islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5560
EURO
34,8671
ALTIN
2.427,11
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

El-Hakîm-ü Hüvallah

El-Hakîm-ü Hüvallah
17 Mart 2021 09:53
A+
A-
Yakup DÖĞER

Yaklaşık iki yüz yıllık mazimiz, Müslüman bir millete gavur gömleğini giydirme savaşıyla geçti ve bu savaş günümüzde de kıyasıya sürmekte. Lakin giydirilmeye çalışılan gömlek, bedene küçük geldiğinden her yerinde söküldü yırtıldı. Her sökük her yırtık yama üstüne yama kapatılmaya çalışılıyor. Yaşadığımız zaman dilimi bu durumun en aşikâr dönemidir. Dar gelen gömlek sürekli bir yerlerinden yırtılıp sökülüyor, hatta yapılan yamalarda yırtılıp sökülüyor, yama üstüne yama yapılıyor.

Kalben be kavlen Müslüman kalmak, ama fikren ve amelen Avrupalı olmak, diğer bir deyimle Müslüman kalarak Avrupalı olmak sevdası, bu sevdanın mecbur bıraktığı değişim ve dönüşüm, koca bir ümmetin helakine sebep oldu. Öyle bir değişim ve dönüşüm ki, hayatın hiçbir alanını es geçmeyerek, Müslüman ahaliyi tamamen kendi zıddına benzeme mecburiyetinde bırakacak cinsten.

Modernleşme sürecinde, Avrupa’nın siyasi, askeri, felsefi, hukuki, iktisadi, içtimai baskısından bunalan seleflerimiz, kendilerine olan özgüveni yitirdi. Seleflerimizin özgüven yitikliği, inançlarına olan güvenin de kaybına neden oldu. Bunalım ve sıkıntılardan kurtulmanın bir tek yolu vardı. O da, kendilerini ezen güce benzemekti. Yani Avrupalı olmak, ama gavurlaşmadan! Nasıl olacaksa?

Hesap edemedikleri, gavurlardan talep ettikleri ne varsa, sadece kendisi olarak gelmiyor, gelirken kendine özgü kültürünü ve ahlakını da getiriyordu. Bunların başında ise siyasetin ve hukukun dinsizleşmesi – İslamsızlaşması gelmekteydi. Tabi onları takiben iktisadi ve içtimai değişimler, bu iki değişme tabii idi. Müslüman kalmak ama aynı zamanda ise siyasetten ve hukuktan Allah’ı soyutlamak…

Önceleri her şey yavaş yavaş gelişti. Siyasetimiz, hukukumuz yavaş yavaş, iktisadi faaliyetlerimiz, alış verişimiz, üretim ve tüketim alışkanlıklarımız, çarşımız pazarımız, eğitim geleneğimiz, komşuluk ilişkilerimiz olumsuza doğru evrilmeye başladı. Dost – düşman algımız vela ve beradan dünyevi menfaate dayalı olarak yeniden şekillendi… Ve bugünlere geldik.

Şairin dediği gibi, ne olduysa hep bize azar azar oldu, Cumamız Pazar oldu. Öyle bir eşiğe geldik dayandık ki, ne Müslüman kalabildik ne de Avrupalı olabildik. Avrupalı olamadık ama Avrupa gibi olduk. Müslüman memleket tipik bir İngiltere, Fransa, Almanya, ABD vb. gibi oldu. Siyasi, hukuki, iktisadi, içtimai, eğitim, sosyal ilişkilerimiz gavur memleketlerinin kopyası. Bu kopyanın bize getirdiği içtimai çöküntü saçımızı başımızı yolduracak türden.

İktidara, güce, servete, dünyevileşmeye susamışlar, geldiğimiz yerin, yardan aşağı yuvarlanmak üzere olduğumuzun farkında değilmiş gibi davranıyorlar. Dışarıdan gelecek tehditlere karşı alabildiğine çaba sarf ederlerken, içerden büyüyen düşmanı görmezden geliyorlar. Geleceğimizi halen Avrupa’da görüyor ve gelecek inşasını Avrupa ile birlikte kurmayı düşünüyorlar. Ne siyasetlerinde, ne hukuklarında, ne iktisatlarında, ne içtimai düşüncelerinde, ne eğitimlerinde Allah’ın yeri yok. 

Her gün ekranların haber programlarında kadın cinayetleri, hayvanlara işkence görüntüleri, sokak kavgaları, hırsızlıklar, uyuşturucu müptelaları, cinayetler ve dahi her türlü sapkınlıklar flaş olarak geçerken, aynı zamanda aynı ekranlarda bütün bu münkeratı özendirici diziler filimler servis ediliyor. Salgınla birlikte yeni bir toplum inşası, bireyselleşmiş, atomize olmuş kalabalıklar türetiyorlar. Zira, modern iktidar kolay kontrol edilebilir, kimsesiz bireyler istiyor.

Ekranlarda boy gösteren akademik cenah, hastalığın ve ölümün adeta Allah ile bağını kesmek üzere yorumlar yapıyor. Siyasilerden, tıbbiyecilerden, hukukçulardan, ilahiyatçılardan, pandeminin bir uyarı ve ikaz olabileceğine dair bir atıf dahi gelmiyor. Salgın öldürmeye muktedir, doktorla ise hayat bahşediyor. İyileşen hastalar dualarla değil, alkışlarla taburcu oluyor.

Allah’ın sözünün, hükmünün geçmediği hiçbir yerde, huzur ve refaha dair iz bulunamaz. İşte gelinen yer bize bunun böyle olduğunu en acı hakikat olarak öğretiyor.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.