlerin verdiği bilgi ve uyguladıkları usulleri anlamaktan ibaret değildir. Eserlerde yansıtılmak istenen manayı idrak etmek ve gündelik hayatın meseleleri ile ilgili bir bağ kurabilmektir asıl maksat.

“Üsküdar Sohbetleri” kitabında yer alan konuların başında marifetin kavramsal dünyası gelmektedir. Burada klasik tasavvuf ile Ekberiliğin temel farkı marifetin ifadesinde ortaya çıkmaktadır. Ekberilik, marifetin ve hikmetin ifadesinde teorik bir yol takip etmiş ve bu usulde hacimli bir literatüre sahip olmuştur. Modernlikle birlikte her manada olduğu gibi Ekberîliğe dair manalarda da katmanlı meseleler ortaya çıkmış, tarihî meselelerin üstüne modernliğin ürünü yeni sosyal sorunlar eklenmiştir. Hal böyle olunca günümüzde Ekberîliğin sahih bir şekilde temsil edilmesi yanında doğru ifade edilmesi de önemli hale gelmiştir.

Bu cümleden olmak üzere “Üsküdar Sohbetleri” isimli kitap, günümüzde Ekberîliğin sahih bir manada anlaşılmasına katkı adına, hem Ekberîliğin mahiyeti, hem de usulü hakkında doyurucu bilgiler vermektedir. Konu itibariyle tasavvuf, ekberîyye, kadiriyye, modernlik ve şahıslar açısından da İbni Arabi, Abdülkādir-i Geylânî ve Sadreddin Konevi gibi isimlere ve eserlerine ilgi duyanlar için “Üsküdar Sohbetleri” kitabı, irfan yolculuğuna bir davettir. Bu anlamda bu tarz kitapları okumak da bir nevi üveysî ikliminde bir sohbettir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.