Fransa‘da Siyasi Kriz: “Takke Düştü, Kel Göründü!”
Marine Le Pen’in Yükselişi ve Macron’un Çıkmazı
Fransa’da yaşanan siyasi kriz, 2024 yılı Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcı Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi’nin (RN) yüzde 31,37 oy almasıyla başladı. Bu sonuç, sadece Fransız siyasetini değil, Avrupa’nın siyasi dengelerini de sarstı. Emmanuel Macron, bu gelişmeyi sindiremeyerek erken seçim kararı aldı. Ancak yapılan seçimlerde, Macron’un koalisyonu büyük bir hezimete uğradı ve sol ittifak Yeni Halk Cephesi (NFP) 182, RN ise 143 sandalye kazanarak güçlü bir pozisyon elde etti.
Macron’un Les Republicains lideri Michel Barnier’i başbakan olarak ataması, halk desteğinden yoksun bir hamle olarak değerlendirildi. Bu durum, Fransız siyasetindeki krizin daha da derinleşmesine neden oldu. Barnier hükümetinin kısa sürede düşmesi, Macron’un siyasi geleceğini daha da belirsiz hale getirdi.
Ekonomik Kriz ve Halkın Tepkisi
Fransa, sadece siyasi değil, aynı zamanda derin bir ekonomik krizle de boğuşuyor. Bütçe açığını yüzde 6,1’den yüzde 5’e düşürme hedefiyle hazırlanan tasarruf politikaları, Meclis’te büyük bir tepkiyle karşılaştı. Fransa’nın anayasanın 49.3 maddesini kullanarak bütçe onayını bypass etmesi, hem sol hem de sağ muhalefeti harekete geçirdi.
Barnier hükümetinin düşmesiyle sonuçlanan bu gelişme, Fransa’nın yalnızca siyasi krizlerle değil, ekonomik istikrarsızlıklarla da baş etmekte zorlandığını gösteriyor. Ülkenin artan kamu borçları ve AB’nin bütçe kriterlerini karşılamakta yaşadığı zorluklar, “modern Avrupa’nın” ekonomik altyapısındaki çatlakları gün yüzüne çıkarıyor.
AB ve Küresel Dengeler Üzerindeki Etkiler
Fransa’daki kriz, yalnızca ülke sınırlarıyla sınırlı kalmayarak Avrupa Birliği’ni de sarsacak gibi görünüyor. Almanya’da yaklaşan seçimler ve Fransa’nın siyasi kaosu, AB içinde jeopolitik ve ekonomik istikrarsızlığa yol açabilir. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla artan enerji maliyetleri, Avrupa genelinde ekonomik baskıları artırıyor.
Fransa’daki bu belirsizlik, Avrupa’nın küresel alandaki etkisini de azaltıyor. Macron’un, Ukrayna’ya destek vaadinin siyasi ve ekonomik sebeplerle sekteye uğraması bekleniyor. Özellikle Fransa gibi bir ülkenin küresel krizlerde liderlik rolünü kaybetmesi, sadece Avrupa’yı değil, dünya siyasetini de etkileyebilir.
Sömürgecilik Geçmişinin Bedeli mi?
Fransa, yıllardır Avrupa’nın modern yüzü ve “ilerici” bir demokrasi olarak lanse edilse de, bu sistemin altında üçüncü dünya ülkelerinin sömürüsüyle elde edilen bir zenginlik yattığı gerçeği sıkça dile getirilmiştir. Bugün Fransa’nın karşı karşıya olduğu ekonomik ve siyasi kriz, bu sömürü düzeninin sürdürülemez hale geldiğini gözler önüne seriyor.
Özellikle Afrika’dan elde edilen gelirlerin azalması, Fransa’nın ekonomik gücünü zayıflatmış durumda. Buna paralel olarak, Fransa halkı yüksek enflasyon, azalan satın alma gücü ve sosyal hizmetlerdeki kesintilerle boğuşuyor. Modern Avrupa’nın bu “parlak” yüzünün ardındaki derin sorunlar, artık gizlenemez hale gelmiş durumda.
“Takke Düştü, Kel Göründü”
Bugün Fransa, siyasi kaos ve ekonomik sıkıntılarla çalkalanırken, bir gerçeğin altı çiziliyor: Avrupa’nın refahı, büyük ölçüde geçmişteki sömürgeci politikaların bir ürünüydü. Bu sistemin artık sürdürülemez hale gelmesi, Avrupa’nın diğer ülkelerinde de benzer krizlerin yaşanacağına işaret ediyor.
Fransa’nın bu krizden nasıl çıkacağı, Cumhurbaşkanı Macron’un atacağı adımlara bağlı. Ancak Macron’un halk desteğini kaybetmesi, yeni bir siyasi liderliğin önünü açabilir. Marine Le Pen’in ve aşırı sağın yükselişi, Fransa’nın geleceği üzerinde ciddi bir gölge oluşturuyor.
Fransa’daki bu gelişmeler, sadece bir ülkenin krizinden ibaret değil; aynı zamanda Avrupa’nın kendini nasıl tanımlayacağına dair bir dönüm noktasıdır. “Modern Avrupa” imajının çatırdaması, küresel dengeler üzerinde uzun vadeli etkiler yaratacaktır. İsrail’in Filistin’deki saldırılarından umduğunu bulamayan Batı dünyası, şimdi kendi iç sorunlarıyla yüzleşiyor. Fransa örneği, bu yüzleşmenin ilk adımı olabilir.
HABER YORUM
Kapitalizm Yoğun Bakımda: İnsanlık Yeni Bir Yol Arıyor
Fransa’da yaşanan siyasi ve ekonomik kriz, aslında yalnızca bu ülkenin değil, kapitalist sistemin genel bir çöküş sürecine girdiğinin göstergesidir. Kapitalizm denilen sömürü düzeni, yıllardır doğurduğu gelir adaletsizliği, doğal kaynakların talanı ve toplumsal ayrışmalarla insanlığın güvenini kaybetmiş durumda. Bu düzen artık kendi içinde sürdürülemez bir noktaya gelmiş ve “modern Avrupa”nın simgesi olan Fransa’da krizlerin tetikleyicisi haline gelmiştir. Kapitalizm, yoğun bakımda ve çırpınışları dünya genelinde hissediliyor.
Bugün insanlık, ekonomik ve sosyal adalet arayışında yeni bir sistemin kapısını aralıyor. Bu arayışın İslam’ın ortaya koyduğu adil ekonomik düzen ile sonuçlanması giderek daha muhtemel hale geliyor. Faizsiz bankacılık, zenginlikte adaletin sağlanması ve sosyal yardımlaşmayı temel alan İslami ekonomik sistem, kapitalizmin derin yaralarını sarmaya aday bir model sunuyor. Fransa ve diğer Batı ülkelerinin yaşadığı krizler, yalnızca sömürü düzeninin çöküşünü değil, aynı zamanda insanlığın İslami değerlerin ışığında yeni bir çıkış yolu aradığını işaret ediyor. Avrupa’da bu yöndeki tartışmaların artması, medeniyetlerin yeni bir döneme hazırlandığının açık bir habercisi olabilir.
MİRATHABER.COM
