islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5350
EURO
34,8023
ALTIN
2.425,86
BIST
9.724,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

İmam Hatiplilerin Deizmin Ve Nihilizmin Kıskacında Olduğuna Hiç Şaşırmadım

İmam Hatiplilerin Deizmin Ve Nihilizmin Kıskacında Olduğuna Hiç Şaşırmadım

Karar Gazetesi yazarlarından Elif Çakır, Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Gençlik ve İnanç” konulu çalıştayı bir köşe yazısında değerlendirirken, kaygılı bir yaklaşımla imam hatipli gençlerin de deizme kaydığının altını çizdi.

Peki bunda şaşılacak ne var? Laik Türk eğitim sisteminde yer alan İmam Hatip Okullarının diğer okullardan ne farkı var ki? O okullarda ‘dindar gençlik’ yetiştirilsin diye ağırlıklı olarak dinimiz de öğretiliyor diyebilirsiniz. Ama sonuçlara baktığımızda en muhafazakâr kesimin de belirttiği üzere son yıllarda dindar yerine ‘deist gençler’in sayısı artmaktadır. Bilinen bir gerçeğin İmam Hatipli gençleri de deizmin sinsî iklimine çekmesi, birçoğumuzu şoke etmiş olabilir. Ama eğri daha doğrusu doğru oturup doğru konuşma zamanı geldi ve geçti bile. Acı da olsa doğruyu söylemek gerekirse Türkiye’de İmam Hatip Okullarıdâhil MEB’ye bağlı okullarda okuyan bütün çocuklar, mevcut eğitim sisteminin fikrî çarpıklığının kaçınılmaz bir sonucu olarak sadece deizmin değil bunun bir devamı olan nihilizmin ve ateizmin de kıskacı altındadır.

Örnek olsun diye materyalist bir zihniyetle kurgulanmış olan fizik, kimya ve(ya) biyoloji gibi fen derslerini bir ele alalım. Bu derslerde insanın ruhî, zihnî, iradî ve şuurî varlığındaki özü âdeta yok sayılarak hayatın, insanın, davranışların belirleyicisinin gen, hücre, atom gibi sadece maddî unsurlardan oluştuğu anlatılmaktadır. Darvin Nazariyesi, sadece olası bir teorik izah olduğu halde bir zamanlar mutlak doğruymuş gibi anlatılmadı mı öğrencilerimize? Her ‘bilimsel’ teori, daha gerçek sonuçları tamamlanmamış olduğu halde tartışmasız bir şekilde aktarılması ve körpecik dimağlara bu şekilde yerleştirilmek istenmesi, fıtrî sapmalara sebebiyet vermez mi ve kalplerdeki iman hakikatlerini sarsıntıya uğratmaz mı? Her şeyin maddiyat/genler ile ilgili olduğu iddiası ve örneğin insanın genetik yapısını değiştirmek suretiyle bir robot üretir gibi her insanın istenilen bir konuma getirilebilmesi inancı, deizmin kapılarını açmaz mı?

Deizm Neden Nihilizmi Doğurur?

Gerçi deizm,yaratılışı kabul eder ama materyalist deistlerin çoğu, bu yaratılış sürecinin çoktan tamamlanmış ve vahyin kesilmiş olduğunun dışında vahdaniyet tecellilerinin de artık bulunmadığına inanır. Yani onlara göre yaratma devam etmiyor ve dolayısıyla insan hayatında Allah’ın varlığı veya kaderin cilvelerinin bir hükmü yoktur. Binaenaleyh ağacın dalından bir yaprağın düşmesi, rüzgarın eseridir. İnsanın başarıları da bütünüyle kendi marifetiyledir. Gayret bizden zafer yine bizdendir.

Önümüzde bizi bekleyen programlanmış bir tabiat ve hiç değişmeyen determinist (belirginleşmiş) bir hayat vardır. Zihinlerde yine de ulûhiyet ihtiyacı duyuluyorsa rasyonel akılla doğaya başvurmak suretiyle deizmin ortağı olan panteizm (tabiat dini) bir can simidi gibi yardıma koşar. Tanrı ile âlemi/tabiatı bir saymaya başladığınız andan itibaren Allah inancınızı da sulandırmaya başlarsınız. Bu aşamadan sonra şahsî, zâtî ve âlemin/tabiatın sebebi olan ve âlemden/tabiattan ayrı olan tek bir Allah’ın varlığına, O’nun âlem/tabiat ve insanlar üzerindeki mutlak nüfuz ve kudretine yönelik sağlam inancınız da sarsılamaya başlar.

Kısacası deizmde, her şeyi mutlak manada işiten-bilen-gören, tasarrufu ve kudreti daimî ve küllî olan tek bir Allah inancı artık kaybolmaya başlar. Binaenaleyh Türkiye’de laik/rasyonel/materyalist/pozitivist mantıkla kurgulanmış bütün eğitim programları, çocuklarımızı/gençlerimizi er veya geç ateist (inançsız) yapmasa bile deizmin ve panteizmin üzerinden nihilist bir atmosferin içine atacaktır.

