islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4881
EURO
34,5982
ALTIN
2.474,52
BIST
9.533,60
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
19°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Yağmurlu
15°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C

Felaket Günlerine Hazır Mıyız?

Felaket Günlerine Hazır Mıyız?

İnsanlık tarihi, mutlu ve güzel günlerin yanında; sıkıntı ve felaketlerle de imtihan ediliyor. Sanki, ödül ve ceza  birbirini takip ediyor gibi.

Hayat da bu iki aksi kutupta, dönem dönem deveranını sürdürüyor.

Felaket günlerini biz mi davet ediyoruz?

Kimsenin mutlu ve güzel günlere özel bir hazırlık yapması gerekmiyor. Çünkü, beklenmeyen bir mutlulük insanı zora sokmaz; tam tersine fazlasıyla memnun eder. Fakat sıkıntı ve zorluklar, özellikle beklenmeyen zamanlarda insanı ciddi şekilde huzursuz etmekte ve maneviyatını bozmaktadır.

Konumuz felaketler ise de, bu yazıda tabii felaketlerden çok, insan kaynaklı felaketlere temas edeceğim. Evet, biraz garip olacak ama; günümüzde toplumları en çok tedirgin eden felaketler; insanın bencilliği, aşırı kazanç ve birtakım mevkileri elde etmek için insanlık dışı anlayış ve tutumlara yönelmelerden kaynaklanan sosyal felaketlerdir.

Çünkü; sel, deprem, yangın gibi tabiatın kanunları sebebiyle gerçekleşen felaketlerin belli bir düzeni ve mantığı var. Bu yüzden, onlara karşı ilmi ve teknik imkanlarla cevap vermeye çalışabiliyoruz. Tam olarak cevap veremesek te, onu ilahi kaderin bir kanunu olarak kabul edebiliyoruz.

 Ama, sosyal felaketler; tamamen bizim karar ve idrakimiz çerçevesinde ortaya çıkıyor ve en fazla da, bizi etkiliyor. Bu durum, ilahi ve sosyal kanunların dışında bir yöneliş ve düşünce sapmasıyla ortaya çıkıyor.

İnsanın, insandışılaşması bir kader mi?

Fakat insan kaynaklı problemlerin ne boyutunu ve ne de çözüm şeklini bilme imkanına sahibiz. Çünkü,  insanın davranışları; onların sahip olduğu değer sistemleri çerçevesinde ortaya çıkar. Bundan dolayı da toplumsal problemlerin arkasında, kültürel sapkınlık, kıskançlıklar ve ihtiraslar  bulunuyor ve bunların etkisinde sıkıntılar açığa çıkıyor.

Cinsi sapıklık, maddeye tapınma, makam ve mevkilerin kutsallaşmasıyla insanlık, tarihin en büyük felaketleri ile karşı karşıya geldi. Bu durum; insanın, aklını ve ruhunu ilahi emirlerin dışına çıkarmasıyla gerçekleşmekte ve toplumlarda ciddi problem ve huzursuzlara yol açmaktadır.

İnsanoğlu, ruhi ve sosyal özelliğinin kayboluşuyla her geçen gün daha ilkel, acımasız ve vahşi ihtiraslarla yüklü bir hale geliyor. Cinayetler artıyor, sömürüler katlanıyor ve iktisadi piyasalar adeta insanları şoklarla sarsıyor.

Bu durumlar, zaman içerisinde daha da çoğalıyor ve  felaketlerin giderek artacağına dair işaretler görülüyor.

Sosyal ve kültürel kaosun sonu ne olacak ?

Artık hiçbir kimse veya hiçbir hükümet, birtakım günlük politikalarla işleri halledeceğini düşünmemeli.

Çünkü, problem; tamamen insan ve onun hayata bakışı ve insanı idrak etmek problemiyle ilgili bir çerçevede gerçekleşiyor.  İnsanı tekrar ıslah etmeden; manevi ve kültürel değerler dünyasına sokmadan bu “felaketler çağı” durmayacaktır maalesef.

Geçmişte; Lut, Sodom Gamara, Roma gibi felaket fırtınaları ile karşı karşıya kalan kavim ve toplulukları hatırlamak; insanların bozulmalarıyla birlikte, toplumların felaketlerle yüzyüze geldiği bir kaderi farketmek ve onlardan ibret almak gerekiyor.

Kur’an bu durum, “helak” kavramıyla açıklıyor. Helak; Allahın emir ve yasaklarına uymayan toplumların karşı karşıya kalacağı bir felaket olarak kur’anda geçiyor. Fakat bu felaket, onların kendi sorumluluklarını terkederek, içine düştükleri bir kader olmaktadır. Bu kaderi, insanlar çeşitli dönemlerde kendileri hazırlamışlardır.

Bu kaderin farklılaşması için; insanın kendi varlığını yeniden anlaması ve dünyadaki asıl misyonunu tekrar idrak etmesi gerekiyor. İnsanlık, her geçen gün; kendi varlığı ve düşünce yönelişini, sahte fikir ve hayat tarzlarıyla daha da çıkmaza sokarak, toplumsal bir felaketi davet etmekte. Bu yanlış gidişin farkedilerek, dünyadaki asıl misyonuna tekrar dönmesi, kurtuluşa sebep olacaktır. Tabii ruhi derinliğimiz ve  idrakimiz hala aktif durumda ve iş görebiliyorsa..

Prof.Dr.Sami Şener

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.