Emekli amirallerin kutuplaştırıcı açıklaması

Yunus EKŞİ

Türkiye’de gündem değişimi çok hızlı gelişiyor. Dünyadaki olaylara karşı açıklığımızın getirdiği gündem değişim süreçlerinden daha hızlı biçimde iç siyaset gündem oluyor. Cumhuriyet kurulduğu günden beri aynı eksende siyasi tartışmalar sosyal değişimler eşliğinde asli köklerine bağlı kalarak devam ediyor.

Bunun nedenselliği başlı başına bir sosyolojik tahlil gerektiren çalışma sahası. Şimdi biz 103 emekli amiralin bir gece yarısı, basına ortak imzalayarak verdiği bir bildiri ile toplum olarak iki tarafa ayrılıp tartışma sürecine girdik. Sosyal medyada bir kesimden yükselen sesler kimi 103 daracının kurulmasını söylerken, siyasilerin etkili ağızlarında; kimi bu açıklamaya zevzeklik dedi kimi bu emekli subayların yaptığı bu açıklamadan ötürü, rütbelerinin sökülmesi, maaşlarının kesilmesi gibi çok sert açıklamalar yaptı.

Muhalefetin bir kısmı tepki gösterirken, bir kısmı üç maymunu oynamaya devam etti.

Emekli amirallerin sözcülüğünü yapan kamuoyunun tanıdığı Türker Ertürk bir basın açıklamasında ’’Bugün Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, kaçak sarayda oturan Tayip Erdoğan, ülkemiz için başlı başına bir güvenlik sorunudur. Bakınız, Türkiye her geçen gün bir iç çatışmaya gidiyor, bir iç felakete gidiyor. Bunun bu ülkede müsebbipleri var. Bu kötü gidişte Tayyip Erdoğan’ın eli kanlı’’ diyordu.

Daha önce bu tip açıklamaları yapmış birinin, Cumhurbaşkanının diktatör olarak konuşmasında suçlamasını da dinledik. Tartışma konusu olan emekli amirallerin açıklamasından daha sert açıklamaların bireysel olarak da yapıldığına şahit olduk. Emekli askerlerin bu açıklamaları yapmaya hakkı yok mu? Onlar düşüncelerini söyleyemez mi? gibi haklı çıkışlar, yanlış bir üslubun içinde haklılığını kaybediyor.

 Gecenin bir saatinde 103 tane emekli üst rütbeli askerin bir bildiriyi imzalayarak yayınlaması öyle çok da masum bir açıklama olarak algılanmaması normaldir.  Bu açıklamanın temel kaynağı gösterilebilecek Montrö sözleşmesinin tartışma konusu yapılması olduğunu görüyoruz. Meclis başkanı tarafından gündeme getirilen bu konu çok yönlü kamuoyuna tartışıldığı halde, buradan yürünerek toplumu kutuplaştırma ihtimalinin yüksek olduğu rahatlıkla görülebilecek bir bildirinin yayınlanması milletimize fayda sağlamamıştır. Emekli askerlerimiz bunu rahatlıkla görebilirdi. Bu emekli askerlerimiz, birikimlerini ülkenin çıkarları konusunda milli savunma bakanlığımıza hizmet edecekken, sanki kendi hassasiyetlerini Türk Silahlı Kuvvetleri Terk etmiş gibi kendilerine bir rol çıkarmaları kabul edilemez. Yüksek rütbeli hiçbir askerimiz vatandaşın, bir gazetecinin hatta bir siyasetçinin düşebileceği hatalara düşmemeli.

Bildiride ifade edilen şeylerin konuşulma sahası siyaset olup, zaten bu konular muhalefet tarafından her fırsatta dillendirilmektedir. Bu emekli askerlerin siyaset yapma arzuları varsa, bir parti kurarlar milletin karşısına çıkar bahsettikleri ve iddia ettikleri olumsuzlukları çözme konusunda siyasete soyunurlar.

Mesele, bu subayların bir araya gelip ortak bir bildiri ile yanlış anlaşılmaya son derece açık olduğu halde, bunun gözden kaçtığını düşünmek pek de öyle kolay değil. Türker Ertürk’ün emekli bir subay olarak daha önceleri de yaptığı açıklamalar toplumu birleştirici yönde olmamıştır.

Herkes düşüncesini elbette ifade edebilir. Açıklamada ifade edildiği gibi boğazlar tam egemenlik şeklinde Türkiye’nin elinde değildir. Tam egemenlik Türkiye’nin elinde olsaydı, boğazlardan geçen ticari gemilerden geçiş ücreti alma hakkımız olurdur. Bu gerçeği gözen kaçırıldığının da altını çizmek gerekir.

Selam ve dua ile…