Bu durumda nihilist gençlerin birçoğu, hemen hemen bütün metafizik realiteleri inkâr etmeye başlayacak, ahirete olan inançları zayıflayacak, buna bağlı olarak mahşer de olmadığına göre namaz kılmayı-dua etmeyi gereksiz görecek, gayr-i âdil bir sosyal sistemin etkileriyle de manevî/ahlâkî değerlerin bir anlamı olmadığını düşünerek, gayesiz bir yaşam tarzını benimseyecektir. Her şeyin ters gittiğine veya hiçbir şeyin önemli olmadığına inanan gençler, ya ‘boş ver boş ver arkadaş başka bulursun’ şarkısında da ifade edildiği üzere hevaî duygularla helal haram demeden dünyanın zevklerine dalacak, ya da çaresizlik içinde içine kapanıp karamsar olacaktır.

Bu yönüyle nihilizm,inkârcı, bedbin ve hemen her doğruya ya ‘hayır’ diyen, ya da her yanlış karşısında susan buhranlı bir kimsenin karmaşık ruh hâlini ifade eder. Sosyo-psikolojik bir hadise/sorun olarak nihilizm, manevî boşluğun/tevhidî inancın meydana getirdiği ve kişiyi ruhî yıkıma ve çöküntüye götüren bir gayesizliğin, kötümserliğin, ümitsizliğin ve menfiliğin mantığıdır. Tevfik Fikret‘in şu beyti, nihilizmin tam ifadesidir: “Her şeref yapma her saadet piç. Her şeyin iptidası, âhirî Hiç”.

Velhâsıl-ı Kelâm

Türk eğitim sisteminde var olan anormallikleri bazı şeklî değişikliklerle örtmeye çalışmak, artık çare değildir. Çünkü çok geçmiyor o örtü, bir yerinden yine yırtılıyor. Yamalarla kapatmaya uğraşıyoruz ama bu sefer başka bir yerinden yırtılmalar başlıyor. AB’ye halen girme hususunda ısrarcı olan Türkiye’nin eğitim sistemi, bugün de Avrupa ile tamamen uyumludur.

Avrupa deyince bilimsel/felsefik yönleriyle akla belki de ilk önce rasyonalizm (18. asır), pozitivizm (19. asır) ve rölativizm (20. asır) gelebilir. Doğru bir tespit olmakla beraber Avrupa’yı asıl Avrupa yapan aynı zamanda Eski Yunan, Roma ve tevhitten uzaklaştırılmış olan Hıristiyanlıktır. Farklı medeniyetlerden/kültürlerden/eğitim sistemlerinden elbette istifade etmek gerekir. Ama sorgusuz sualsiz bir biçimde olduğu gibi taklit etmekle ve başkaları gibi olmayı özenmekle bir yere varılmaz.

İmam Hatipli olsun veya olmasın eğitim çağındaki bütün çocuklarımıza/gençlerimize eşref-i mahlûk kıvamında Allah tarafından yaratılmış, rasyonel ve kalbî aklıyla mükellef olan insanın yanında hayatın ve İslâm’ın bütünlüğünü yansıtan yeni bir eğitim sistemi inşa etmeliyiz.

Ancak bu şekilde çocuklarımız/gençlerimiz, tevhidî inanç doğrultusunda akl-i selim şuuruyla düşünebilecek, hür iradelerini sorumlu bir şekilde istikamet üzere kullanabilecek, kalplerinin ışığı ile hakikati görebilecek, ruhlarıyla manevî dünyalarını inşa edebilecek ve fıtratlarına uygun bir tarzda hayatlarını sarsılmadan tekemmül edebilecektir.

Hadiselerin karşısında küllî irade açısından mı yoksa cüzî irade açısından mı bakılması gerektiğini öğretemeyen bir eğitim sisteminde gençlerimizin nihilizmin tuzağına düşüp sadece düşünce yanlışına uğramaz aynı zamanda düşünme zahmetinden de uzaklaşıp iradelerini tamamen nefislerine havale edebilir.

Onun için eğitim sistemimizin temeli, fıtrata ters düşmeden ve hayatı/kaderi/ahireti reddetmeden insanın aslına ve hakikatin merkezine dayanmalıdır. İnsan, kendi özünü yakalayamadığı ve varlık hikmetini keşfedemediği sürece kendi maddî ve manevî bütünlüğünü de bulamaz. Kendi bütünlüğünü bulamayan bir insan, kimliğini dolduracak şahsiyet şuuruna da kavuşamaz. Şahsiyetlilik şuurunun mesuliyetini tam olarak idrak edemeyen gençler ise, ne cüzî, ne de küllî iradeye sahip olur.

Ezcümle; İmam hatipli gençlerin de bu eğitim sisteminde deist ve nihilist olabileceğinden ziyade Türk eğitim sistemini Hak namına değiştirmekten aciz olan yöneticilerimizin ferasetsizliğine şaşırmak gerek.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.